Kadın-Erkek Eşitliği

Kadın-Erkek Eşitliği

Birçok farklı platformlarda, sohbetlerde ve sosyal medyada Kadın-Erkek eşitliği üzerine yapılan tartışmalara şahit oluyoruz. Bazen bu tartışmalara bizzat katılmak zorunda kalıyoruz. Peki, kadın-erkek eşit midir? Buna beraber bakacağız. Aslında eşitlikten ne anladığımız da önemli. Eşitlik derken neyi kast ediyoruz.

Öncelikle şunu belirtelim ki; Kadın-erkek rekabeti oluşturmak ne kadar yanlış ise, eşit olduğunu iddia etmek de o kadar saçma ve yanlıştır. Kadın-erkek eşit değildir. Aslında kimse eşit değildir. Sadece temel haklarda herkes eşit haklara sahiptir. Tüm insanlar temel haklarda eşittirler. Bunlar başta yaşama hakkı, eğitim, meşru çerçevede yeme, içme, gezme, giyinme… vs.…

Yaratıcı/Allah kadını farklı, erkeği farklı yaratmıştır. Erkeğe farklı görev ve sorumluluklar, kadına ayrı sorumluluklar yüklemiştir. İslam da; kadınlara Cihat, nafaka, Cuma namazı gibi sorumluluklar yüklenmediği halde; bunlar erkeklere farz kılınmıştır...

Yani erkek-kadın eşit olmadığı gibi rakip te değildirler. Birbirlerine ihtiyacı olan ve birbirlerini tamamlayan karşı cinstirler... Kadın erkek eşitliğini öne sürenler, dinsiz olanlar veya Müslüman olup dini bilmeyenlerdir...

Çünkü üstünlük diye bir şey yoktur. Görev ve sorumluluklar farklıdır. Erkek nafaka/aileyi geçindirmekle sorumlu olduğu için zaten dışarda olur. Kadının-ZARURET- dışında böyle bir mecburiyeti yok! Kur'an; insanlar arasında ki üstünlüğün ‘takvada’ olduğunu söyler. Yani kim daha fazla Allah’tan ittika ederse, kim daha fazla Allah’ın emirlerine uyarsa, üstün odur. Kadın-erkek fark etmez bu konuda!

Erkeğin üstünlüğü meselesini şöyle bir örnekle izah etmeye çalışacağım. Mesela bir hastane düşünelim. O hastanede onlarca uzman doktor olduğu halde, tek bir uzman doktor başhekim olur. Ve o başhekim olan doktor, diğer doktorların hepsinden yetkili ve sorumluluk sahibi olur. Aslında meslek olarak, eğitim olarak diğer doktorlardan bir üstünlüğü olmadığı halde yetki de bir üstünlüğü var ki oda; yüklenen/yüklediği sorumluluktan dolayıdır.

Yani bir kurumda herkes aynı yetkiye sahip olursa, o kurumda işler yürür mü, yürümez! Bu bir idari üstünlüktür. Görev üstünlüğüdür. Kişisel üstünlük değildir.

İşte ailede de üstünlük bu şekildedir. Erkeğin, İslam’ın yüklemiş olduğu sorumluktan dolayı ailede bir görev üstünlüğü vardır. Bu üstünlük kaba kuvvet, baskı kurma değildir, kişisel üstünlükten de değildir. Dediğimiz gibi sadece sorumluluktan gelen bir idare hakkıdır.

İslâm'a göre, kadın ve erkek temel haklarda eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dinî sorumluluk, hukukî ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, İslâm'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, İslâm toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir.

Mesela bazı toplumlar, (Müslüman toplumlar da dahil) kadınları ikinci sınıf gözüyle görmüş, kadınları geri plana itmişlerdir. Kadınlara hizmetçi gözüyle bakıp öyle davranmışlardır.

Bunun karşılığında “etki tepki” misali; feminist bir anlayış ve kadını her alana çekmek isteyen bir zihniyet türemiştir.

Biz kadını aşağılayan, şiddet gösteren zihniyete karşı olduğumuz gibi, kadını erkeğe rakip etmeye çalışan, kadını sokağa çekip cinsel bir obje gibi sunan, kadını çıplaklaştıran, erkekleştiren… Zihniyete de karşıyız.

İslam dini kadına değer vermiş, saygınlık kazandırmış ve kadını yüceltmiştir. Kadına kadın kimliği vermiş, fıtratının gereği olan şefkat ve merhamet ile topluma yararlı nesiller yetiştirmeyi yüklemiştir.

Bu yüzden İslam’da kadınlar erkeklerin rakibi değil, tamamlayıcısı ve yardımcısı olarak değer verilmiş ve öyle tanımlanmıştır…

Erkek kadından üstündür tezi yanlış olduğu gibi, eşitlik iddiası da bir safsatadan ibarettir. Daha doğrusu kadını aslından uzaklaştırıp kadın vücudundan para kazanmaya çalışmaktır. Bir yerde okumuştum, galiba bir kadın yazar yazmıştı, ismini not almayı unutmuşum. Şöyle diyordu:

“Ne zaman bir fuara gitsem, bacaklarını açıp son model arabaların üstüne oturmuş mini etekli mankenleri görsem içim kalkıyor, midem bulanıyor. Ve şaşıyorum: İyi kötü birer kişilikleri olan bu kadınlar, orada öylece durup o arabaların birer aksesuarı gibi pazarlanmayı nasıl içlerine sindiriyorlar? Hem, kadın cinsini bu kadar aşağılatan o kadınlara karşı, hem de onları oraya oturtup müşteriyi kandırarak mal satmaya çalışanlara karşı öfke doluyor içim.”

Yazar haksız değil, çünkü kadını özgürleştirmek adına, kadınları köleleştiriyorlar. Paraya, lükse, şöhrete… boğup kadınları fıtratından uzaklaştıran kültür, kadın dostluğu değil, kadın düşmanlığıdır. İnsanlık ve fıtrat düşmanlığıdır. Aile düşmanlığıdır.

Müslümanlıkta kadın sultandır. Dinimiz kadına çok değer vermiş, erkeğe de çok mesuliyet yüklemiştir. İslamiyet’te kadın ev içinde ve dışında çalışmak, para kazanmak zorunda değildir. Evli ise erkeği, evli değilse babası, babası da yoksa en yakın akrabası çalışıp onun her ihtiyacını karşılamaya mecburdur. Kendisine bakacak hiç kimsesi bulunmayan kadına, devletin bakması mecburidir.

İslamiyet’te geçim yükü erkek ve kadın arasında paylaştırılmamıştır. Bir erkek, hanımını tarlada, fabrikada veya herhangi bir yerde çalışmaya zorlayamaz. Eğer kadın isterse ve erkek de razı olursa, kadın kendine uygun bir işte çalışabilir. Fakat kadının kazancı kendisinindir.

Her kadın, bir erkeğin ya kızıdır, ya kardeşidir yahut hanımı veya annesidir. Kadınlara kötü şeyler reva görülmemeli, onlara layık olduğu değer verilmelidir.

Uzun lafın kısası, erkek kadından üstün değildir. Kadın-erkek eşitte değildir. Birbirlerine rakip olarak gösterilemezler. Her ikisi farklı cins olup birbirlerini tamamlayan değerli varlıkladır. Vesselam