İlk taşı vurabilmek!

İlk taşı vurabilmek!

     Hepimiz, hemen herkes, zaman zaman başkalarını suçlamalarda bulunuruz. Kendimiz o konuda temiz ve masum değilsek bile, birbirimize verip veriştiririz.

     Birine kızdığımız zaman acaba bende bu şekilde davranıyor muyum? Yâda suçlamada bulunduğum kişinin yaptığı hareket bende de varsa demeden saldıranlar var. Ki bazen şahit olmuşuz, başkalarını suçlayanların o konuda daha fazla suçlu olduğunu görmüşüz.

     Dinimiz vasat olmayı emreder. “Biz sizi vasat bir ümmet kıldık” (Bakara suresi,143.) ayeti kerimesi de buna işarettir. Müfessir âlimlere göre vasattan kasıt şudur; orta yolu takip eden, itidalli olan, adaletli- adaletten sapmayan- bir toplum, bir ümmet…

     Adaletli bir toplum; ne dostlukta ne düşmanlıkta, adaletten sapmaz. Düşmanına bile iftira ve zulmetmez. Adaletin ve ahlakın olmadığı toplumlar manen iflas ederler.

     Adaletin gerçek manada işlendiği ve hazmedildiği bir yerde huzur olur. Sükûnet olur. Adalet vicdanlarda olmalı. Vicdanında adaleti kaybedenlere kanunlar etki edemez. Vicdanlarında adaleti hapsederek yaşatamayanlara; yasalar bir şey yapamazlar. Ancak kargaşa oluştururlar. Bakınız bu konuda:

     Kısa ve fakat oldukça manidar, anlamlı bir hikâye anlatmak istiyorum. Olay Hz. İsa (as) in Peygamberlik döneminde gerçekleşmiştir.

     “Hz. İsa (as) bir su kenarında oturmuş, elindeki küçük bir çubukla önündeki Toprağı/kumu karıştırmaktadır. Tam o sırada büyük bir kalabalık, bir ‘kadını’ yaka paça sürükleyerek Hz. İsa’nın yanına getirirler.”

      “Kadının üstü başı kan ter içinde, elbiseleri yırtılmış, tam bir sefalet ve rezalet hali, kalabalık halk kitlesi onu Hz. İsa’nın yakınına atarlar” ve Hz. İsa’ya hitaben; “Ey öğretmen bu kadın kötülük yaptı, bu kadın zina yapmıştır. Buna gereken cezayı ver. Adaleti sağla derler.”

      Hz. İsa’nın sırtı onlara dönüktür. Hz. İsa döner ve arkasına bakar, öfkeli kalabalığı şöyle bir inceden inceye süzer, iyice süzdükten sonra kalabalığa şöyle söyler: “içinizde günahsız olan ilk taşı vursun” der. Bunu söyledikten sonra önüne döner ve elindeki çubukla tekrar önündeki kumu/toprağı karıştırmaya başlar.

     Bilge öğretici, Hz. İsa bir müddet sonra kalabalığın ve günahkâr kadının olduğu yöne döner ve bakar ki kadının başında kimse yoktur. Kadın yalnız başına mahcup, ürkek ve korkak bir şekilde beklemektedir.

      Hz. İsa kadına; “ne oldu başında kimse kalmadı mı, seni suçlayanlar nere gitti,” der. Kadın; “bilmiyorum anlamında başını sallar” Hz. İsa kadına “öyleyse sende kalk, kalk git ve temizlen, bir daha da günah işleme…” diye öğütlerde bulunur.

      Bakınız o topluluk, o kalabalık halk kitlesi kadını yakalayıp gururla, suçluyu yakalamış bir kahraman edasıyla getirmiş ve kadına ceza verilmesini istemişlerdi.

     Allah’ın sevgili peygamberi bilge insan Hz. İsa ise, onlara ve kıyamete kadar gelecek tüm insanlara bir ders vermişti. “içinizde günahsız olan ilk taşı vursun, ben günahsızım, kusursuzum diyen ilk taşı fırlatsın.” Demekle nasıl bir mesaj verdiğini anlayabiliyor musunuz? 

     Demek ki, başkasını yaptığı hata yüzünden, işlediği günah sebebiyle suçlarken bile aşırıya kaçmamak lazım. Bundan kendimize bir pay çıkarmamız lazım. Empati ve öz eleştiride bulunmak lazım…

     Karşıda ki veya diğer insanları suçlamak kolay, suçla çık işin içinden. Peki biz suçsuz muyuz? Biz kusursuz muyuz?

    En önemlisi suçladığımız insana “ilk taşı atabilecek miyiz?”