Kadınlar koca eline bakmasınlar
Yeniden sağlıklı aileye ulaşmaksa, geleneğe ve değerlerimize ait eksiklik ve acizlik değil aksine muhatabı olduğumuz ve içinde yaşadığımız modern ve kapitalist düzenin açmazıdır.
Genç kızlar erkek gibi…
“Kızım oku eline mesleğini al, yarın ele(!) muhtaç olma!”.. “Sakın ha! Evlendiğinde kocan hayırsız çıkar neme lazım, sen koluna altın bileziği tak”.. “Yarın ne olacağı belli mi, aç açıkta kalma şimdiden tedbiri elden bırakma!”. “Babana bile güvenmeyeceksin bu devirde, işini sağlama al”. Bu tarz öğütler daha on yıl öncesine kadar, erkek çocuklara verilirdi.
Endişelenmeyin bugün şeytanın avukatlığını yapmayacağım. Genç kızların mağduru olduğu anlayışa dikkat çekmek istiyorum. Ailelerde anne ve babaların nasıl bir yetiştirme tarzına sahip olmaya başladığıyla ilgili benim problemim. Diğer taraftan ülkemizdeki kadının genç kızlığından beri içinde olduğu çarpık “yetişme tarzı”nın sağlıksız durumuyla ilgiliyim.
Öncelikle girişte verdiğim cümlelere bir bakar mısınız? Bu tür cümleleri ve olumsuz dünya tasavvurunu kuranlar bu toplumun ve kültürün ürünü olan anne ve babaların ta kendisi. Kendinden olan çocuklara kendi ebeveyni tarafından uygun görülen bu hitap ve tarzın, bize yabancılaşan ve birkaç senedir fazlasıyla yoğunlaşarak sıkça kullanılmaya başlamış olan medya dili ve TV dizileri üslubundan ne farkı var? Söyler misiniz?
Karı koca arasına ayrılık tohumlarını ana baba ekiyor!..
O zaman yozlaşmanın başlıca araçlarından olan TV dizilerine suç bulmaya ne hakkınız var!? Önce dönüp kadınıyla erkeğiyle kendinize bakmanız ve ailelerin içine (düşürüldüğü değil) bizzat kendi elleriyle düştüğü durumu sorgulamanız gerekmez mi?
Alın size güya şiddeti kaldırmak amacıyla kadını erkeğe kışkırtan bir başka sorunlu üslup örneği: “Hissedebiliyor musun...bu gece de şu anda da, yüz binlerce kadın dayak yiyor...(Bir anda yüz binlerce kadının dayak yediği bir ülke hayal etsenize, insanı uzaya göç ettirecek bir muhteşem cinnet hali olsa gerek!) çocuklar,babaları tarafından dövülen annelerinin sesini duyuyor...kimi çocuk babasına müdahale etmeye çalışıyor ağlayarak...kimi çocuk yorganını üstüne çekmiş için için ağlıyor...kimi çocuk babasının öfkesinden korkuyor saklanıyor...bitmiyor işkence...elleri yorulan dayaktan elleri ağrıyan adam sopayla dövüyor...tekmeyle dövüyor...biraz soluklanıyor..o arada küfürle devam ediyor tekrar dövüyor...komşular çığlıkları duyuyor..ne polisi arayan var,ne de kapının ziline basan...içim daraldı yine...hem de öyle bir daraldı ki....yutkunamıyorum bile...derin derin nefes almaya çalışıyorum...hissedebiliyor musun..ve sen ne yapmayı düşünüyorsun..”
Bu milletin kadınına medya şaşılığıyla bakmayın
Yukarıdaki metnin kime ve kimlere ait olduğu hiç önemli değil, önemli olan hadiseyi değerlendiriş ve bakış tarzıdır. Ancak şu kadarını söyleyeyim; ifadeler, adında şefkat olan bir sivil toplum kuruluşunun face’daki paylaşımından alıntıdır. Konuyu araştırdığımda bu kuruluşun başkanının bir TV kanalında yaptığı 10 dakikalık açıklamaya rastladım ve asabım fena halde bozuldu.
Muhterem efendileri kısa konuşmasında herhalde elli kez “öldürme” sözcüğü kullanmıştır. Bu (güya sivil) yetkili, bütün kadınlara kendilerini kocalarına karşı nasıl koruyacaklarını da planlamış ve anlatıyor da anlatıyor.. Kocasının yemeği içine sakinleştirici katmaktan, odanın birinin kapısını demirden yapmaya, biber gazı bulundurmaktan silah eğitimi alarak kocasının ellerine sıkmaya kadar sürüyle teknik öneriyor kadınımıza..
Başkan sen hangi ülkede yaşıyorsun?!
