İnsanlık İmtihanda

İnsanlık İmtihanda


Dünya kıyametin kopacağı ana kadar devam edecek, insanoğlu da yaşamını sürdürecek, kıymetini bilmediğimiz çok faziletli bir mübarek ayı geride bıraktık. Şekilci bir anlayışla da olsa, inananlar tarafından Oruçlar tutuldu, teravihler kılındı, zekâtlar, sadakalar fıkıhsız bir şekilde verildi. Ameller niyetlere göre olduğuna göre mevlam eksiklerle beraber kabul buyursun. Ramazan ayında İslam âleminde görünen mevsimlik inanma ve yaşantı var. Bu durum Camilerden belli,Teravihlerde camiler tıklım tıklım dolarken, Bayramın hemen birinci günü vakit namazlarında camilerde cemaat oranı yüzde seksen azaldı.İşte bu bizim için bir ölçüdür. İbadetlerin en efdalı, sürekli, devamlı olanıdır. Bu Ramazanda kadınlar erkeklerden daha iştahlı camilere koştular. Camiye gelirken Anne örtülü, kızı gelini ise kapalı çıplak, kot pantolonluydu. Fitne ve fücur asrında kadının evinde ibadet etmesi daha iyidir kanaatini taşıyorum.
Eh ne de olsa asrımızda kadın kocasından izinsiz, tek başına pazara, markete, komşu evine,başka bir mekana gidiyor,gidebiliyor camiye gelmiş ne olmuş yani?Anlaşılan İslami adetlerimiz çöpe atılmış,yeni adetler türemiş,eskiden bayramlarda evlere gidilirdi  büyüklerin elleri öpülürdü,hayır duaları alınırdı,Medeniyetsiz dünyada bunlar değişti,kimse kimsenin evine bayramlaşmaya gitmiyor. Artık, hemen hemen her semtte ağlama duvarları tesis edilmiş, vakıflarda, derneklerde, partilerde, put haline getirilen bir veya birkaç kişiye eğiliyor. Buna da bayramlaşma deniyor. Bunlar olmamalımı? olmalı, kötülükle mücadelede eden ömür çürüten gerçek tebliğcileri hem ziyaret ederiz  hem de ellerini öperiz. Bu hareketimizden sevapta alırız.
Dünyevileşmiş nam, şan, menfaat peşinde koşanlardan da kaçarız. Büyük bir müessese olan yardımlaşma Ramazan ayında oldu az da olsa, ne yazık ki, yine fakire marketlerden iftar paketleri, giyecekler dağıtıldı. Bunlar çok yanlış, bende diyorum ki, ey zekât ve sadakanı fakire vermek isteyen fakirin ihtiyacını sen tespit edemezsin. Fakire o paket ve giyecek bedelini nakit olarak ver ki, o fakirde bir olgunluk belirsin. İhtiyaçlarını kendisi alsın. Malesef bu yanlış devam ediyor. Din görevlileri sorumlu kişiler buna alet oluyorlar. Düzelme dileklerimle, mağfiret ayı sonrası bir bayram geçirdik, bayramda bile yine anneler ağladı. yürekler dağlandı,devletin resmi kanalları bile hala spor sahneleri ile dolu, gol  bağırmaları,sevinç çığlıkları atmaya devam ettiler,halka tepeden gömlek biçen kanallar ise zina sahnelerinden zerre kadar taviz vermediler çirkin sahneleri göstermeye devam ettiler.Bu nasıl kan taşımasıdır.Kınıyorum. Ölümün hiçbir şekline sevinç olmaz.
