İslam’ın Fecr-İ Sadık Güneşi Aherinleri Aydınlatırken!..

İslam’ın Fecr-İ Sadık Güneşi Aherinleri Aydınlatırken!..

"O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları 'tezkiye' eden ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamberi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten, açıkça bir sapıklık içinde idiler. Ve onlardan, henüz kendilerine 'mülhak' olmamış (ulaşıp-katılmamış) bulunan 'aherinlere' de.. (Aynı peygamberi gönderendir). Ve O (Allah), Aziz'dir, Hakim'dir." (Cum'a: 2-3); Ayet-i kerimelerinde, Peygamber Efendimizin (as) ümmî ve evvelin olanlara da, sonradan gelecek olan aherinlere de peygamber olarak gönderilmiş olduğu belirtilmekte; böylece, iki ucun ortaları da hazfedilmiş olarak, geçiştirilmiş bulunmaktadır...

 

Devr-i Saadet'in, ümmîler olarak, diğer bazı nasslarda ise Sabıkın-i Evvelin (Tevbe: 100) diye bilindiği halde, henüz ulaşmamış olan Aherinlerin kimler? olduğu merak konusu olmuş, eshab tarafından bunun ısrarla sorulması üzerine, Resul-ü Ekrem (sav); ellerini yanında bulunan Selman-ı Farisî'nin (ra) dizine (veya omuzuna) vurarak: "(... Onlar Selman'ın kavmidir!) Benliğimi elinde tutan Allah'a andolsun ki, 'din' Süreyya yıldızında olsa, Farisîlerden olan yiğitler muhakak ki ona ulaşacak, onu elde ede(rek, yeryüzüne indire)cektir!" (Buharî, İbn-i Ebi Hatim, Neseî ve İbn-i Cerir'den; İbn-i Kesir: 14/7879-7880; Tirmizî: K. Tefsir/62; (Terc): 5/412; 6/397; Müslim: K. Fezail'us-Sahabe: 59; (Terc): 10/476-477; Zübdet'ül- Buharî: 842; Tecrid-i Sarih: 11/200-201; El-Mizan: 19/269; Dürr'ül-Mensur: 6/215; Tefsir- Hâzin (M. Tefâsir'de): 6/258; (Nesefî, 'Aherinleri'; "Evvelinlerin benzeri oldukları.." tarzında, tefsir etmiş: 6/258;..) bulunmaktadır!!!.....;"...Eğer (Allah yolunda infakta bulunmaktan) yüz çevirirseniz,(Allah) sizin yerinize başka bir kavim getirir; sonra, onlar sizin emsaliniz deolmazlar!" Ayet-i kerimesi için olduğu gibi, medh-ü senâ edilen toplumun (Aherinler olan) Farisîler olduğuna dair olan mezkûr hadis-i şerif, Resul-ü Ekrem (sav) tarafından, yine (aynen) beyan edilmiştir. (Bakınız; Hak Dini Kur'an Dili: 3/1719; Beyzavî: 2/304; Nesefî: 2/304; Tefsir-i Razî (terc): 9/110; İbn-i Kesir: 5/2388; 13/7313; El-Mizan: 5/367-401; 18/250; Mecma'ül-Beyan: 3/208; Tirmizî: 5/371; El-Mizan; Maide: 51-54'ü, 'ahir zaman ve melahim' ile tefsir etmiş, konuyla ilgili pek çok rivayetler nakletmiştir. Ki; Aherinler'in üstleneceği misyon zuhûr etmiş oluyor.

Ahirzamanda, Şeriat-ı Muhammedîyye'yi (sav) tüm cihana hakim kılma ve onun hakim kılınmasına aracı olma İlâhî misyonunu deruhte edecek olan Hazret-i Mehdi (as), mustaz'af halkların, İlâhî bir ümit ışığı ve hidayet rehberi olacaktır.

