“İNANANLAR” BİRLİK OLMALI

“İNANANLAR”  BİRLİK OLMALI

Bir hocamızdan duymuştum küfür tek millettir. Görünürde devletleri, dilleri, renkleri, ayrı olsa da .Saldırmaya, istilaya, sömürmeye, geldi mi birlik olmaya can atarlar,kendilerini başkalarından üstün görürler,, yaptıklarının, yapacaklarının teminatı olduğu, küfrün tek millet bir ve beraber olmaları kaçınılmazdır. İşte gördünüz Fransızların yaptıklarını bunlar hep böyledirler ne zaman ki Müslüman bir ülkenin yıldızı parlamaya başlarsa, küfür milleti tek millet olup gelişmekte olan o ülkelere var olan güçleri ile sinsice çakal oyunları oynayarak, engel olmaya çalışırlar, çalışıyorlar, çalışmaya devam edecekler. Kendilerinin geçmişte ve bu günde yaptıkları katliamlar, sömürüler, kısaca kendilerinin kalleşliklerini ve caniliklerini görmeyip Müslüman ülkelere ahkâm kesip, tarihi dersi verme ukalalığında bulunmaya cüret ediyorlar. Her yıl 11 Nisan tarihinde kutladığımız Urfa’nın kurtuluşu, 25 Aralık 1921´de Antep’in kurtuluşu, 12 Şubat 1920 ise Maraş kimlerden kurtarıldı? İşgalci güçler, o zaman İngilizler ve Fransızlar değilmiydi? Ne çabuk unutuverdiler katiller.
Diğer taraftan Siyonist İsrail’in güneydoğu Anadolu yani bölgemiz için kurdukları, büyük İsrail projesini her Müslüman biliyor, bilmeli. Bu gün şanlı, gazi ve kahraman unvanlarının bu 3 ilimize verilişinin tek nedeni de İngiliz ve Fransızların bu üç ilden bizzat halkın kendisi ayaklanarak ve kıt imkânlarla bu şerefsizlerin silah bakımından zengin olmalarına rağmen memleketimizden def-u ref etmişlerdir. Tabi bu durumda birçok insanımız bu savaş nedeni ile hayatlarını yitirmişlerdir. Bakın hem memleketimizi işgal etmişlerdi hem de insanlarımızı öldürmüşlerdi. Sadece bizim ülkemiz değil Arap ülkelerin çoğunda işgal ve katliam yapmışlardı kendilerinin yedikleri pisliği ne çabuk unutturdular. Neden? Çıkarları için bugün olsa yine aynısını seve, seve kimsenin gözünün yaşına bakmadan yine yaparlar, ama avuçlarını yalarlar artık Müslümanlarda uyandılar ve güçlendiler, geçti bor’un pazarı.
Şunu demek istiyorum bu alçak Müslüman düşmanları her zaman bizlere siyasi oyunlarla, senaryolarla çelme takmaya dün olduğu gibi bu günde devam ediyorlar. Defalarca yazıldı gündeme getirilmeye çalışıldı ama nafile gibi tekrar söyleyeyim bu gayri Müslimlerden, Müslümanlara dost olmaz, olamaz çünkü Yüce Rabbi Rahman Kur’an-i kerimde değişik ayetlerde öyle buyuruyor. Camilerimizde, Minarelerimizde bu canilerin, katillerin, kurşun izleri hala mevcut iken, neyin katliamından bahsediyorlar. Yani Müslüman olunca akan kanları değersiz midir?
Irak’ta, Cezayir’de, Filistin’de, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de, Afganistan’da, Pakistan’da Bosnahersek’te, Kara bağda, bunların katlettikleri Müslüman sayısı milyonlarcadır, katliamları ya kendileri, yâda kendilerine bağlı, severleri vasıtası ile yapmışlardır. Hiç göz kırpmadan yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Bütün dünya’da bunları seyrediyor. Birleşmiş güçleri kendilerine dokununca insan haklarını hatırlıyorlar, avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Müslüman kanı akınca bunlar nerede, Denizlerde zarar gören balıkların hakkını korumaya çalışırken bunlar, katil İsrail’e bugüne kadar hangi yaptırımı yaptılar bunlar, katillerin akıttığı kanda kendilerinin bir gün mazlumların kanında boğulacaklarını düşünmüyorlar mı? Bunlar Cezayir de ne yapmışlar tarihe bir göz atalım.