Nedense hep avam, fakir, fukara çocukları ölüyor. Bu güne kadar hiçbir rütbelinin, etiketli kasketlinin, yazlık kışlıkta hayat sürenlerin, siyasi nüfuzluların çocuklarının burnu bu vatan için kanamadı acaba neden, gerçi bazılarının çocukları bile yoktur. Çocuksuz vatan bayrak sevgisi olmaz bu böyle biline. Ancak hak dava hep mazlumların kanı ile yükselmiş olup,  tarih buna şahittir. Kur’an ayı ramazanda mukabeleler okundu. Ne yazık ki, okunan kuran ne diyor bir kelime anlatılmadı bu anlayış vahiy anlayışı değildir. Beşeri sistemin din anlayışıdır bu. Bunu kim anlatacak Müftüler, vaizler, din görevlileri, maalesef anlatılmadı, caminin görevlisi bayram sabahı resmi müftünün vaazını bize dinletti. Hal bu ki, Diyanet reisi sağ olsun dedi ki, o merkezi sistemin kablosunu kesin vaazları kendiniz anlatın. İmam efendi tembel, hazır lokmaya alışmış, rahatlığına devam ediyor. Müftü beyde ümmet helake gark olurken, o başka şeyler anlatıyor. Kendisini eleştiren gazeteciyi münafıklıkla itham ediyor. Hz. Ömer hutbe okurken, adaletten bahsederken, cemaatten biri dur diye biliyor, kızmıyor, peygamber varisi buna denir işte, müftüler kimin varisleri acaba. Eleştirildi diye müftü niye kızıyor anlamış değilim. Çünkü müftüler dokunulmaz, din bezirgânlığı ile saltanat sürüyorlar (iyilerini tenzih ederim.)
Zinayı, binayı, faizi, açıklık seçikliği, Ümmetin akan kanını, gözyaşını anlatmazlar. Ramazan ayında arakan Müslümanları için para toplandı, basından öğrendiğimize göre paranın çoğu Kızılhaç’a teslim edilecekmiş, müftülerde ey cemaat zekât ve fitrenizi de verebilirsiniz diye biliyor. Allah’tan korkmuyor çünkü ne kadar fazla para toplanırsa müftü o kadar artı alıyor. İşin doğrusunu söyleyecek olursak, dinin önündeki en büyük engel din adamı geçinenlerdir. Bu imtihan dünyasında Müftüler bile vaaz sonlarında dua ederken, tam bir ulusalcı konumuna düşüyorlar, hep millet kelimesini kullanıyorlar. Ümmet diyemiyorlar. Bizde diyoruz ki, ümmete rabbimiz şuur vesin, birlik beraberlik nasip etsin, Ümmet yekvücut değişmedikçe adetullah değişmez. Katliamlar gözyaşları devam eder, Kanı, akan mazlum, gözyaşı silen mazlum, ezilen mazlum mazlumun ahı yeri göğü inletiyor.
Dünyada kan akıtanlara, sömürenlere, işgalcilere, saltanat düşkünlerine beşli çeteler, küresel güçler sözde destek veriyorlar. Bizler zalimin değil, mazlumun, güçlünün değil, hakkı üstün tutanın, mağrurun değil yine mazlumun safında yer almalıyız. Yoksa pislikler bize de bulaşır. Mevlam hakkı üstün tutanlarla bizi haşr eylesin. Firavun da Hz. Musa’ya karşı büyük bir ordu hazırlamıştı alt edeceğini düşünüyordu, Hz. Musa haber alınca etrafını topladı, kızıl denize doğru yürüdü, arkadan firavun ordusu, önü deniz, Rabbine yalvardı imdat dedi.  Yüce Mevla da ya Musa denize doğru yürü ve değneğini suya vur dedi. Hz. Musa aynısını yaptı ve değneğini deniz suyuna vurdu vurdukça deniz suyu yarıldı açıldı, yol oldu Musa selamete çıktı. Firavun ordusu ise suda boğuldu, Mevlam ümmetin çıkmazlarına aynı karşılığı versin. Çalışmalarımız kur’an sünnet, fıkıh ekseninde olmalı, beşeri şirk düzenlere zerre kadar katkı olmamalıdır. Akıbet muttakilerindir zafer yakındır. Vahiy kültürüne önem vermekle imtihanı kazanabiliriz.