İSRAİL’İN ÖZÜR DİLEMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

İSRAİL’İN ÖZÜR DİLEMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

İsrail’in Gazzee’ye yardım götüren Marmara gemisine saldırması, sadece Türkiye’ye değil bütün İslam dünyasına bir göz dağı vermekti ve bir meydan okumaydı. Her ne kadar Marmara gemisi Türk bayrağını taşıyan bir gemide olsa; İsrail devleti bunu, İslam dünyasının siyonizme karşı bir saldırısı olarak değerlendirdi. Zira İsrail, Ak Parti hükümetinin başa geçmesiyle birlikte sızlanmaya başlamıştı. Hele hükümetin Ergenekon yapılanmasını etkisiz hale getirmesi İsrail’i cidi şekilde endişelendirmiştir. Hele hele “wan munite” olayından sonra İsrail, şekeri veya oyuncağı elinden alınmış çocuk misali yaramazlık yapmaya başladı. Gazze’ye yardım götüren Marmara gemisine yapılan saldırı, aslında wan minute’in bir rövanşı sayılıyordu.

Peki, ne oldu da İsrail üç yıl aradan sonra, hatta Sayın Başbakan uluslar arası siyonizme ciddi bir gönderme yapıp İsrail’in nasırına bastıktan sonra kalkıp Türkiye’den özür dilemeye başladı? Bu soruyu bir dostuma sordum. Kulağı delik olan bu dostum şunları anlattı:

“Hocam, İsrail öteden beri, ABD’nin desteğini de arkasına alarak orta doğuya şekil vermeye çalışan ve bu işte asla rakip tanımayan bir oyuncudur. Terörist gruplara para ve silah yardımı yapmak, onlara silahlı eğitim vermek, İslam dünyasındaki ittifakları sabote etmeye çalışmak… İsrail bütün bu işleri, üç-beş yıl öncesine kadar rakipsiz ve korkusuzca yapıyordu. Fakat Recep Tayyib Erdoğan’ın Başbakan olması herkesten çok İsrail’i korkutmuştu. İsrail, Türkiye’de tek başına iktidar olan eski partilerde olduğu gibi, Ak Partinin de bir gün kendi içinde ciddi bir kriz yaşayacağını, ordunun bir şekilde iktidara müdahale edeceğini ve işin tekrar eskisi gibi devam edeceğini sanıyordu. MOSAD ajanları bu kez raporlarını verirken bir hata yapmışlardı.”

“Kuşkusuz sadece İsrail böyle bir beklenti içinde değildi; Türkiye’deki Ak Partinin muhaliflerinin tümü, böyle bir senaryonun uygulanacağını bekliyorlardı. Hatta bir kısım medyanın patron ve yazarları da hep ordudan bir medet beklediler. Ama İsrail, Wan minute olayı ile aldığı uluslar arası siyasi darbeyi hazmetmeden, Türkiye Cumhuriyeti, Uluslar arası insan hakları savunucularının desteğini de yanına alarak Gazze ablukasını kırmaya ve İsrail’e yeni bir siyasi ders vermeye kalktı.  Bu kez durumun ciddî olduğunu anlayan  İsrail hayatının en büyük hatasını yaparak Marmara gemisine saldırdı ve dokuz vatandaşımızı şehit etti. İsrail bu olayla, Başbakan Tayyib ERDOĞAN’ın itibarını sarsmaya çalışırken birden bire Türkiye’de ve dünyada itibarı artmaya başladı. Yüzde 48 ile iktidar olan Başbakan’ının oyları 4 puan artarak yüzde 52’ye yükseldi.”

“Ne tarihte ne de günümüzde İsrail, hiçbir zaman Müslümanların samimi bir dostu olmamıştır. Zaten tüm Arap âlemiyle savaş içinde olduğu önceden bellidir. Hangi devlet Arapların dostu olursa o devlet potansiyel olarak İsrail’in düşmanı olmuş demektir. Türkiye Cumhuriyeti, Ak Parti iktidarıyla birlikte Arap âlemiyle ilişkilerini geliştirmeye başladığından beri, yani yaklaşık on yıldan beri, İsrail Türkiye’nin başına bela olacak her işe parmak karıştırıyordu. Mesela Türkiye dışındaki Kürtlere silahlı eğitim verilmesi, PKK’nın desteklenmesi ve diğer terör örgütlerine finans sağlanması İsrail’in ilgilendiği temel başlıklardan bazılarıdır.”

“Fakat Başbakan’ın Mit’in başına getirdiği Hakan FİDAN İsrail’in tüm hesaplarını altüst etti. Çünkü Hakan FİDAN, MOSAD’ın Türk istihbarat örgütleriyle olan ortak çalışmalarına son verdi. Fidan’ın bu hareketei İsrail’i ciddi şekilde endişelendirdi. Hatta denilebilir ki, bugüne kadar İsrail’i bu derece ürküten bir olay Türkiye’de yaşanmamıştı. İsrail hemen ABD’nin Türkiye üzerindeki baskısını kullanarak MOSAD’la ilişkilerin tekrar başlatılmasını talep ettiyse de muvaffak olamadı. Sayın Başbakan ve Hakan FİDAN çok kararlıydılar. Geri adım atmayacakları anlaşılınca, İsrail bu kez şantaj numarasına başvurdu. Bir yolunu bulup savcıları devreye sokarak Hakan FİDAN’ın terör örgütü mensuplarıyla ilişkisinin var olduğu yolundan hareketle Hakan FİDAN’ı görevden attırmak istedi. Ama Sayın Başbakan buna da fırsat vermedi.  Bir hafta içinde kanun çıkarılarak Hakan FİDAN korundu. Her şey geçen yıl Şubat ayında halkın gözü önünde cereyan etti.”

“Şimdi Sayın Başbakan’ın çözüm projesi yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlayınca İsrail, orta doğuda yeniden bir oyuncu olabilmek için hesaplarını gözden geçirmek zorunda kaldı ve Türkiye’den özür diledi. Her şeyden önce İsrail, dolaylı de olsa,  Kürt meselesinde devre dışı kalmak istemiyor. Dolaylı da olsa, oyuncu olmak istiyor. Kuşkusuz Türkiye’den kovulan MOSAD’ın da tekrar Türk istihbarat birimleriyle çalışmasını arzu ediyor. İşte İsrail, yeniden şekillenecek olan Orta doğu siyasetinde yerini alabilmek ve eski itibarını kazanabilmek için yeni bir siyasi manevraya başladı. Türkiye’den özür dilemesinin asıl amacı budur.”

Dostumun görüşlerine katılırsınız, katılmazsınız, ama ben çoğusuna katılıyorum.  Ona teşekkür ederek bu görüşleri kaleme alacağımı söyledim. Ancak kafama bir soru takılıyor: Acaba İsrail, Filistinlilerin ateş açmamaları şartıyla Gazze’deki ablukayı gerçekten  kaldıracak mı? Bekleyip göreceğiz.