İman Terbiyesi
İslami ilimlerin temeli Akaiddir. Önce iman, sonra ibadet, ahlak ve muamelat (günlük yaşayış) gelir. Akaid, yani iman, eğer sahih ve doğru (şirkten, tağuti şeylerden arınmış bir iman) olmazsa, yapılan-yapılacak ibadet veya herhangi iyi bir amelin, Allah katında bir değeri olmaz. Yanlış itikat ile yapılan amellerde yanlış olur.
Bunun için akaidi-tevhid akidesini bilmek ve iman terbiyesi ile terbiyelenmek birinci şarttır. İman terbiyesi, Allah’a ve Allah’tan gelen bütün emir ve isteklere/yasaklara şüphesiz inanmaktır.
İman terbiyesi Allah’ı Rab, Hz. Muhammed’i önder, Kur’an’ı rehber edinmektir.
İman terbiyesi, Allah’tan ve Resulullah’tan kaynağı olmayan şeylere itibar etmeyip, onu dışlamaktır.
İman terbiyesi ile terbiyelenmek; beşeri sistemleri tanımamak/onlara uymamaktır.
İman terbiyesi ile terbiyelenmek, Allah’ı her şeyden tenzih etmektir.
İman terbiyesi ile terbiyelenmek; Allah’ı tasvir etmekten kaçınmaktır.
Yüce Allah’a (haşa) "Allah Baba" "ye Allah ye" "Allah’ın oğlu gelse bu işi yapamaz-beceremez."
Veya "uyu Allah uyu" gibi sözler söyleyen kimse, iman dairesinden çıkmış, küfre girmiştir. Dolayısıyla iman terbiyesiyle terbiyelenmemiştir.
Yine; "Öyleyse işimiz Allah’a kaldı" veya "işimiz Allah’a kaldıysa tamam" gibi sözler sarf edenlerde, iman terbiyesinden uzak olup, iman terbiyesini bilmeyen cahillerdir.
Hâlbuki kâinatı çekip çeviren, sebepleri yaratan Yüce Allah’tır. Bu şuurda olan, Allah’a böyle yakışıksız sözler söylemekten utanır ve uzak durur. Çünkü iman terbiyesi demek, Allah’ı tanıması gerektiği gibi tanımak demektir. Allah’ı bir insana veya yaratıklara benzetenler, iman terbiyesinden nasip almayanlardır.
Allah baba bize bir kıyak yapsa da şu işimiz yolunda gitse gibi bir söz veya mantık; cahilliğin eseridir ve iman terbiyesini almadığının ispatıdır.
Yine, Bize Kur’an yeter deyip, Kur’an’ın açıklayıcısı-yorumcusu olan Hz. Muhammed’i bir kenarda bırakanlar-dışlayanlar da iman terbiyesinden mahrum olanlardır.
Bu devirde-bu çağda İslam’ın bu hükmü geçerli olmaz diyenlerde iman terbiyesinden yoksun olanlardır.
İman terbiyesi; keyfi hareket etmeyi değil, teslimiyeti, anlamayı ve kesinkes kabul etmeyi ister/emreder.
Allah’ın ayetlerini kendi keyiflerine göre yorumlayanlar, iman terbiyesi iddiasında bulunamazlar.
Zira iman terbiyesi; keyfiyeti ve indiyeti kabul etmeyen yüce bir makam ve anlayıştır.
Sahabeden, Cündüp b. Abdullah(ra) rivayet ediyor: biz ergenlik çağına ermek üzere birer genç iken, Nebi (as) ile beraber idik. Biz Kur’an’ı öğrenmeden önce imanı öğrendik. Kur’an sayesinde de imanımız fazlalaştı.” (Sünen-ibn-i Mace, Mukaddime 61, Kahire 1952)
Yeryüzünde kaybedilen her şeyin yerine koyabilecek bir şeyler bulunabilir. Fakat iman terbiyesini kaybedenler, onun yerine koyabilecek bir şey bulamazlar. İman terbiyesini kaybetmek, Allah-u Teâlâ’yı kaybetmektir. Allah-u Teâlâ’yı kaybedenin, O’nun yerine koymaya çalışacağı her şey onu imansızlığa ve dolaysıyla bataklığa götürecektir.
Bu yüzden iman terbiyesinden uzak kalanlar, beşeri sistemlerin, müşrik toplumların, muharref Yahudi kültürünün ve cahili düzenlerin sermayesi olmaktan kurtulamazlar. Bu, böyle biline.