İHSAN SÜREYYÂ HOCAMIN HATIRLATTIKLARI
Prof. Dr. İhsan Süreyyâ Hocamın Sakarya’da yaşadığı sorunların benzerini Şanlıurfa İlahiyatta yaşadım. Yıl 1993… Doçent olarak atanmış ve Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde dekan yardımcılığına atanmıştım. Araştırma görevlisi ilanları çıkıyordu. 1993’te, İlk etapta 10 kadar araştırma görevlisi aldık. Nispeten iyi bir sınav uyguladık. Dekanımız Prof. Dr. İbrahim CANAN (2009’da vefat etti), tarafsız davranmamız konusunda tüm jüri üyelerini uyardı.
1994’e gelince dekanımız Prof. Dr. İbrahim CANAN’ın “Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi” adlı kitabı Zaman Gazetesi tarafından basılarak okuyuculara dağıtılmaya başladı. 1994’ün Haziran ayında yeni bir araştırma görevlisi sınavları yapmaya başladık. Her şey normal gidiyordu. Adayların sınav kâğıtları jüriler tarafından okunmuş veya okunmaya devam ediyordu. Ertesi gün evraklar Dekanlığa teslim edilecek ve kazananların listesi Rektörlüğe sunulacaktı.
Sınava giren Fetöcü elemanlara sınavda kopya verildi. Anacak bazı kontenjanlarda birden fazla eleman vardı ve dolayısıyla rekabet söz konusuydu. Fetöcü elemanlara kopya verilmediği için onların elemanlarının kaybetme ihtimali yüksekti. Bunun önüne geçmek için o gece Dekan İbrahim Canan’la irtibata geçildi ve Fetöcüler tarafından çaya davet edildi. Şanlıurfa’da, Feza Dershanelerinin üst katındaki misafirhanede onu ağırladılar. Fethullah Gülen o akşam Canan Hocaya telefon ediyor ve bir liste veriyor. Sonra, “Hocam, bunlar benim özel talebelerimdir. Benim yanımda tefsir-hadis okumuşlar. Bunları mutlaka kazandırmalısınız” diyor..
Dekan İbrahim Canan Hoca sabahleyin erkenden Fakülteye geldi ve jürilerle tek tek görüşmeye başladı. Bazı jüriler notlarını vermişler, bazıları da notları kesinleştirmemişlerdi. İbrahim Canan, şu anda prof. Veya doçent olup gözaltında olan veya tutuklu olan elemanlar için jürilere şunu söyledi: “Bu arkadaşların sınav kâğıtlarını yeniden değerlendireceksiniz. Geçer not almayanlara geçer not vereceksiniz. 35 puan alanlara 70 puan vereceksiniz” dedi.
Buna ilk karşı çıkan, o zaman yardımcı doçent olan, şimdi ise, Ankara’da felsefe profesörü olan Kazım Sarı Kavak oldu. Kazım Bey gerçekten yürekli çıktı ve: “Ben hiçbir zaman 35 puan alan birisine 70 vermem” dedi. Dekan, başına gelebilecek şeyler konusunda onu tehdit etti. Sonunda diğer iki jüri üyesinin marifetiyle adayın puanı yükseltildi ve kazandı. O kazanan kişi, şimdi Dicle Üniversitesinde prof. ve tutuklu bulunuyor.
Benim bulunduğum Jüri Tefsir jürisiydi. Yabancı dili geçen iki aday vardı. Jüride benden başka Prof. Dr. Hasan Hüseyin Tunçbilek (2012’de vefat etti), diğeri de şu anda gözaltında bulunan ve Şanlıurfa İlahiyatta 6 yıl dekanlık yapan Abdürrahman Elmalı’ idi.
Ben jüri başkanıydım. Dekan İbrahim Canan bana hitaben, “Musa Bey, Bu elemanı alacaksınız; itiraz kabul etmiyorum” dedi. Ben, “Ama hocam bu olur mu? Diğer adayın sınav kâğıdı daha iyidir. İsterseniz diğer arkadaşlara sorun. Arkadaşlar, Allah için söyleyin; bu kâğıt Dekan Bey’in almak istediği elemanın kâğıdından daha iyi değil mi?” dedim. Dekanla aramızda şiddetli bir münakaşa geçti. Hayatımda onu hiç böyle görmemiştim. Adeta hipnoz olmuş bir hali vardı. Adeta kükreyerek konuşuyordu. Not verme konusunda hak ve adaletten ayrılmayan Canan Hoca gitmiş, yerine Fethullah’ın emrini yerine getirmeye amade İbrahim Canan gelmişti.
Sonra Dekan diğer jüri üyelerine dönerek, “Musa Bey doğru mu söylüyor?” dedi. Hasan Hüseyin Bey, “Evet hocam, Musa Bey doğru söylüyor. Ama almak istediğiniz eleman hafızdır” dedi. Bunun üzerine İbrahim CANAN, “Tamam, şimdilik bu sınavda, hafız olduğu için bu elemanı alalım, ama daha sonra o arkadaşı da alırız” dedi. Ben de, “Hocam, biz hafızlık sınavını değil, araştırma görevlisi sınavını yapıyoruz. Eğer dediğin elemanı alırsak diğer elemana haksızlık olur. Eğer hak eden bu arkadaşı almazsanız vebali boynumuzda kalır” dedim.
Canan Hoca böylece Fethullah Gülen’in telefonla kendisine verdiği listenin tamamını, araştırma görevlisi olarak aldı. Arkasından, “Bölücülük yaptığınız için dekan yardımcılığı görevinden alındınız” diye bana bir yazı yazdı. Ona göre Fethullah’ın listesine itiraz eden herkes bölücüydü. Sonra sözünde durmadı ve: “alacağım” dediği adayı almadı.
O zaman alınan araştırma görevlilerinin tümü ya doçent Ya da Profesördür ve çoğu ya gözaltında veya tutukludur. İhsan Süreyyâ Hocamın anlattıklarının benzeri burada da yaşandı.