İdeolojik Kıskaçta Başörtüsü ve Anadil

İdeolojik Kıskaçta Başörtüsü ve Anadil
İdeolojik Kıskaçta Başörtüsü ve Anadil
Özgür Eğitim Sen Diyarbakır Temsilciliğinin açılışı nedeniyle "İdeolojik Eğitim Kıskacında Başörtüsü Sorunu ve Anadilde Eğitim" paneli gerçekleştirildi

 

Özgür Eğitim Sen Diyarbakır Temsilciliği "İdeolojik Eğitim Kıskacında Başörtüsü Sorunu ve Anadilde Eğitim" konulu panel gerçekleştirdi. Miryıldız konferans salonunda yapılan panele yoğun ilgi gösterildi. Sendikanın Diyarbakır Temsilciliğinin açılışı nedeniyle yapılan panele, Diyarbakır Temsilcisi M. Masum Yokuş'un yanı sıra Özgür Eğitim Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, M. Hayri Kırbaşoğlu ve Altan Tan konuşmacı olarak katıldı.

İshak Şimşek'in Kürtçe ve Türkçe selamlama konuşmasıyla başlayan program, Asım Can'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim'in Aykut Ceylan tarafından mealinin okunmasıyla sürdü.

Okunan Kur'an-ı Kerim'in ardından başörtüsü ve anadil taleplerini içeren görüntüler eşliğinde Özgür Eğitim Sen'in misyon ve amaçlarının işlendiği sinevizyon gösterimine geçildi.

Moderatörluğunu İshak Şimşek'in yaptığı panelde, başörtüsü ve anadile yönelik yasağın kaynağının aynı olduğu yönünde birleşen konuşmacılar; yasak ve baskıların son bulması için omuz omuza mücadele etme gereği üzerinde durdular.

Yokuş: Kendimizi arıyoruz

Panelin ilk konuşmacısı olarak söz alan M. Masum Yokuş, başörtüsü ve anadilde eğitim yasağının modern ulus devletin tektipçi eğitim anlayışının bir sonucu olarak oluştuğunu vurgulayarak şunları kaydetti: "Bu akşamki panelimizin temelini kendimizi arayış oluşturuyor. Zira modern ulus devlet, Batı'dan da aldığı formatla bizi başkalaştırdı.  Başörtüsü inancımızı, dil ise kavmi kimliğimizi simgeliyor. Her iki kimliğimize yönelik yasaklar sonucu kendimizden uzaklaştırılarak, adeta birer 'ucube' haline getirildik. Anne ve babalarımız Türkçe bilmiyor, çocuklarımız ise anadilleri olan Kürtçeyi bilmiyor. Anne, baba ve çocuklarımızı modern ulus devlete kurban verdik. Temel varlığımız Kemalizm tarafından donduruldu. Devletin soğuk yüzü herhalde bu olsa gerek. Dondurulmuş; ne olduğumuzu bilmez duruma getirilmişiz." 

Meselenin Kemalizm'in de ötesinde olduğuna dikkat çeken Yokuş, "Hangi okumayı yaparsak yapalım, hangi çalışmayı yaparsak yapalım; Kemalizm'i aşan bir tasavvurla karşı karşıyayız. Kemalizm'i önümüze piyon olarak süren batılılardır. Bu anlayış medeniyetimizle çatışma halindedir. Mesele özünde İslam ve Batı medeniyetinin çatışmasından ibarettir.  Bunun farkında olarak meselenin ne salt başörtüsü meselesi ve ne de salt dil meselesinden ibaret olmadığının farkında olmamız lazım…"şeklinde konuştu.

Gelinen noktayı "araf" olarak nitelendiren Yokuş, sorgulamaları ve mücadelelerini bu "araf"tan çıkış gayreti olarak özetleyerek, insanlığın vicdanı olma noktasında harekete geçilmesi gereği üzerinde durdu.

Tanrıverdi: Başörtüsü ve anadil yasağının kaynağı aynı

İkinci konuşmacı olarak sözü alan Yusuf Tanrıverdi, başörtüsü ve anadil yasağının kaynağının aynı olduğunu belirterek, yasağın kalkmasının eşitliği esas alan yeni bir anayasadan geçtiğini kaydetti. Tanrıverdi; "Batıdan devşirilen anlayışlarla yeni bir toplum inşa edildi. Ulus devlet formatına göre yeni bir lider miti oluşturuldu. Yeni bir bayrak dikildi. Bunlar kutsallaştırıldı. Bunlara benzer modern kutsallarla toplum yeniden dizayn edildi. Cumhuriyet dine karşı büyük bir savaş yürüttü. Değişimin kadın üzerinden olduğu gerçeğinden hareketle Müslüman bayanın başörtüsüyle uğraşıldı. Anadilde de aynı durum yaşandı. Eğitim alanında Kürtçe dışlandı. Oluşturulan kurumlar dil emperyalizmine çevrildi. Kürtçeye yönelik büyük bir asimilasyon süreci başlatıldı. Dil teorilerine zamanla kendileri de inanmamaya başladılar. Ardından yasaklara başladılar…"şeklinde konuştu.  

