İnsanlık Öldü mü?
Hâlbuki kafasını kuma sokmuş misali, koskoca gövdesi dışarıda her şey ayan beyan ortada. Söylemlerinde Demokrasi, Laiklik, insan haklarından bahsediyor, eylemi ile söylemi bir birine uymuyor. Tüm söylemleri yalan ve boş, insanlığın buna inanacağını sanıyorlar. Bu aktörler bazen yer değiştiriyorlar, yön değiştiriyorlar. Tam bir cahiliye dönemi, yan bakanı yanlış yaptın diyeni alaşağı ederim ha diyorlar. Bazen de başarıyorlar. Çünkü ellerinde çok kuvvetli malzemeler var. Teknoloji var insan kıyma makinesi olarak kullanıyorlar, Madde var sömürme aracı olarak kullanıyorlar, basını var yalancı, vaiz ve vaizeleri var her gün yalan nutuklarla insanları kandırıyorlar. Akan tüm suların önüne set çekiyorlar, su birikir, patlamak üzere iken, bazen tahliye borular döşüyorlar az nefes alsa da su birikmeye devam ediyor.
Tabi ki bu su insan selidir. İnsanlar ikiye ayrılır. İnanan, inanmayan her kes inanacak veya inanmayacak diye bir kaide de yoktur. O zaman cennet cehennem olmaz bu adetullahtır. Yeryüzünde inanan inanmayan insan tüm canlıların, doyacağı, barınacağı, rahat edeceği yeryüzü sofrasında mevcutken, birileri bu hakkı ketm ediyor. Dünya beşli çeteye teslim edilmiş, istediği rolü alabiliyor. Komşumuz Suriye’de günde yüzlerce insan ölüyor,genç kızlar tecavüze uğruyor,tecavüze uğrayan kızlar kendilerini denize atıyorlarmış işte namus bu kadar mukaddestir, bizdeki zinaseverlere ibret olsun.Geçmişte alkışladığımız İran küresel güçlerle hareket ederek Esat tarafı tavır takınıyor. İran’ın bu tutumu İran’a hiç yakışmıyor. İran pers imparatorluğunun zihniyetini taşıyor ve büyük vebal altında, Bosna da beşli çetenin yardımı ve eliyle on binlerce savunmasız Müslüman katlediliyor, ses yok, Baş bağlarda 33 Sünni Müslüman bile bile katlediliyor halen failleri bulunamamış, ırak kan revan içinde, sömürmeye devam, İsmail ağa Camiinde iki mümtaz âlim Camide şehit edilmiş, halen faili meçhul dur. Üstat Bediüzzaman Saidi Nursi’nin mezar hırsızları halen ifşa edilmedi, Gayesi ilahi kelimetullah olan bu eksende dindar bir nesil yetiştirmeye çalışan nadide bir din Âlimi hocamız, halen kendi vatan hasreti ile tutuşmakta, ülkesine gelememektedir.
Mısırda seçim yapılmış beşli çete razı değil, Niçin dindardır ondan, Siyonizm’e hizmet etmez ondan, ancak zindandan saraya, saraydan zindana geçiş olduğu için kabullenemiyorlar. Hani sizin yalancı demokrasiniz vardı. Anlaşılıyor ki her şeyde kendileri ve yandaşları olursa o zaman zıplarlar, bunları yazmakla bitiremeyiz. Ne acıdır ki bugün kanı dökülen, ağlayan, sömürülen, aç sefil bırakılan, hep inanan insanlardır. Kaderlerinde mi var? bu hayır. Dünyevileştiklerinden, denilebilir ki, inananın inanana yaptığını belki inanmayan yapmamıştır. İnanan Rabbinden, Peygamberinden, Kurandan kopmuş veya koparılmıştır. İnanan Namaz kılmıyor, Faizle iç içe hatta destekliyor, zinayı hiç kale almıyor. Çünkü kendisi de temasta, son model araba, cep telefonu, konforlu ev, yazlık kışlık zevk meskenleri, çalışmadan kazanma, konforlu hac veya ömre yapma, tüm inananları meşgul ediyor. Koşturuyor. Dünyevileşmesine öncülük ediyor. Bir siyasetçimiz şöyle diyor. Eskiden içki içilen masada oturmazdık. Şimdi içki içilen masada oturuyoruz ne acıdır ki, sıkılmıyoruz bile… İşte bu dünyevileşmedir. Zannedilmesin sadece inananların hakkı çiğneniyor diye saldırılarda bulunuyoruz. Mazlum kimse, dini, dili, rengi aranmaksızın mazlumun yanında, zalimin de karşısındadır savunduğumuz ilkeler.
Peki, düzelecek mi bu durumlar hiç sanmam Müslüman kitlelerini temsil edenlerin beşli çeteler akıl hocaları olduğu müddetçe, tek çare var oda gâvurdan dost olmaz düşüncesini ilke edinen liderlerle belki, Bunca senedir verilen mücadele neticesinde ülkemde Kuran-ı kerim ve peygamberimizin hayatı okullar da sadece seçmeli ders olarak müfredata konabilmiş ve inananlar da razı edilmiştir. Din budur denmiştir. Ramazan ayının gölgesi üzerimizde inananların vahdetine vesile olsun. Mevlam cümlemizi kavuştursun. Yaşayış tarzımız hiç İslam’a benzemiyor. Kurtuluşumuz şuna bağlı, İnananlar, mazlumlar tüm zulümlere karşı birlik olmalı. Ekonomik güçlerini birleştirmeli. Yerli sanayisini, teknolojiyi behemehâl kurmalı. Çalışmalı, tekrar kuran ve sünnet çizgisine dönmeli, gençliğini kötülüklerden arındırmalı, her ev bir eğitim yuvası haline gelmeli, vahye dayalı doğrularda birleşmeli, yanlışlardan kaçınmalı, Din adamlarımız, vaizlerimiz, cemaat liderlerimiz geceyi gündüze katarak insanlığın kurtuluşu için çalışmalı, Konforlu siteler yapmak, son model makam arabalarını almaktan vazgeçmelidirler.
Camii yapmak, kuran kursu yapmak bana göre beton yığınlarıdır. Bunların içindeki insanları şuurlandırmak, eğitmek, kaliteli nesiller yetiştirmek en ideal çalışma metodudur. İnsanlarda büyük bir israf furyası var. israftan kaçınmalı,cimriliğin semtine uğramamalı,Zekatlar genellikle Ramazan ayında verilir.Zekatlar kuran ve sünnete güre verilmeli, zekatlar Camiye,,vakfa,şu cemaate bu cemaate değil, gerçek fakirler aranıp,bulunup bizzat fakire nakit olarak zekat verilmelidir.Ta ki mazlumun ahı yerde kalmasın. Elin gâvuru diyor ki TÜRKİYE GÜRLÜYOR AMA YAĞMIYOR işte ibret alınsın.