İlahiyat kökenli rektörlerden ortak açıklama
Son günlerde gündeme gelen ilahiyat/İslami ilimler fakülteleri müfredatının değiştirilmesi konusunda çıkan yanlış tartışmalara, 6 üniversitenin ilahiyat kökenli rektörleri ortak kamuoyu açıklamasıyla konuya açıklık getirdi.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Karaman, Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Dalgın, Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Salih Karacabey ve Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, ilahiyat/İslami ilimler fakülteleri müfredatının değiştirilmesi konusunda ortak yazılı basın açıklaması yaptı.
İlahiyat/İslami Bilimler Fakültelerinin müfredat değişikliği konusunda gündeme gelen gerçekdışı haberlere ilişkin görüşlerin yer aldığı kamuoyu açıklamasında, “Üniversitelerde kurulan birimlerin, aranılan yetkinliği sağlayıp sağlamama açısından diğer müfredat programlarına olduğu gibi ilahiyat müfredatına da YÖK’ün mevzuat çerçevesinde müdahale hakkı ve yetkisi bulunduğu ifade edildi.
Yükseköğretim Yürütme Kurulu kararının, herhangi bir alanın derslerini azaltmak ya da kaldırmak amacından ziyade, Arapça ve temel İslam Bilimleri derslerinin daha verimli işlenmesini hedeflendiğine dikkat çeken açıklama şu ifadelere yer verildi;
“1. Söz konusu fakültelerle ilgili bundan iki yıl kadar önce bahis konusu edilen müfredat değişikliği tartışmalarının bugünlerde yeniden canlandırılmasını anlamak mümkün değildir. Zira 24 Temmuz 2015 tarihinde YÖK tarafından ilgili rektörlüklere gönderilen yazı, bir müfredat değişimini veya bazı derslerin kaldırılmasını gerekli kılmamaktadır.
2. İlk günden itibaren YÖK tarafından ilahiyat fakültelerinin dekanlarıyla da görüşülerek yapılan müfredat çalışmaları ve yukarıda kendisine atıfta bulunulan Yükseköğretim Yürütme Kurulu kararı, herhangi bir alanın derslerini azaltmak ya da kaldırmak amacından ziyade Arapça ve Temel İslam Bilimleri derslerinin daha verimli işlenmesini hedeflemektedir. Nitekim bu yılın Mayıs ayında Bayburt’ta gerçekleştirilen ‘22. İlahiyat Fakültesi Dekanları Toplantısı’ sonuç bildirgesinde söz konusu fakültelerde Arapça ve Temel İslam Bilimleri derslerinin niteliğini arttırmak için gerekli tedbirlerin alınması hususunda fikir birliğine varılmıştır. Kaldı ki müfredata eklenecek derslerde zorunlu ya da seçmeli yeni dersler ihdas edilmesi noktasında fakülte kurulları ve senatoların yetkileri ellerinden alınmış değildir.
3. Başka hiçbirine değil, yalnızca ilahiyat müfredatına müdahale edildiği şeklinde ileri sürülen iddialar öncelikle doğru değildir; çünkü aranılan yetkinliği sağlayıp sağlamama açısından diğer müfredat programlarına olduğu gibi ilahiyat müfredatına da YÖK’ün mevzuat çerçevesinde müdahale hakkı ve yetkisi bulunmaktadır. Aynı şekilde bu iddia, YÖK’ün son dönemde ilahiyat fakültelerine bakışı göz önüne alındığında insaf ölçüleri ile de bağdaşmamaktadır.
4. ‘Selefî’, ‘Vehhâbî’, ‘IŞİD yanlısı’ bir perspektifin ilahiyat müfredatına hâkim kılınmaya çalışıldığı yönünde akademi dışında seslendirilen ve hakikat ile bağdaşır hiçbir yanı bulunmayan bazı iddialar, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar itibarı ile son derece talihsiz ifadelerdir. Üstelik bu iddialar söz konusu fakültelerde görevli seçkin bilim insanlarını da zan altında bırakmaktadır. Yukarıdaki kavramların akademik özgürlükler çerçevesinde tanınması, tanımlanması, tartışılması ve haklarında fikir beyan edilmesi ayrıdır, ilahiyat fakültelerinin bu kavramların “taraftarı” ya da “karşıtı” şeklinde kategorize edilmesi ayrıdır. Akademik birimler bir fikrin ‘taraftarı’ ya da ‘karşıtı’ olarak örgütlenen yapılar değildir. Kaldı ki ilahiyat fakültelerinin mezkûr akımları üreten bir ilim geleneğine sahip olduğunu ileri sürmek Türkiye gerçekleriyle bağdaşmamaktadır.
5. Temel İslam Bilimleri Bölümünde kaliteyi önceleyen bir çalışmayı diğer bölümlerin müfredat dışına çıkartılması şeklinde bir algıya dönüştürmek ve ilahiyat camiasında ayrışmalara yol açabilecek haksız ithamlarda bulunmak, en başta ilahiyat fakültelerine zarar verecektir. Söz konusu tartışmaların bilimsel mahfillerden uzak zeminlerde yapılmamasını ve eğitim-öğretimin başladığı bugünlerde akademisyenlerin, öğrencilerin ve kamuoyunun suni gündemlerle meşgul edilmemesini temenni ediyor, 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılının öğrencilerimize, velilerimize ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyoruz.” (M. Salih Keskin – İLKHA)