İnsanlar, Hayvanlar Ve Bitkiler

İnsanlar, Hayvanlar Ve Bitkiler

 

İnsan denen varlık, duygusal ve menfaatperesttir.

İnsanlardan daha iyi bir varlık yoktur.

İnsanlardan daha kötü bir varlık da yoktur.

İnsanlar kadar bencil, zararlı kimse de yoktur.

Hava soğuk, dışarı çıkınca adeta buz kesiliyorsun. Vücudun iğne ucu kadar çıplak olan yerleri donuyor.

  Bir gariban, kimsesiz ve yurtsuz bir insanoğlu binanın merdiven altında çıplak beton üzerinde kıvranmış yatıyordu.

  Herkes sıcacık yatağında mışıl mışıl uyurken, dışarıda soğuktan donan kimsesiz ve çaresiz insanlardan habersiz, rahat etmek için rehavet yataklarında idi…

  Niceleri böyle habersiz gitmişti bu dünyadan. Oysa niceleri de saraylarda, villalarda, geniş ve kaloriferli evlerinde sefalarını sürüyordu/sürmüştü ve daha sürecekler…

  Dünya denen bir âlemde, yıldızlar altında, güneşin şahitliğinde birçok kadın, çocuk ve erkekler zulme uğramıştı. Kimi tecavüze maruz kalıp hunharca katledilmişti. Kimi daha körpe iken dalından koparılıp atılmıştı… Yıldızlar, Güneş ve Ay… tüm Galaksiler buna sessizce şahit olmuştu...

  Yeryüzünde canlılar üç kısımdır. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler. İnsanlar hem hayvanları, hem bitkileri yok ederler. Hayvanlar da kısmen hayvanları ve daha çok bitkileri yok ederler. Bitkiler en zararsız olanlarıdır canlılar türünün. Sigmund Freud şöyle der;

  “Köpekler arkadaşlarını sever, düşmanlarını ısırırlar. İnsanlar ise tamamen farklıdır: Saf ve karşılıksız sevgiyi beceremezler. Kişisel ilişkilerindeyse sevgi ve nefreti karıştırıp dururlar.”

  Hayvanlar insanlar gibi aç gözlü değildir. Bir hayvan acıkınca avını yakalar ve karnını doyurduktan sonra yanından elli tane hayvan geçse bile bunlara gücü yettiği halde karışmaz. Zarar vermez. Çünkü o artık doymuştur. Bir daha ki acıkana kadar hiçbir hayvana hatta canlıya zarar vermez.

  İnsanlar doyumsuzdur. İnsanlar bencil ve aç gözlüdür. Yedi sülalesine yetecek kadar serveti olan insan, daha fazlasını ister. Bununla kalmaz, diğer insanların hakkına tecavüz eder. Elinden geldiğince, türlü yollarla insanları sömürür.

  Oysa bilmez ki, hepsini bırakıp gidecek… aslında sorsan onlarda dünya malının dünyada kalacağını söylerler. Bunu dilleri ile söylerler ancak icraatları tersini yapar.

  En yakınında ki insan sefaletle ve yoklukla boğuşurken kendisi varlık içerisinde yüzen ve yakınında ki insana el uzatmayan da bir insandır. Etrafında çöplerden ekmek toplayan insanlar varken, her ay bir servet kadar haksız maaş alanlarda insandır. Onlara sorsanız onlar da dinden, imandan, doğruluk ve insanlıktan bahsederler. Ancak bana insanlığın tarifini anlat desem bin dereden su getirirler.

  Bu yeryüzü çok kimseler gördü. Çok zalimler gördü. Çok zenginler gördü. Çok hükmediciler gördü… hepsi tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gittiler. Şimdikiler de gidecek. Bundan sonra gelecek olanlar da gidecek… ama bir çoğu mazlumlara zulmederek, mazlumların hakkını alarak, çalarak gittiler. Gidecekler…

  Düşünün bir kısım insanların geceleri yatmak için saçak altlarını bile bulamadığı bir dünyada, 500 metrekare ve daha fazla genişlikte ki lüks evlerinde hiç vicdan azabı duymadan uyuyan insanlarla aynı dünyayı paylaşıyorsunuz.

  Hayat çok zor bir okuldur. Yaratıcının en büyük imtihanıdır. Bu imtihanı geçmek çok zordur. Çünkü kişi değer yargılarını neye göre belirlerse ona göre imtihan edilir.

 “Konfor, bir misafir olarak gelir, gitmemek için elinden geleni yapar, sonunda bizi esir ederek kalır.” Diyen kişi ne güzel söylemiştir.

Eğer kişi kendi konforundan vazgeçmek istemiyorsa, toplum için hiçbir fedakarlık yapamaz. Esasen kişi; benim edindiğim servetin ihtiyacımdan fazlasında dünyada ki tüm ihtiyaç sahiplerinin de hakkı vardır. Bilincini taşımıyorsa o kişi toplumu sömüren bir kişidir... Vesselam…