El insaf kardeşim sen nerede yaşıyorsun ve bu milletin erkeği ve kadınını ne sanıyorsun. Başkanın tavsiyeleri adeta savaş cephesinde düşmana karşı alınacak önlemler sadedinde!..Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Sevgi ve şefkatten bahseden bir sivil örgüt, genelkurmayın ve askerin bile düşünemeyeceğini, aileler için ve kocalarına karşı kadınlar için düşünebiliyor. Fitne asrı dedikleri bu olsa gerek!..Gerçi başkan, medya dilini kavrayarak oralara çıkmanın yolunu sonunda bulmuş.
Hâlbuki kadını erkeği sivili resmisiyle yapmamız gereken büyük bir emek, sabır, sevgi ve şefkatle o muhteşem geleneğimizin gücüyle, bütün dünyayı saygıya durduran, karı koca ilişkisinin temel dinamiğini anlayarak, hayatımıza uygulamak.
Mesele bu kadar sade, basit ve yalındır. Yeniden sağlıklı aileye ulaşmaksa, geleneğe ve değerlerimize ait eksiklik ve acizlik değil aksine muhatabı olduğumuz ve içinde yaşadığımız modern ve kapitalist düzenin açmazıdır.
Geleneği suçlamak tezgâha gelmektir. Bu iyi biline..
Bu yüzden gaza gelip de kadınımızı, erkeğimizi, ailemizi ve geleneğimizi suçlamayalım. Bu psikolojiye girmek mevcut sistemden nemalanan efendilerce kurulmuş tuzağa düşmekten başka bir şey değildir. Tam da aksine köklü geleneği eksikleriyle birlikte kabullenip, savunmak zamanıdır.
Her sistem kendine has eksikler taşıyacaktır, zira uygulayıcıları insanlardır. Geleneğin içinde eksik aramaya başladığımız günden beridir, iki yakamız bir araya gelmemiştir. “Kol kırılır yen içinde kalır” değişi boşuna bizden sadır olmamıştır.
Anneden genç kıza “Kocana rakip değil dost ol”
Bunun için işin başında her bir kadın ve erkeğin yapması gereken kendi ailesine karşı ve özellikle kışkırtılan kadının kocasına, genç kız ve delikanlının ana babasına karşı iyi niyetle düşünmesi ve davranmasıdır. “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır” anlayışı hayata uygulanmalıdır.
Geleneğe ait böylesine güzel bakış, annelerin kızlarına vereceği sağlıklı tavsiyelerle aile dışına taşarak, damatlara yansımalıdır. “İleride kocanın eline bakma” telkiniyle kendi elimizle düşman üretmek ve kızları adeta cenge ve cepheye sürer gibi evliliğe hazırlamak anlayışı bir an önce, terk edilmelidir.
Onun yerine “okuyup öğretmen, doktor olsan da bunu ilerideki yuvan, kocan ve çocuklarına faydalı olmak için yapmalısın. Unutma kızım, ölümlü dünyadır. Biz bugün var yarın yoğuz. Senin hayatın boyunca başında olacak ve seni koruyup kollayacak en büyük yardımcın kocan olacaktır”.
“İnsanlık halidir, eksikleri olur ve yanlışlar yapabilir. Anlayışlı ol, ona karşı içindeki güçlü kadınlık şefkati ve sevgisiyle davran. Kocanın dışındaki herhangi bir erkek, eldir ve (kocalık anlamında) sana faydası olmayacaktır. Sen sen ol bir başka erkeğin tatlı sözüne kanıp da aileni dağıtma. Yoksa bir daha mutlu bir yuvaya sahip olamazsın. Eğitim ve mesleğini bencil şekilde övünerek kendi koluna taktığın altın bilezik değil, kocanın her zaman boynuna bakıp parıltısına hayran olacağı elmas kolye olarak gör.”
Asıl ilişki sorunu, gelenekçi erkek ile kadının eşitlikçi talepleridir
Günümüzde karı koca arasındaki asıl ilişki sorunu, geleneğin temsilcisi erkek ile daha hızlı modernleşen kadının eşitlikçi ve feminist talepleridir. Kadına yönelik şiddet ise bilinçsiz şekilde de olsa, kocanın geleneğe sahip çıkmasıdır. Karının modernize özgürlük talepleri ve rekabetçi tutumu kocayı çileden çıkartmaktadır.
Bu şiddeti mazur göstermez. Fakat aynı toplumun ürünü erkek ve kadının benzer hastalıklara yakalandığını da görmeliyiz. Tencere kapak meselesi.. Abartıldığı kadar fazla olmasa da ailede yaşanılan kocanın şiddeti, karısının psikolojik şiddetine, karşılık gelmektedir.
Daha birçok etken ve unsur bulunmaktadır. Konunun daha ayrıntılı analizi bir başka yazının konusu olsun. Son söz: “Kadınlar kendileri üstünden oynanan oyuna ve kurulan tuzaklara karşı uyanık; erkeğine ise düşman değil dost olsun”.
Selam, sevgi ve muhabbetle…
Soru, sorun ve katkılarınız için aşağıdaki iletişim adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Yrd Doç Dr. A. Muhsin Yılmazçoban
Haber 7