Hüsranda Mıyız, Müstesna Mıyız?
Şüphesiz bu süre, Asr Süresidir. Asr Süresi Kur’an-i kerimde 103. süre olup, Mekke’de nazil olmuştur. Asr; uzun zaman, Hz. Peygamber’in zamanı veya ikindi vakti anlamlarına gelmektedir.
Ashab-ı Kiram bir araya gelince, bu süreyi okumadan birbirlerinden ayrılmazlardı. Öyleyse, “Bu süre insanlara ne anlatmak istiyor ya da Yüce Rabbimiz Asr Süresi ile bizden, insanlardan ne yapmalarını, nasıl davranmalarını emir buyuruyor?” diye düşünür isek…
Asr Süresi ile Allah Tebareke ve Teâlâ Hazretleri; iman etmeyi, hakkı tavsiyede, ‘tevhidi, iyiyi, İstikameti/doğru yolu’; sabrı tavsiye de ise, ‘ibadetlere devam etmeyi, nefse uymamayı, ilahi imtihanlara katlanmayı, isyan etmemeyi’ emrediyor.
Yüce Allah (cc) buyuruyor ki: “Asr’a yemin olsun ki, muhakkak insanlar kesin bir ziyandadır (hüsrandadır). Ancak, iman edip de salih amel ve hareketler de bulunanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariçtir (onlar ziyandan kurtulmuşlardır).” (Asr, 1-3)
O halde biz iman ediyor muyuz, iman ediyorsak imanımızı koruyor muyuz (muhafaza edebiliyor muyuz)? Salih amelde, Kitab ve sünnete uygun hareketlerde bulunuyor muyuz?
Hakkı ve sabrı tavsiye ediyor muyuz? Yoksa birbirimize kötü örnek mi oluyoruz? Çünkü hırsızlıkta, vurgunculukta, yalan-dolanda, çıplaklıkta, ahlaksızlıkta velhasıl her türlü çirkinlikte birbirimize rehber olduğumuzu düşünüyor ve görüyorum.
Peki kaybedenlerden olmak zorunda mıyız? Değiliz elbette. Ayette istisnalardan bahsederken kaybetmemenin reçetesini sunuyor. Bunun için önce inanmak, sonra Kuran’da belirtilen iyi ve güzel işleri yapmak gerekiyor. Örneğin daha çok para veya daha çok güç değil, hayır ve barış getirecek eylemleri tercih etmek gerekir. Dahası, Allah yolunu herkese tavsiye etmek, herkesi Allah yoluna yöneltmeye gayret etmek gerekir.
Oysa birçok Müslüman, din kardeşlerine doğru yolu tavsiye etmenin bir ibadet, bir görev olduğunu bilmiyor. Dindar aileler bile çocuklarının dini yaşamasını isterken etrafına dinle ilgili tavsiyede bulunmasını hoş karşılamayabiliyor.
Hâlbuki iyi bir Müslüman çevresindekileri de Allah’ın dinine, zorluklara karşı sabırla mücadele etmeye, isyana yaklaşılan anlarda zorlukların üstesinden gelmek için Allah’a yönelmeye teşvik etmelidir. İşte ancak bu kişiler yaşadıkça kaybedenler değil de kazananlar olurlar.
Allah hepimizi Asr suresinin hikmetini kavrayan, Asr suresine göre yaşayan kullarından eylesin.
Bugün insanlar; dil ile Müslüman olduklarını söylüyorlar, fakat ne Kur’an’a uyuyorlar, ne Resulullah’ı tanıyorlar, ne de Allah’tan korkuyorlar.
İman eden insan, Rab olarak yüce Allah’ı, Kitap olarak Kur’an’ı, Önder olarak Resulullah’ı kendine rehber edinmedikçe, Sahih bir iman sahibi sayılmaz.
Unutmayalım ki; hakkı ve sabrı yaşamak ve tavsiye etmek, sağlam bir akide ile/sahih iman ile olur. Tevhid’i yaşamakla, yaşatmakla mümkün olur.
Tevhidi hareketten uzaklaşmakla, tevhidi hareketi bilmemekle sahih iman gerçekleşmez. Sahih imana sahip olmayınca da ne hak tavsiye edilebilir, ne de sabır… Bunlar gerçekleşmeyince de hüsrandan kurtulup müstesnaya/istisnaya geçilemez.
Yani tevhidi hareketi bırakmayıp sağlam bir akide ile salih amel de bulunarak, hakkı ve sabrı tavsiye ederek Rabbimizin huzuruna çıkmamız gerekir ki; o zaman belki Rabbi Rahmanın izni ile hüsrandan kurtulabiliriz…