İKİ MUSLUK

İKİ MUSLUK

Bu kelimeler rahmetli Necip Fazıl KISAKÜREK’E aittir. İlk olarak devletin zirvesi üstadın ödüllerini verdi. Ödül verme merasimini televizyondan seyrettim duygulanmamak elde değildi. Sayın ERDOĞABN’IN törende açılış konuşması beni çok gerilere götürdü. 1975 yılıydı Diyarbakır İmam-Hatip Lisesi öğrencisiydik. Sağ sol var gücü ile gençliği iki musluktan birine çekmeye çalışıyordu. Musluklar iki taneydi birinden kir, birinden Nur akıyordu bizim gençliğimiz Nurun aktığı musluktan çoktan beslenmeye devam ediyordu. Rahmetli Necip Fazıl bu havada Diyarbakır’a geldi demir otelde gençliği eğitiyordu. Anlatmakla bitiremem. Batıl davada kalem oynatırken, nasıl popüler olduğunu, batıl davayı bıraktıktan sonra kalemlerin nasıl aleyhine döndüğünü, dünyayı kendisine nasıl dar ettiklerini anlatıyordu. Üstat. Bir neslin inşası için büyük ustaydı Necip FAZIL, Geride sağlam bir nesil bıraktı savunduğu davası çileliydi, iki musluktan bahsederken birinden nur birinden kir akar derdi. Kir musluğu gençliği bozuyordu, bugünde gençliği bozduğu gibi.

Sayın ERDOĞAN’DA  aynı misyonun fedaisidir. Söylemleri tam yerindedir. Eylemlerinde zorluk mu var? Çelişkilidir. Müslüman toplumu Avrupa birliğine sokmak için çabasını anlamış değilim.  İğne ile kuyu kazarak bu gün T.C.Cumhurbaşkanıdır Sayın ERDOĞAN’I Seversiniz sevmezsiniz iki musluktan biri kir akıtır buna rağmen minarenin şerefesine kadar varmıştır. Sayın ERDOĞAN. Dünya makamlarının en uç tepesinde bulunup bir dava adamını, misyonunu üstlenmek yürek işidir. Üstat Necip fazıl’ı anlamak anlatmak, Çile isimli şiir kitabı en güzel izah eder kanaatindeyim. Necip fazıl misyonu eğitici bir okuldur. Ödül töreninde Yazar Nuri PAKDİL, Üstadı takdim ederken, şöyle diyordu üstat için,  antikomünist, antifaşist, antikapitalist, antiemperyalist, anti nasyonalist, anti firavunist, anti Siyonist, bu kelimelerin her biri bir konudur. Az çok herkes biliyor. Yazar Nuri PAKDİL’İN en ilgi çekici sözü ”  BEN DEVRCİ BİR YAZARIM” demesidir. Bu anti kelimelerin ters karşılığı maneviyattır. Vahiy kültürü ile beslenmedir. İki musluktan biri olan kir musluğu zina akıtıyor, faiz akıtıyor, kapitalizmi akıtıyor, faşizmi akıtıyor, siyonizmi akıtıyor, Firavnizmi akıtıyor, kemalizmi akıtıyor, adaletsizliği akıtıyor, emperyalist ırkçılığı akıtıyor, kan, gözyaşı akıtıyor, Ladinizmi akıtıyor, Necip Fazıl gibi Cumhuriyet Türkiye’sinde sayılmayacak kadar kökü sağlam İslam dini ile bezenmiş çokça çınarlarımız var.

Ne yazık ki, hiç birisinin dava ilkeleri T.C.Milli Eğitim kitaplarına girmemiştir. Bu dava ilkeleri Kemalizm tarafından halen prangalıdır. Miras yediler bu nur muslukları ile çok övünürken, icra makamında olanların üstatların çiledeki Sakarya şiirini veya gençlik rehberini okul kitaplarında yazılı olarak görmek istiyorum. Kim bunu yaparsa samimiyetine inanırım. Devlet bütçesi ile Ladin, laik, Kemalist bir eğitim için harcanan Müslüman parasının harcanmasına yeter denmesi gerekmiyor mu? Üstat Sakarya şiirini yazarken, çok süründün ayağa kalk yeter diyor. Bana göre Sakarya halen sürünüyor, Sakaryayı ayağa kaldıranı bekliyor.

Sayın ERDOĞAN Üstadı anlatırken, çok güzel bir yönüne temas etti, Fikir namusu gerçekten kalemin, fikrin, ideolojinin ilkelerinden biride namusluluktur. Doğruya doğru yanlışa yanlış demek, hakkı savunmak, hakkı savunurken, haksız babamızda olsa karşı çıkmak demektir. Nerede o fikir namusluluğu, köşe kapmacacı yazarlar, televizyon ekranları, internet kirli musluğu asrımızda fikir namusundan çok uzaktırlar, iyileri müstesna. Liderlerin tapınak haline geldiği, paranın, makam mevkinin, ihale kapmanın, zirvede olduğu bir zamanda namus mefhumunu görmek çok az. Nur musluğundan beslenen bir nesil bugün cayır cayır bozuluyor. Diriliş neslinin amentüsünü Hak yol İslam yazıcılarını özlüyorum. Asımın nesli ile ancak Mescidi aksaya saldırılar durdurabilir. İçinde bulunduğumuz ay Muharrem ayı aşure gününü geride bıraktık.

Tüm dini kurumlar siyasiler çokça nutuklar attılar. Aşure dağıtmayı nerede ise dinin bir erkânı haline getirdiler. Aşure dağıtmakla işin biteceğini sananlar, Hüseyniyim diyenler, yezidi zem edenler olayın aslını anlatmıyorlar. Yeni nifak tohumları ekmenin bir anlamı yok. Hazreti Hamza (Uhud’da 70 Kişi) Hazreti Ömer, Osman, Ebu Bekir ve niceleri şehit günleri yok mu? Bu muharrem aşuresinde öyle izlenimler veriliyor ki, her şey Aleviliye mal ediliyor, Ehlisünnet dışı akımlara meşrutiyet kazandırılıyor. İnsanlık Siyonizm zulmü ile inlenirken, Şanlıurfa Müftümüz ekibi ile birlikte Bursa da spor sahasında gol atıyor. Hiç yakıştıramadım. Peygamberler şehri Şanlıurfa Müftüsüne hiç yakışmaz, Haberi balıklı gölde gördüm belki yanılıyorum. Dünyevileşmiş, Nur neslinin miras yedilerinden ancak bu beklenir. Yazımı asrın müfessirinin mısraları ile bitiriyorum.””MARİZ BİR ASRIN, HASTA BİR UNSURUN, ALİL BİR UZVUN, REÇETESİ İTTİBA-İ KUR’N’DIR”