Kadına şiddetin adli görünümü

Kadına şiddetin adli görünümü

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olması nedeniyle kadına şiddet gündeme geldi. Şanlıurfa BAROsu bugün nedeniyle “kadına şiddetin adli görünümü” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Bir yıl içinde 299 kadına yönelik şiddetten suç duyurusunda bulunulmuş İşte bir yıllık kadına şidetin adli görünümü;

Bugün ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’. Türkiye de ve ilimizde kadınlar şiddetle yaşamaya devam ediyor. Şiddet her gün kendini başka bir biçimde gösteriyor. Özellikle yaşadığımız coğrafyada kadınlar başta yaşam hakkı olmak üzere eğitim ve sağlık hakları ile sosyal ve ekonomik haklarından mahrum bırakılıyor. Şanlıurfa Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak bugün basınla paylaşmak istediğimiz, artık ezberlenmiş olan günün tarihçesinden ziyade ilimizde yaşanan savcılık ve Aile Mahkemesi’ne intikal etmiş kadın mağdurlara ilişkin istatistikî çalışmanın sonuçlarıdır. Bu çalışma sonucu elde edilen veriler, 2007–2010 yılları arasında ilimizde Aile Mahkemesine 4320 sayılı (Aile’nin Korunması Hakkında Kanun) yasadan faydalanmak için yapılan başvuruların taranmasının ürünüdür. Yapılan çalışmada mağdurların yaş, eğitim, gelir durumu, yaşadıkları mahalle gibi değişik etkenler göz önüne alınmıştır. Şanlıurfa Aile Mahkemesi’ne belirtilen tarih aralığında 299 başvuru yapılmış olup başvurulardan 14 tanesi bizzat mağdurun kendisi geriye kalan 285 tanesi de savcılık kanalıyla yapılmıştır.  Başvuruların % 8 i mahkeme tarafından reddedilmiş olup, kabul edilen başvurulardan % 68 inde şiddetten men, % 30 unda ise evden uzaklaştırma tedbirine hükmedilmiştir. Reddedilen başvuruların gerekçesine ise karar metninde değinilmemiştir. Kabul edilen başvurulardan evden uzaklaştırma tedbirine hükmedilen mağdurların sadece 8’i için nafaka bağlanmıştır. Başvuruların sadece 8’inin bizzat kadınlar tarafından yapılması kadınların yasalarda öngörülen haklarını kullanması noktasında ciddi toplumsal ve kültürel baskıyla karşı karşıya kaldıklarını ve dolayısıyla adalete erişim sorunu yaşadıklarını gösteriyor. Yasalarda soyut olarak düzenlenmiş hakların sosyal devlet ilkesi gereğince gerekli kurumsal alt yapılar oluşturulmadan sağlanıyor olması bunun bir diğer nedenidir.Bu bağlamda Şanlıurfa da belediye tarafından yasa gereğince zorunlu olarak kurulması gereken Kadın Korunma Evi’nin acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. 

 

    Tüm bu araştırmalar sonunda mahkemece verilen tedbirlerin şiddeti önleme noktasında yetersiz kaldığı, özellikle şiddetten men tedbiri açısından yasalarla zaten yasaklanmış olan bir eylemin mahkemece yeniden men edilmesinin mağdurun korunması açısından pratikte bir fayda sağlamadığı anlaşılmıştır. Evden uzaklaştırma tedbirlerinde ise sadece 8 mağdur için nafakaya hükmedilmiş olması, diğer evden uzaklaştırma tedbiri kararı verilen dosyalarda ise nafakaya hükmedilmemiş olması mağdurların ekonomik açıdan da güvenceye alınamadıklarını göstermiştir. Bu haliyle verilen tedbir kararlarında nafakaya hükmedilmemiş olması kadın açısından ekonomik şiddeti beraberinde getirebilmektedir. 

 

     TCK, Ailenin Korunması Hakkında Kanun ve Türkiye tarafından da imzalanmış bulunan BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığının Önlenmesi Bildirgelerine rağmen şiddetin devam etmesi, geniş çaplı yasal düzenlemelerin olduğunu ancak toplumun bu düzenlemeleri özümsemesi noktasında sorunlar yaşandığını gösteriyor. Kadına yönelik şiddetin yaşanmadığı ender toplumların varlığı şiddetin önlenmesi noktasında gösterilecek çabaların bir hayale hizmet etmediğini ve bu çabaların desteklenmesi gerektiğini kanıtlıyor. Bizler de toplumu oluşturan tüm bireyleri kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi noktasında yapılacak çalışmaların bir parçası olmaya davet ediyoruz.

www.balikligol.com