Heykele Merhamet, İnsana Düşmanlık İdeolojisi

Heykele Merhamet, İnsana Düşmanlık İdeolojisi

"Heykele Merhamet, İnsana Düşmanlık İdeolojisi" başlığıyla Kenan Alpay yazdı:

Heykelperest bir toplum yaratabilmek için Türkiye’de İslamofobik bir ideolojik tahakküme ihtiyaç vardı. Bir ideolojinin, bir liderin putlaştırılıp toplum üzerinde egemenlik kurup tahakküm etmesinin kısa ama acı hikayesidir yaşadıklarımız. Bir toplum düşünün ki heykeller etrafında terbiye edilmek, heykellere göre dizayn edilmekle muzdariptir.

Kemalist ve sosyalist kesimler insan olmanın değerini heykele karşı gösterilen ihtiramla ölçüyorlar.  İlerlemenin ve aydınlanmanın ölçüsü olarak heykel sanatına beslediğiniz duygular bu kesimler nezdinde sizin itibar görüp görmeyeceğinizi  belirliyor. Heykel, cumhuriyet döneminde laik bir insan tipinin, modern bir toplum modelinin inşasında katedilmesi gereken zorunlu bir aşama olarak görüldü.

Heykel normal şartlarda taştan, demirden, camdan, tahtadan güzellik duygusu oluşturmak amacıyla inşa edilir. Fakat Türkiye’de heykelin sanatsal bir güzellik inşa etmekten çok ideolojik bir tahakküm göstergesi olarak inşa edildiği malumdur. Bu sebeple heykeltraşların hatta seri üretim yapan heykel firmalarının en büyük, en önemli müşterileri her zaman için kamu kurumları yani devlet olmuştur.

Devlet topluma nasıl bir kimlik aşılamak istiyorsa, kime karşı vefa duymamızı istiyorsa, hangi duyguların mekanikleştirilmesini talep ediyorsa o çerçeveye uygun sanat eserlerine bütçe ayırıyor. Aydınlanmış ve aydınlatmayı bir görev telakki eden sanatçılar da hem bu misyonlarını ifa ediyorlar hem de bu vesile ile Türkiye standartlarının oldukça üstünde bir geçim kaynağı elde ediyorlar.

Heykel meselesi elbette sadece bundan ibaret değil. Heykeli yüceltenlerin insanı aşağıladıkları bir kültürel tahakküm nasıl olur da görmezden gelinebilir? İktidarın sanat anlayışını kutsallaştıranların İslamı iyiden iyiye bir çirkinlik, kötülük ve sapkınlık bataklığı olarak lanse etmeleri basit bir tesadüf mü sizce?

Onlarca, yüzlerce, binlerce değil milyonlarca insanın, insan olmaktan kaynaklanan temel haklarını çiğneyenler bu heykelperestler değil mi? Heykele ve heykeltraşa dokunulmazlık kazandıran faşist bürokrasi ve despot aydınlar sınıfı değil miydi başörtülü kızlar, tesettürlü kadınlar üzerinden çatışma teorileri üretenler?

Okulda namaz kılan çocukların, kamusal alanda tesettürlü bulunan hanımların yeminli düşmanlarının heykel karşısında duygulu, hisli sahiplenişleri ne kadar insan olduklarının bir göstergesidir.

Güzellik anlayışını, sanata verdikleri değeri, heykelin bu topluma kazandıracağı perspektifi değil asıl olarak insanlığı tartışıyoruz.

Bir Heykel Kaç Bin Başörtülü Eder?

Sekiz yılı aşkın bir zamandır iktidarda olan AK Parti hükümetinin sivil diktaya doğru gittiği korkusunu pompalayanların tersine henüz doğru düzgün iktidar olamadığını nasıl anlatacağız acaba? Düşünebiliyor musunuz halen üniversitelerde, kamu kurumlarında başörtüsü ile ilgili iğrenç yasaklar sürdürülüyorken Hükümetin bu konularda doğru düzgün sesi çıkmıyor.

Trakya Üniversitesi Rektörü, kampüs alanlarını faşist bir toplama kampına dönüştürdüğünü resmen ilan ediyor ancak YÖK ve Hükümetten ses çıkmıyor. Trakya Üniversitesinde başedilemeyen silahlı bir cunta mı var da Hükümetin eli uzanamıyor oraya?

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü öğrencilere başı açık resim vermedikleri takdirde kimlik vermeyeceğini beyan ediyor fakat YÖK ve Hükümetten yine ses çıkmıyor. Marmara Üniversitesi yasak koyma, öğrencilerin kimliğini asimile etme, ayrımcılık ve işkence etme konularında özerkliğini ilan etti de Hükümet çaresizce gelişmeleri seyretme makamında mı?

ALES sınavında yüzlerce başörtülü hanım kapıdan içeriye sokulmadığında bu hiç sorun edilmiyor lakin eksik sahifeli kitapçık kriziyle ülke çalkalanıyor. ÖSYM Başkanı eksik kitapçıklar için özür dilemeyi biliyor da emri altında çalışan faşist memurların başörtülü hanımlar nezdinde yol açtığı zararların telafi edilmesi gerektiğini bilemiyor mu?

Meclis localarında izleyici olarak bulunan Sayıştay üyesi bir hanım başörtülü olduğu gerekçesiyle dışarı çıkarılıyor. Hem de Meclis Başkanı Şahin’in sözde durumu izah etmeye kalkışırken yüzüne gözüne bulaştırdığı açıklamaları arasında.

Heykel ve heykeller arkasına saklanan resmi ideolojidir. İnsanı küçük düşürüp değersizleştiren devleti ve resmi ideolojiyi kutsallaştıran besleme ve tetikçisi bir aydın despotizminin desteğiyle bütün bu çirkeflikler propaganda ediliyor.

İnsanlara reva görülen küçük düşürücü muamelelerin giderilmesi gerekir. Heykelin değil önce insanın ve toplumun otoriter rejimden kurtulmaya ve adalete, merhamete ihtiyacı var.

Zulmü, sömürüyü, tahakkümü örtmek için topluma heykel seviciliği dayatanların utanmaktan nasiplenmemiş yüzlerine haykırılacak gerçek gündem budur.

haksöz haber