 

"Ümmetin misali, yağmur misalidir. Ki, evveli mi daha hayırlıdır, yoksa ahiri mi?.. bilinmez!" (Tirmizî: 5/17), Resul-ü Ekrem (sav):- "... Kardeşlerimizi görmüş olmayı çok arzu ederdim!" buyurdu. Ashab:- "Biz senin kardeşlerin değil miyiz? Ya Resulullah!". Resulullah (sav) de:- "(Hayır!) "Siz benim ashabımsınız! Kardeşlerimiz ise, henüz gelmeyenlerdir!..." diye, buyurmuşlardır. (Müslim: 2/342); "Arkanızdan öyle günler gelecek ki, o günlerde (islam'da) sabır, ateş közünü elde tutmak gibidir. O günlerde, (dinin ahkâmıyla ) amel edenlere 'sizden' elli kişinin sevabı kadar ecir verilecektir!.." (Tirmizî: 5/171-172); Hadis-i şerifleri, Aherinlerin', içerisinde yaşamış bulundukları ve bulunacakları şartların ve atmosferin ne kadar olumsuz olduğunu, bundan dolayı da alacakları ecrin, elli sahabenin ecrine muadil olabileceğini tasrih etmekte, günümüz dünyasında, İnkılabî mü'minlerin karşı karşıya bulundukları durum ve atmosfer de, mezkür hadislerin ihbarının gerçekleşmiş olduğunu, bir vâkıâ olarak isbat edip göstermektedir..."Muhakkak ki İslam, 'garib' olarak başladı. Ve tekrar 'garib' olacaktır! Ne mutlu o gariblere!." (İbn-i Mâce: 10/203-205; Müslim: 2/21-23; Müsned-i Ahmed: 1/184, 398;.. Cami'us-Sağir: 2/164; Tirmizî: 4/385-386); Hadis-i şerifi de, 'inkılabi müslümanların (Aherinlerin) her yönden olduğu gibi, gariblik cihetiyle de, ayineoldukları, Evvelinlerle (Sadr-ı İslam'la) benzeri pozisyona sahip bulunduğunu veciz bir şekilde ifade etmektedir..

"Andolsun ki biz, 'zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da: 'Hiç şüphesiz arz'a salih kullarım vârisçi olacaktır!' diye yazdık!"[Enbiya(21): 105];... "Allah sizlerden iman edip de 'salih' amellerde bulunanlara va'detmiştir: 'Hiç şüphesiz, onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi (istihlaf) kıldıysa, onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi (istihlaf) kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini, kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları, korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnız bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim ki, bundan sonra küfre saparsa, işte onlar fasık olanlardır!"[Nur(24): 55];... "Biz ise, yeryüzünde mustaz'af bırakılanlara (güçten düşürülenlere)lütufta bulunmak, onları (yeryüzünde) 'imamlar' yapmak ve 'vârisler' kılmak istiyoruz!" [Kısas(28): 5];...

Her yönüyle mustaz'af bırakılmış olan şu asrımızın insanlarına, Bediüzzaman Hazretlerinin Hutbeyi Şamiye’de tarih vererek müjdelediği Fecri Sadık güneşi Hz. Ruhullah’ın Şarktan bir nur zuhuru ile tulu edip gerçekleştirdikleri İslam İnkılabına -adetâ- parmak basarcasına işaret eden bu ayet-i kerimelerin, teorik tefsirinden ziyâde, İslam İnkılabı'yla oluşup devam eden pratik tefsirine varlığıyla tüm İslam ve insanlık düşmanlarını çatlatan, Amerikancı İslamın, Emperyalizmin, Siyonizmin ve onlara hizmette sınır tanımayan canavarların tüm sinsi ve şeytani planlarını altüst eden ilahi siyasetini ferasetle fikrederek, Bediüzzaman Hazretlerinin Hz.Mehdi(as)’nın görevleri ve (maddi-manevi) her yönden güçlü olacak olan ordusunu sözkonusu ettiği bölümleri Risale-i Nur’dan inceleyerek 'atfı nazar edilmesi ve öylece ihticacda bulunulması daha da isabetli olacak, meselenin önemi daha iyi anlaşılacaktır...vesselam.