Cezayir, Fransa için oldukça değerli bir topraktı. 19. yüzyıla kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Cezayir toprakları 1830 yılında Fransa topraklarına katıldı ve 132 yıl boyunca Fransa’nın sömürgesi olarak kaldı.1954 yılından 1962 yılına kadar devam eden bağımsızlık mücadelesi esnasında, Cezayir ayaklanmasını bastırmak için 1,5 milyon insanı katleden Fransız yönetimi bu uygulaması sırasında yalnız değildi. Dünyadaki her türlü İslami hareketi kendisine yönelik bir tehdit sayan İsrail yönetimi, Cezayir ayaklanmasını bastırması için Fransızlara büyük destek vermişti.
Dönemin La Croix dergisi muhabirlerinden Jacques Duquesne işkenceler hakkında bakın ne yazıyor: “İşkence ve insanların kaybolması sorunları zihinleri devamlı bir şekilde meşgul etmekteydi. Erkekler, bazen de kadınlar tutuklanıyor ve daha sonra kendilerinden hiç haber alınamıyordu. Cesetlerinin taş bağlanarak denize atıldığı yâda diri diri fırınlara atılarak yakıldığı biliniyordu. Sayılarının genellikle 3 bini bulduğu ileri sürülüyordu ama Cezayir belediye başkanı Jacques Chevallier, 5 bin gibi bir rakamdan söz ediyordu. Fransız askerlerin baskı ve sindirme yöntemlerine ırza saldırı ve köyleri yakıp ortadan kaldırma uygulamalar da dâhildi. Bir askerin anlattığına göre hastabakıcı olarak görev yaptığı birliğinde hemen hemen her sabah gece boyunca işkence gören kişileri tedavi ediyordu. Her yerde en çok uygulanan işkence şekli ise bazen kadınların cinsel organları da dâhil olmak üzere vücudun her yerine elektrotlar yerleştirilerek cereyan vermekti. Diğer işkence yöntemleri ise insanı yok etme amacını taşıyordu. Kurbanın ya hortumla ağzının içine su sıkılıyor, ya tırnakları sökülüyor, ya başı su dolu küvete daldırılıyor yâda ayakları zorlukla yere değecek şekilde saatlerce bileklerinden asılı tutulması sağlanıyordu. Ve daha başka yöntemler. Bütün bunları yazmak kolay değil. Ben bildiklerimin sadece çok az kısmını söyledim.”Bunları tarihe not düşen kişi yine bir küfür mensubu yani onlardan biri.
Bizler asil bir ecdadın torunlarıyız altı yüz yıllık cihan imparatorluğumuz var. Bu süre içinde ecdadımıza ait bir katliam, istila, ötekileştirme gösteremezler, Hatta Osmanlı yönetiminde bunlardan, paşa, amir memur, vardı çünkü adil bir millettik, İnsanları zindana atmak, Fırınlarda yakarak, yok etmek, kimyevi atom bombası kullanarak tüm canlıları yok etmek bunların genlerinde hem var. Hem de yaptıkları ispatlıdır. Peki, bizler ne yapacağız. Hükümetimiz azda olsa gerekeni yaptı, yapıyor biz de halk olarak bunların tüm mallarını boykot edelim, Bunlara en büyük şamar, zaman geçirmeden Ayasofya’yı Camiye çevirelim. Yabancı dil olan İngilizce yerine Osmanlıca, Arapça yi öğrenelim. Bunlarınki eceli gelenin Caminin duvarına ne yapar misalidir.
Avrupa bakanlığımız neye hizmet ediyor gözden geçirmemiz gerek. Bu kan emici Siyonist İslam düşmanları güçlerin mallarını bilelim öğrenelim semtlerine uğramayalım. Gün birlik ve beraberlik günüdür. Siyasi görüşümüzü, meşrebimizi bir tarafa bırakarak yekvücut olmak mecburiyetindeyiz. Onlar yani Siyonistler niye bir oluyorlar biz neden bir olmayalım. Birlikten kuvvet doğar. Bir olalım diri olalım. Unutmadan yazayım sakın ola ki yılbaşı ile ilginiz, ilgimiz olmasın çünkü elhamdülillah bizler Müslüman’ız kim kime benzemeye çalışırsa onlardan olur. Hadisi şerif-i unutmayalım. Haydi, Müslümanlar hep beraber Fransız ve İsrail mallarını boykota.Başka bir yazıda görüşmek dileklerimle..