Şiiler ve Süniler arasında sürdürülebilir uzlaşma

Şiiler ve Süniler arasında sürdürülebilir uzlaşma

Şii ve Sünni Müslümanlar arasında sürdürülebilir bir uzlaşmanın gerçekleşebilmesi için öncelikle ulemanın ciddi bir şekilde ve ihlâsla uzlaşmaya inanması gerekir. Bunun için her ulema gurubu kendi halkına bazı telkinlerde bulunarak, halkın, kısmen de olsa, tabulardan uzaklaşmasını sağlamaları gerekir. İşittiğimiz zaman bizleri çok rahatsız edecek bir sürü uydurma hikâyenin Ehl-i Sünnet ya da Şi’a büyükleri hakkında söylenegeldiğini biliyoruz. Dolayısıyla ulemayı destekleyecek olan halkın da bazı fedakârlıklarda bulunması gerekir.  Bu fedakârlıkları birkaç noktada özetlemek mümkündür:

1- Şii yazarlar ve din bilginleri, Kur’an’ın nassıyla müminlerim annesi olan Hz. Aişe hakkında, saygı sınırlarını aşan hakaretamiz sözleri sarf etmekten dikkatle kaçınmalıdırlar. Bunun için özellikle ulemanın çok çaba sarf etmesi lazımdır. Söz gelimi, Hz. Aişe hakkında uygunsuz bir söz söylemenin dinimize aykırı olduğunu, zira Hz. Aişe’nin Kur’an’ın nassıyle müminlerin annesi olduğunu bilimsel kitap ve makalelerinde ifade etmeleri gerekir. Ama ne yazık ki, bu güne kadar böyle bir yaklaşım sergilemediler.

2- Ehl-i Sünnet’in de, özelikle ehl-i kıble olan, İbadiye’yi, İmamiye ve Zeydiye Şia’sını din dışı birer dalalet fırkası olarak görmekten vazgeçmesi gerekir. Özellikle Şiiler için “Beşinci Mezhep” şeklindeki az da olsa aşağılayıcı deyimleri kullanmamalıyız. Bu konuda ilim adamları kitap ve makalelerinde bu olumlu görüşlere yer vermeleri icap eder.

 3) Ulemadan destek alan Şii halkın Hz. Ömer ve diğer bazı sahabe hakkında iyi düşünmediği biliniyor. Şia’nın Hz. Ömer’e ve diğer sahabelere yönelik eleştirilerinden vazgeçmeleri gerekir. Ancak lafla değil, bunu bilimsel makalelerinde hissettirmeleri icap eder. Çünkü son derece kaygı verici olan bu durumun sona erdirilmesi için en büyük görev yine ulemaya düşmektedir. Ulema, kitap ve makalelerinde bu saçmalıklara son verilmesi hususunda çaba sarf etmelidirler.

     4) Ehl-i Sünnet’in de Ehl-i Beyt imamları hakkında bilgi sahibi olmaları ve onları daha yakından tanımaları gerekir.

  Bu temel noktaların gerçekleşebilmesi için öncelikle Sünnilerle Şiiler arasında diyalog zemininin oluşturulması gerekir. Bunun için de:

    a) Halka açık panel, sempozyum ve konferansların düzenlenmesi şarttır. Bu konferans ve sempozyumlara davet edilen halk, bilim adamlarının kendi aralarında anlaştıklarını gördükçe mutlu olur ve yavaş yavaş tabularından vazgeçmeye başlar.

    b) Daha çok hükümetlerin destekleyeceği gençlik gruplarının karşılıklı ziyaretleri elzemdir. Bunun için spor müsabakaları, bilim olimpiyatları, izcilik  v.b gibi etkinliklerle Şii ve Sünni gençler arasında ciddi bir buluşmanın sağlanması gerekir.

    c) Karşılıklı öğrenci mübadelesinin yapılması lazımdır. Her iki taraf da öğrencilere asgari ölçülerde mali yük getirecek öğrenci değiş-tokuş projelerini hayata geçirmelidirler.

     d)  Nihayet kitap ve kütüphaneler konusunda kolaylık sağlanmalıdır.

Sonuç olarak; burada saydığımız önlemlerin sürdürülebilmesinin öncelikli şartı, bilim adamları ve ulemanın bunlara inanmasıdır.  Bunun göstergesi de, bilimsel yayınlarımızda bu olumlu düşüncelerimizi halkla ve öğrencilerimizle paylaşmamızdır. Aksi takdirde, bu yazılar birer temenniden ibaret kalmaya mahkûm olur.