Anadilde eğitimin önemi üzerinde duran Tanrıverdi, "İki dilli yaşamın ülkeyi böleceği iddiasının aksine tek dil dayatması bölücülüğü beraberinde getiriyor. Yaşadığımız sorunlar çift dilli yaşamdan değil, tek dil dayatmasından kaynaklanıyor. Çanakkale'de yan yana yatan Kürt Mehmet ve Türk Mehmet anadilde ve okullarda yan yana oturabiliyor mu? Bir Türk kendi çocuğunu Türkçe eğitime tabi tutuyor ve aynı hakkı Kürt çocuğu için talep etmiyorsa burada ahlaki bir sorun var demektir… Kürtler azınlık değil, kurucudurlar. Evet, kardeştiler ancak kardeşlerden biri ihanet etti…"dedi.

Özgür Eğitim Sen'in anadilde eğitim noktasındaki görüşünü dile getiren Tanrıverdi, çift dilli yaşam noktasında dünyada çok sayıda örnek olduğunu, dünyada tek bir örnek olmasa bile anadilde eğitim hakkının tanınması gerektiğini, sorunun temelde çözümünün ise eşit ve adil bir anayasadan geçtiğini kaydetti.

Kırbaşoğlu: Uyumlu İslam projesi modeli: Türkiye

Üçüncü konuşmacı olarak söz M. Hayri Kırbaşoğlu'na verildi. Anadil ve başörtüsü bağlamında gelecekte bizi bekleyen tehlikelere dikkat çeken Kırbaşoğlu, "başörtüsü ve anadilde eğitim sorunu çözülse bile esas sorun bundan sonra başlayacak. Yaşadığımız problemlerin küresel hegemonya ile ilgili boyutu gözden kaçırılmamalı.  Başörtüsü küresel emperyalizme karşı peki Kürt meselesi böyle mi? Başörtüsünün içi boşaltılıyor. Küresel emperyalizmle uyumlu hale getiriliyor. ABD malı tükettikten sonra başörtülü, Kürt veyahut Türk olmanız hiçbir anlam ifade etmiyor. Kapitalizme uyumlu insan tipi oluşturulmaya çalışılıyor. Şimdi ılımlı değil uyumlu İslam projesi gündemde. Bu rol de Türkiye'ye verilmiş. Emperyalizmle uyumlu Türkiye İslam coğrafyasına model diye sunuluyor. …"şeklinde konuştu.  

İnsanın kendini tanımladığı gibi kabul edilmesi gerektiğini dile getiren Kırbaşoğlu, ilahiyat camiasının Kürt sorunu karşısında tam bir sükût içerisinde olduğunu söyledi. 

Kırbaşoğlu, eğitim modelimizin olmaması durumunda eğitimin Türkçe ve Kürtçe yapılmasının fazlaca bir ehemmiyetinin olmadığını ifade ederek şunları kaydetti: "Herhangi bir eğitim modelimiz var mı? Türkiye'de eğitim sistemi çökmüş durumda. Eğitim dilini Kürtçe olarak yapmanız bu çöküşü engeller mi? Dolayısıyla eğitim modeli üzerinde tartışmamız lazım..."

Zengin ile fakir arasındaki ayırımın açılması durumunda Kürt mücadelesinin ölü doğacağına işaret eden Kırbaşoğlu, asıl mücadelenin, ezilenlerle ezenler, sömürülenlerle sömürenler ve soyulanlarla soyanlar arasında olması gerektiğini belirtti. 

Tan: Devlet Kürtlüğümüzü seküler Kürt siyaseti ise İslamcılığımızı kabul etmiyor

Panelin son konuşmacısı olarak söz alan Altan Tan ise, yükü çok ağır olan Kürtlere küresel anlamda sorunlar yüklenmesinin haksızlık olduğundan hareketle, "Kürtçede 'aqlê sivik barê girane' diye bir deyim var. Sorunlarımız çok. Dini, mezhebi, etnik ve sınıfsal sorunlarımız var. Varlık yokluk kavgasına tutuşmuş kürde kalk sen bu gibi sorunları da yükle. Bu durum evlilik gecesi gelin ve damada sonraki süreçlerde karşılaşacakları sorunları hatırlatmaya benziyor…"dedi.

Kurulduğu günden beri rejimin iki şeyden çok gıcık kaptığını ifade eden Tan, bunlardan birinin Kürt kimliği diğerinin ise İslam olduğunu; hem Kürt hem de Müslüman olan Kürtlerin iki boyutlu saldırıya uğradıklarını kaydetti.   

Devletin Kürtlüğümüzü, seküler düzeyde ilerleyen Kürt siyasetinin de Müslümanlığımızı istemediğini belirten Tan, "Gelinen noktada Kürtlerin farkına varan devlet seni kabul ediyor ama haklarını vermiyor. Kültürel ve folklorik Kürt istiyor. Benim izin verdiğim kadar Kürt olabilirsin diyor. Aynı şeyi laik ve seküler düzeyde ilerleyen Kürt siyaseti de yapıyor. Bunlar da diyor ki, kültürel Müslüman ol. Devlet İslamcılığımızı da Kürtlüğümüzü de kabul etmiyor. Bu taraf da İslamcılığımız kabul etmiyor. Kültürel Müslüman ol diyor. Hâlbuki Kürt halkının önemli bir kısmı dininden vazgeçmek istemiyor. Ben İslami cemaatlerin de Kürt siyasi hareketinin de içerisindeyim. Hem Kürtlüğümden hem de Müslümanlığımdan vazgeçemem…"

Almanya'daki soydaşları için anadilde eğitim talep eden Başbakan Erdoğan'ın Kürtler söz konusu olunca teklemesine karşı durulması gerektiğinin altını çizen Tan,  aksi takdirde hem dünyamızı hem de ahiretimizi kaybedeceğimizi sözlerine ekledi. Haksöz Haber