İBN-U HAZM

İBN-U HAZM
  İlmi ezeli ve ebedi olan yüce Allah, kullarının içinde hakkıyla âlimlerin kendisinden korktuklarını bildiriyor/buyuruyor.
Bu ayetten/emirden anlaşılan şudur. Bir insan ne kadar Allah'tan korkarsa âlimler gibi/bilenler/tanıyanlar gibi korkması mümkün değildir.
Çünkü bilgisiz, cahil, ilimsiz kimselerin hakkıyla Allah'ı bilemeyecekleri/tanıyamayacakları için Allah'tan hakkıyla korkmaları da mümkün olamaz.
Rasulullah efendimizin; Âlimler peygamberlerin varisleridir. (Ebu Davud, ilim 1) Hadis-i şerif'i de, âlimlerin ne kadar önemli/kıymetli ve gerekli olduğunu göstermektedir.
Âlimler; ücretsiz gönül işçileridir. Toplumları aydınlatmada birer rehber ve birer ışık gibidirler.
Dolayısıyla Müslüman kişilerin, âlimlerini tanımaları, onlara saygı göstermeleri bir mecburiyettir.
Bu vesileyle İslam tarihinde İz bırakmış, ilim ve edebiyat yolunda nesillere ışık ve rehber olmuş âlimleri hatırla(t)mak, tanıtmak ve anmak istedik. Daha öncede İbn-nu Teymiye'yi yazmıştık. Bu yazımız da ise çok sevdiğim, ilmi ve edebiyatı ile bir derya olan İbn-u Hazm'ı anla(t)mak istiyorum.
                                                    İbn-u Hazm
Asıl adı, Ali bin Said bin Hazm bin Galib bin Salih bin Süfyan Yezid'dir. Künyesi Ebu Muhammed'dir. Kitaplarında kendisinden bu künye ile söz edilir. Fakat İbn-u Hazm adıyla meşhur olmuştur. Babası Ahmed, Endülüs Emevi Devleti nezdinde önemli bir konumu bulunan bir aileye mensuptur. İbn-u Hazm, kendisinin İran asıllı bir aileye mensup olduğunu, atasının İranlı olup Ebu Süfyan'ın oğlu Yezid-Muaviye'nin kardeşi -tarafından azat edildiğini söyler. Buna göre, İbn-u Hazm, soy bakımından İranlı, vela (azatlı olma) yönünden ise Kureyşlidir.
İbn-u Hazm, bu vela (azatlı olma) Sebebiyle Emevilere büyük bağlılık duymuş; onların dostlarıyla dost, düşmanlarıyla düşman olmuştur. Bu, aynı zamanda İbn-u Hazm'in en önemli özelliklerinden biri olan "vefakarlık"ında bir örneğidir.
                                 İbn-u Hazm'ın Doğumu ve gençliği
Araştırmacılar, genellikle ilim adamlarının kendi doğum tarihlerini kesin olarak bildiklerine rastlayamazlar. Ancak, İbn-u Hazm kendi doğum tarihini yalnız gün, ay ve yıl olarak değil, saat dahi vererek belirtmiştir. İbn-u Hazm, Kadı Said'e gönderdiği bir mektubunda kendisinin Hicri senesi Ramazan'ının son günü şafak sökerken ve henüz güneş doğmadan dünyaya geldiğini söylemiştir. Bu durum, ailesinin çocuklarının doğum tarihlerine önem verdiğini gösterir. Bu da o ailenin kültürlü bir aile olduğunun bir işaretidir.
İbn-u Hazm, devlet katında önemli konumu bulunan varlıklı bir aile çevresinde büyümüştür. Ancak o, mevk-i makam peşinde koşmayarak, ilim tahsiline yönelmiş ve bununla yücelmiştir. İbn-u Hazm, marifeti sırf marifet olduğu için isteyenlerdendir. Bu konu da el Muvatta şarihlerinden el Baci ile bir münazarası/tartışması da vardır. "Nefhu't-tib" adlı eserde geçtiğine göre bu münazara şöyle cereyan etmiştir:
El-Baci: benim ilim tahsilinde ki çabalarım, seninkinden üstündür. Çünkü sen, altından yapılmış lambalar ışığında ve her türlü imkânlar içerisinde ilim tahsil ederken, ben çarşı kandilinin ışığında ilim tahsil ediyordum.
İbn-u Hazm: Bu sözlerin senin lehine değil, aleyhinedir. Çünkü sen, kendi durumunu benimkine benzetmek, benim imkânlarıma kavuşmak için ilim tahsil etmişsin. Bense ilmi, senin bildiğin gibi o imkânlar içerisinde tahsil ettim. Tahsilimde ki gayem, elde edeceğim ilimle dünya ve ahrette manen yücelmek idi. Demiştir.
Her güçlü ve büyük ilim sahibi âlimler gibi İbn-u Hazm'ında hayatı inişli ve çıkışlı olmuştur. Kendisine tahammül edemeyen zamanın yöneticileri tarafından kitapları bile yakılmıştır. Çünkü o siyasetle de uğraşmış ve yönetimde yüksek görevlerde bulunmuştur.
