İslam Kültürünün Kürtler Üzerindeki etkileri ve İlk Müslüman Kürt Âlimler
Kürt dili, Ortadoğuda Arapça, Türkçe ve Farsçadan sonra en çok konuşulan dördüncü dil olarak kabul edilmektedir. Kürtlerin bir devleti olmadığı için tarih boyunca Kürt âlimleri eserlerini daha çok Arapça olmak üzere, komşularının dilleriyle yazmışlar, böylece İslama ve Tarihe ışık tutan çok sayıda kaynak esere imza atmışlardır. Şurası bir gerçektir ki, Kürt olduğu halde Arapça, Türkçe veya Farsça kitap yazan çok sayıda dünyaca ünlü Kürt bilgini vardır. Salahaddin Eyyubî, İbn Teymiye, Beydavî, İbnul-Esîr, Ebus-Suud, İbn Hallikan, İbnun-Nedîm, İbn Fadlan, İbn Şeddad, Şemseddin eş-Şehrizorî, Şerefhan el-Bitlisî, Şemseddin el-Bitlisî, Said Nursî, Abdulhakim Arvasî, Şeyh Ziyaeddin el-Bitlisî, Şeyh Ahmed el-Hıznevî, İbrahim el-Musilî, İshak el-Musilî, ed-Dineverî ve Mevlana Halid el-Bağdadî eş-Şehrizorî bunlardan sadece bazılarıdır.
Bu âlimler kitaplarını, çoğunluğu Arapça olmak üzere, Farsça veya Türkçe yazmışlardır. Kürtdistan bölgesi Türkler, Araplar ve İranlılar arasında yer aldığı için Kürt âlimler, Arapça, Türkçe ve Farsça olmak üzere çok sayıda temel kültür eserleri telif ederek İslam dünyasında bilimsel köprü vazifesini görmüşlerdir.[1] Gerek Selçuklu gerek Osmanlı Medrese sisteminde ve idarî yapısında görev alan çok sayıda Kürt âlimin varlığından haberdarız. Molla Husrev, Molla Goranî, Ebû Suud Efendi ve diğerlerini saymak mümkündür.
Genellikle Arapça olan İslam kaynaklarında geçen ilk Müslüman Kürt bilgini Mehdi b. Meymun olarak bildirilmektedir. Bu zatın H. 2. asırda (M. 8. asır) yaşadığı biliniyor. Ancak kaynaklarda onun Kürt değil, bir Kürdün oğlu olduğu ve Kürtçeyi konuşamadığı zikredilmiştir.[2]
Aslında ilk Arapça kaynaklarda el-Kurdî kelimesi Bedevîlik anlamında kullanılsa da daha sonraki zamanlarda, Kürtlüğü ifade anlamında el-Kurdî lakabıyla şöhret bulmuş çok sayıda Kürt bilginine rastlamaktayız.[3] Daha sonra Kürt bölgelerinin dinî-tasavvufî birer merkez haline geldiğini ve birçok bölgeden müritlerin oralara akın ettiğini görüyoruz. Hatta meşhur Kubraviye tarikatının kurucusu Necmuddin Kübranın ilk şeyhinin Ammar b. Yâsir el-Bitlisî (Öl. 1200/600) olduğu zikredilmektedir.
Şerefhan el-Bitlisî, Şerefname adlı eserinde büyük bir övgüyle şeyh Ammâr adlı bir Kürt âliminden söz eder.[4] Hatta büyük mutasavvıf ve Kadirî tarikatının kurucusu olan Şeyh Abdulkadir Geylanînin (k.s) (561/1166)) de aslen Kürt olduğu ve İranın kuzeyindeki Geylan kasabasından değil, Kirmanşaha bağlı bir Kürt kasabası olan Ceylandan olduğu bildirilmektedir. Anlatılanlara göre Şeyh Abdulkadir Geylanînin hocası Ali Hakkarî (486/1093) adında Şemdinli kasabasından bir Kürt âlimi olduğu ifade edilmiştir. Bununla birlikte Abdulkadir Geylanînin hayatı Bağdadta geçtiği için onun Kürt olduğunu söyleyenler olmamıştır.[5]
(Devam edecek)
[1] Şemseddin Bitlisî gibi birçok ulema Abdulkadir Geylanîyi bir Kürt alimi kabul etmektedirler. Bkz. Mehmet Kemal Gündoğdu ve Azmi Gündoğdu, Şems-i Bitlisî, Türkiye Diyanet Vakfı, s. 4; Ankara, 1992.
[2] Bk. Merdûh Ruhanî, Tarihu Meşahîr el-Kurd, I/6; Tahran, 1985.
[3] Nitekim el-Hatib el-Bağdadînin Tarihu Bağdat adlı eserinde Ebû Nasır, Muhammed ibnul-Kurdî adıyla geçen bir zat vardır. Bkz. Merdûh Ruhanî, Tarihu Meşahîr el-Kurd, I/6, Tahran, 1985.
[4] Merdûh Ruhanî, Kitabında, İslamın ilk dört asrında yaşamış çok sayıda Kürt aliminden söz eder. (Tarihu Meşahîr el-Kurd s. 1/20) Ancak bu bilgi tarafsız tarihçiler tarafından desteklenmemiştir.
[5] Ali Hakkarî için. Bk. Merdûh Ruhanî, Tarihu Meşahir el-Kurd, 1/25).