KADINLARLA İLGİLİ KISA KISA
Toplumumuzun, iddia edildiğinin aksine ataerkil değil, anaerkil bir toplum olduğunu ya da çok eskiden nasıldı bilmiyorum ama şimdilerde böyle olduğunu düşünüyorum.
Kadınlar, görüntüde erkek egemenmiş, onun dediği oluyormuş gibi yaparak aslında aileyi kendileri yönetiyor. Kocalarına küçük, kendini tatmin edecek bir iktidar alanı bırakıyorlar. Öyle ustalıklı ve sabırlı bir siyaset izliyorlar ki, son sözü erkek söylemiş gibi oluyor ama aslında o sözü söyleten kendileri. Eşlerine de büyük bir çocukmuş gibi muamele ediyor, nazını çekiyor ve ona da annelik yapıyorlar.
Erkekler de bu durumu kabulleniyor, hatta memnun oluyorlar. İşlerine de geliyor. Her gün para yüzünden kavga etmekten, karı dırdırı çekmektense harçlıklarını alıp gerisini onlara vermeyi, her türlü alışverişi de onlara devretmeyi tercih ediyor, böylece rahat ediyorlar. En maço erkekler bile eni sonu teslim oluyor. Çünkü kadınlar asla vazgeçmiyor.
***
Urfada yaşayan Urfalı olmayan kadınlar, Urfalı kadınların rahatlığına gıpta ediyorlar. Urfalı kadınların keyif, eğlence ve gezmeye olan merakı herkesin dilinde. Renk renk giyinip her gün geziyorlar. Çalışmayanlar bile 3-4 yaşından itibaren çocuklarını okula/kreşe gönderip keyiflerine bakıyorlar. Yemeği de fırıncılar yapıyor nasılsa. Varsa arabalarına biniyorlar; yoksa otobüs var. Akşam erkekler işten çıkmışlar, yorgun argınlar ne gam; koltukları gezmekten veya alışverişten dönen kadınlara terk etmek zorundalar.
***
Feminizme karşı olduğunu söyleyen dindar kadınlar bile gizli bir feminizm peşinde. Çocuğu lütfen ve mecburen, o da kendi istedikleri sayıda doğurup erkeklerin sırtına yıkıyorlar. Evde, sokakta, hatta misafirlikte çocuklar hep babalarının yanında, onlarla hep babalar meşgul olmak mecburiyetinde. En büyüğünden en küçüğüne her türlü alışverişi kadınlar yapıyor, erkeklere düşense ödemeyi yapmak. Dünyevi işleri ellerine alan bu kadınların bir kısmı, ahiret işlerini de erkeklere havale etmiş gibiler. Erkekler kendilerini sırtlarına alıp Cennete götürmekle mükellefmiş gibi.
***
Televizyondan gördükleri her türlü centilmenliği ve romantizmi de bekliyorlar erkeklerinden. Doğum Günü, Evlilik Yıldönümü, Kadınlar Günü, Sevgililer Günü, Anneler Günü vb her türlü günü hatırlamasını ve hediyeler vermesini bekliyor, yoksa sitem ediyorlar. Öyle çiçek filan da idare etmiyor.
***
Çalışan kadınların bir kısmı iki kat yoruluyor. Önce çalıştıkları işte, sonra ev işlerinde. Bir kısmı keşke çalışmak zorunda kalmasam diyor ama çoğunluk memnun hayatından. Erkeklerin de işine geliyor bu durum.
***
Boşanmalar, bir zamanlar boşanmanın ayıp sayıldığı Urfada bile almış başını gidiyor. Öyle zannedildiği gibi sadece okumuş, çalışan, ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş kadınlardan kaynaklanmıyor. Kenar mahallelerde de parçalanmış aileler ürküten boyutlara ulaşmış durumda.
***
Tabii bu arada erkeklerin hışmına uğrayan kadınlar yok mu? Var tabii. Her gün medyaya düşen haberler insanın içini burkuyor. Onlar, kadınların iktidar yolunda verdikleri zavallı kurbanlar gibiler.
Kadınların zulmettiği erkeklerden söz etmeye kimseler cesaret edemiyor doğal olarak.
***
Bu arada olan en çok çocuklara oluyor. Parçalanmış ailelerde anne, baba veya her ikisinden mahrum kalan çocuklar; rol karmaşasının yaşandığı ailelerin çocukları; annesi de çalıştığı için kreşlerde büyüyen, aile sıcaklığını, ilgisini, sevgisini tabii olarak yaşayamayanveya hormonlu sevgi ve ilgiye boğulmuş çocuklar
Bu çocukların kişilikleri ve psikolojileri asla olması gerektiği gibi olmuyor. Yaşayamadıkları normal bir aile hayatını onlar da kendi çocuklarına yaşatamıyorlar.
***
Sonra da hep beraber, toplum olarak nasıl bu hale geldik; niçin mutlu ve huzurlu değiliz; çocuklar niçin anne babasına saygı göstermiyor, yaşlılık döneminde onlara sahip çıkmıyor, huzur evleri niçin bu kadar çok artıyor diye dertlenip duruyoruz.