İbn-u Hazm'ın Sahip olduğu Zenginlik ve elde ettiği dünyevi güç ve makamlar, tarihin derinliklerinde kaybolup gitmiş; ancak onun yalnızca âlimlik sıfatı, tarihin karanlıklarını yararak günümüze kadar gelmiştir.
Allah-u Teâlâ, İbn-u Hazm'e ilim nuruna açılabilmek ve bu nurla aydınlanabilmek için gerekli tüm özellikleri vermişti.
Bu özelliklerin başında, onun güçlü bir hafızaya sahip olması yer almaktadır. İbn-u Hazm, bu güçlü hafıza sayesinde Hz. Peygamber'in hadislerini ezberleyerek büyük hadis âlimleri mertebesine ulaşmış ve buna ek olarak sahabi ve tabii fetvalarını ezberlemiştir. Çağdaşları, onun hafızasına ve algı gücüne hayran kalmışlardır.
                                  İbn-u Hazm'ın sahip olduğu ilimler
İbn-u Hayyan Şöyle söylemektedir: "Ebu Muhammed (İbn-u Hazm) birçok ilme sahip idi. Hadis, fıkıh, cedel, neseb, edebiyata ilişkin ilimler ve eski öğretilere dayalı mantık ve felsefe gibi ilimler, onun sahip olduğu ilimler arasında yer alırdı. Bu ilimlerin bazısı hakkında, çok sayıda eser vermiştir.
Bu ilimlerin yanı sıra İbn-u Hazm'in, Ruhi (psiklojik) ve ahlaki incelemeleri de olmuştur. İbn-u Hazm, ruhi incelemelerini "Tavku'l hamame" adlı eserinde dile getirmiştir. Ahlaki incelemelerini de "Müdavatü'n-nüfus" (Ruhları Tedavi) adlı eserinde dile getirmektedir.
                                    İbn-u Hazm ve 'Zahiri' Mezhebi
Zahiri mezhebinin ilk kurucusu Davud el-Isbehani'dir. O zaman az da olsa yayılma imkânı bulmuştur, ancak bilinen kentlerde diğer mezheplere karşı baskın çıkmayı başaramamıştır.
Beşinci yüzyılda, İbn-u Hazm ortaya çıkıp mezhebin yükünü tek başına omuzladıktan sonra, zahiri mezhebine üç önemli nokta sağlamıştır:
1.İbn-u Hazm, Zahiri mezhebinin usul ve hükümlerini tespit etmiş ve bunları günümüze kadar etkisini sürdüren eserlere aktarmıştır. Bu eserlerin başlıcaları şunlardır:
a. El-İhkam fi usuli'l-ahkâm
b. İbn-u Hazm, adı geçen eserini gayet güzel ve özlü bir risale şeklinde kısaltmış ve "en Nebz" adını vermiştir.
c. El-Muhalla
1. İbn-u Hazm, zahiri mezhebinin yayılması için de büyük çabalar sarf etmiştir. Ancak, katı ifadeleri ve doğru bildiğinden ödün vermeme gibi özelliğinden dolayı kıskançlık şimşeklerini üzerine çektiğinden, mezhebe gösterilen ilgi onun gösterdiği çabalara oranla az olmuştur. İbn-u Hazm, bu durumu âlimlerin kendi ülkelerinde fazla ilgi görmediğine bağlamıştır.
2. İbn-u Hazm, gençleri kendisine çekmeyi başarmıştır. İbn-u Hazm, mezhebini âlimler ve kendi yaşıtları arasında yaymayı başaramamış olsa da; ömrünün son dönemini geçirmek durumunda kaldığı çiftliğinde, yanına gelip-giden gençlere kendi mezhebini kabul ettirmeyi başarmıştır. İbn-u Hazm'ın bu genç öğrencileri, hocalarının ilmini içtenlikle öğrenmeye çalışmışlar; onun fıkıh, hadis ve diğer İslami ilimler konusunda ki görüşlerini benimsemişlerdir.
                              Tavku'l-hamame (Güvercin Gerdanlığı)*
İbn-u Hazm'ın bu risalesi; doğruluk, kaynaşma ve sevgi üzerine yazılmış psikolojik bir incelemedir. *Bu eser "Güvercin Gerdanlığı" adıyla Türkçeye de çevrilmiş ve piyasaya sunulmuştur.
İbn-u Hazm'ı da diğer büyük İslam âlimleri gibi üç-beş sayfa yazıyla anlatmakla bitiremeyiz. Ancak, biz genel bir çerçeve içerisinde, özetle onu anla(t)maya çalıştık ve bu vesileyle hem İbn-u Hazm'ı hem de İlayı Kelimetullah için çalışan ve çaba göstermiş olan tüm âlimlerimizi Saygıyla, rahmetle ve minnetle selamlıyoruz.

Kaynak: Mezhepler Tarihi, Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra