HZ. PEYGAMBERİN (S) AMCASININ SAMİMİYETİ
Fatih günü bir adam Peygamberin amcası Abbâsı gördü ve: Peygamberin (s) amcasıdır. Bir kâfir kalmayıncaya kadar Müslüman olmadı dedi. Onun bu sözünü duyan Abbâs o adamı Reslüllaha (s) şikâyet etti. Resûlullah (s) öfkeyle dışarı çıktı ve: Amcam Abbâsa eziyet eden bana eziyet etmiş gibidir. Çünkü kişinin amcası babasının dengidir buyurdu.
Yine Resûlullah (s) bedir günü şöyle dedi: Ben anladım ki, Benî Hâşimden ve diğer kabilelerden bazıları zorla Bedire çıkarıldılar. Onlardan birisi de amcam Abbâstır. Sizden birisi onunla karşılaşırsa sakın ona sataşmasın. Çünkü o zorla çıkarılmıştır. Kim Ebul-Buhterî ile karşılaşırsa ona da sataşmasın.
Müslümanlar Mekkede boykot edildikleri ve Abdülmuttalib vadisinde mahsur bırakıldıkları zaman Ebul-Buhterî, Kureyşin onların aleyhine yazdıkları antlaşma metninin bozulması için yardım eden birisiydi. Fakat Ebû Huzeyfe, Abbâsı kast ederek, Eğer onunla karşılaşırsam onun yüzüne kılıçla vuracağım. Biz babamızı, çocuklarımızı ve kardeşlerimizi öldüreceğiz de, Abbası mı bırakacağız? Vallahi eğer onunla karşılaşırsam yüzüne kılıçla vuracağım dedi.
Bu söz Resûlullaha (s) ulaştı. Resûlullah (s) Ömer b. el-Hattâba, Allah Resûlünün amcasının yüzüne mi vurulacak ey Ebû Hafs? dedi. Ömer, Beni bırak Yâ Resûlelleh, Ebû Huzeyfenin boynunu vurayım; o münafıklaştı dedi. Ancak Resûlüllah (s) buna izin vermedi ve Ebû Huzeyfenin münafık olmadığını buyurdu.
Söylediği bu sözün etkisinden kurtulamayan Ebû Huzeyfe ise, daha sonra şöyle derdi: Ben sözlerimin şer olmayacağından emin değilim ve sürekli bir şekilde o sözlerimden korkuyorum. Ne yapmalıyım, bilemiyorum. Eğer Allah bu sözlerimi bir şahadetle affederse o başka Ebû Huzeyfe Yemâme gününde şehit edilmiştir.
Ebû Refî anlatıyor:
Ben Abbsın kölesiydim. Peygamberin (s) amcası Abbâs geç Müslüman oldu. Ancak onun İslama hizmeti büyüktür. Mekkeliler dişlerini gıcırdadıkları ve Kureyş Resûlullahı (s) aradıkları bir sırada Abbâs Akabe günü, Resûlullah (s) için Medineli Ensâr üzerinde biatı gerçekleştirdi. Abbasın eşi Ümmül-Fadl de Müslüman olmuştu. Hatta kendisi validemiz Hadiceden sonra kadınların ikincisi veya üçüncüsü idi. Ancak Abbâs kavminden korkuyor ve İslamını gizliyordu.
Diğer taraftan Abbâs, dağınık bir şekilde Kureyşin yanında bulunan bir mala sahipti. Ayrıca kendi cömertliği ve Benî Abdülmuttalibin cömertliğinin eseri olarak Kabe ile ilgili Sikâye ve Rifâde hizmetlerini korumaya çalışıyor ve bu iki görevin elinden çıkmasından endişe ediyordu. Bedir günü Müşriklerle beraber çıktı ve yolda müşriklerin ordusuna yemek yedirenlerden biriydi. Ancak Abbâs müşriklerin haberlerini ve Uhud gününe hazırlıklar yaptıklarını Resûlullaha (s) yazıyordu. Ayrıca Resûlullahı bir habersiz bir anında yakalamamaları için sürekli müşrikleri savaştan sakındırıyordu.
Müslümanlar Bedire çıktıkları zaman Abbas b. Abdulmuttalib Resûlullaha (s) bir mektup yazarak neden Kureyş ile birlikte çıktığını, kendisinin müşriklerle birlikte savaşacak bir savaşçı olmadığını, onları idare etmeye çalıştığını ve eğer onları kırmak ve hezimete uğratmak imkânını bulursa bunu yapacağını bildirdi. Bedir günü esir edilince Resûlullaha (s) haber göndererek herhangi bir kimseden aldığı fidyeden çok daha ağır bir fidyenin kendisinden alınmasını istedi. Mekkeden Resûlullaha (s) gönderdiği mektup Benî Kinâneden bir adamdaydı. Yine Abbâsın, Uhud günü Kureyşin Resûlullahı (s) habersiz yakalamamaları konusunda yazdığı mektup da o adamdaydı. Nihayet Hayberin fethi ile ilgili haber kendisine ulaşınca Ebû Zebîbe adında bir kölesini azat etmişti.