“Her Müslümanın Ana Vazifesi Dindar Nesil Yetiştirmektir”

Ali Bulaç, “Madem ki devlet, dindar gençlik yetiştirmeyecek; Atatürkçü gençlik de yetişmesin, komünist gençlik de yetişmesin."

“Her Müslümanın Ana Vazifesi Dindar Nesil Yetiştirmektir”
“Her müslümanın ana vazifesi dindar nesil yetiştirmektir” diyen Sosyolog Ali Bulaç, “Madem ki devlet, dindar gençlik yetiştirmeyecek; Atatürkçü gençlik de yetişmesin, komünist gençlik de yetişmesin. Bunun örneklerini gördük. Atatürkçü, çocuğunun Kemalist olmasını istiyorsa istediği gibi yetiştirsin. Ama devlet, insanları rahat bıraksın” diyor.

Röportaj: FAHRETTİN DEDE

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin Edirne’de düzenlediği “Vatandaş Toplantıları”nın dönüşünde konuştuk Ali Bulaç’la... Selimiye Camii’nde kıldığımız ikindi namazının ardından fotoğrafları çekildik, ardından İstanbul’a dönüş yolunda, sohbet halinde oldukları Murat Oray ve Ünal Tanık’tan müsaade isteyip Ali Bey’e sorular yönelttim. İşte pek çok açıdan önem taşıyan o söyleşi:

- Türkiye’nin yeni anayasa macerasını nasıl buluyorsunuz?

Yeni anayasa yapımında şu ana kadarki izlenen süreci olumlu buluyorum. 1876’daki Kanun-i Esasi’den bu yana ilk defa anayasayı halk yapacak. Anayasa, toplumun akdidir, sözleşmesidir. Bana kalırsa toplumun genelinde bu konuda ciddi bir problem yok, asıl problem siyasi partilerde, anlaşamıyorlar. Özellikle de ilk 3 madde.

- Peki son günlerdeki ‘dindar gençlik’ tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?

Ben Türkiye’deki insanların, yetişen gençlerin dindar olmasını çok isterim. Bunun için elimden gelen gayreti de gösteririm. Zaten her müslümanın ana vazifesi de budur. Bunda hiç şüphe yok.

Söz, dindar gençlik yetiştirmeye gelince orada bazı problemler çıkabilir. Farklı din ve mezhep mensupları, devletin müslüman-dindar nesil yetiştirmesini istemeyebilirler. Tabii devlet dindar bir nesil yetiştirmeyecekse devletin de bir ideolojiyi empoze etmemesi gerekir. Devlet bir ideoloji dayatmamalı. Dindar gençlik yetişmesine karşı çıkanlar devletin ideolojik temelde anayasa yapmasına yahut eğitim sistemine karışmasına da karşı çıkmalı.

- “Onlar da Atatürkçü gençlik yetiştirdiler” mi diyeceksiniz?

Madem ki devlet, dindar gençlik yetiştirmeyecek; Atatürkçü gençlik de yetişmesin, komünist gençlik de yetişmesin. Bunun örneklerini gördük. Atatürkçü, çocuğunun Kemalist olmasını istiyorsa istediği gibi yetiştirsin. Müslüman da çocuğunu Müslümanca yetiştirsin. Devlet de bunun önünde hiç bir engel koymasın.

- “Gayri müslimler, müslüman dindar gençlik yetişmesinden rahatsız olabilir” dediniz. Ama bakıyoruz; Türkiye’deki patrikler veya papazlar, Erdoğan’ın bu açıklamalarından rahatsız olmamasına rağmen kimliğinde müslüman yazan yazar çizer takımı rahatsız oldu. Burada bir çelişki yok mu?

Tabii, bu onların çelişkisidir. Bu da onların liberalliğinden kaynaklanıyor. Müslümanca düşünmedikleri için...

MÜSLÜMAN, RAHATLIKLA “BEN LİBERALİM” DİYEMEZ

- Tam sormak istediğim konuya geldiniz... Nedir, liberallerin sorunu? Liberaller, Türkiye için tehdit midir?

Liberalizm, dinî hayatı bireyselleştirir. ‘Cemaat’ vasfı ortadan kalkar ve İslam’ın birey üzerindeki otoritesi sarsılır. Liberal dini nasıl algılıyorsa öyle yaşar, halbuki bizde dini bilgi Kur’an ve sünnette neşredilendir. Yani bireyin üzerinde bir kaynaktan geliyor. Bunun yanında Kur’an’ı, sünneti anlatan muteber alimler, müçtehidler var. Liberal düşüncede birey nasıl anlıyorsa dinini öyle yaşıyor. Bu da zaman içerisinde dini protestanlaştırıyor, izafileştiriyor, özel alana indiriyor. Maalesef son 10 senedir dindarlar arasında da bu eğilim görülmeye başlandı. Bizim tefekkür hayatımız açısından bu çok büyük bir mahzurdur.

MÜSLÜMANIN ADİLLİĞİ DİNİNDEN KAYNAKLANIR

- Bazı Müslümanların son dönemde liberalleşme akımına kapıldığını görüyoruz. Bir Müslüman rahatlıkla “Ben liberalim” diyebilir mi?

Hayır... Müslüman, Müslümandır. Müslümanlığın önüne yahut arkasına herhangi bir sıfat konmasına asla bir gerek yoktur. Ne İslam sosyalizmine ne de İslam kapitalizmine ihtiyaç vardır. Ne İslam muhafazakârlığına ne de liberalizmine ihtiyaç yoktur, bunda doğruluk yoktur. İslam her şeyi havidir, kuşatır. Müslümanın adil olması onun sosyalist olmasından değil, dininin özelliğinden kaynaklanır. Servet ve mülkiyete düşman olmaması onun kapitalistliğiyle alakalı değildir. Bizim sosyalizme de liberalizme de ihtiyacımız yoktur.“CEMAAT AK PARTİ’YE ÇAKTI” DİYORLAR

- “Cemaat-AK Parti kavgası” diye bir şey var mı?

Bence öyle bir kavga yok. Cemaat’in son 10 yılda bu iktidara verdiği destek bariz... AK Parti, Türkiye dindarlarının kollektif bir başarısıdır. Dolayısıyla bugünkü iktidarı tasfiye etmek için cemaatin ve diğer cemaatlerin AK Parti’den desteğini çekmek gerekiyor. Fakat bunun gerçekliği yok, bu tamamen temennidir. Zaman’ın 25’inci yılı kutlamalarına kadar neredeyse herkes buna inanmaya başlamıştı. Başbakan Erdoğan, büyük bir basiret örneği göstererek 9 Bakanı’yla birlikte Ankara’daki törene katıldı. Cemaat de yayın organından AK Parti’den şikayetçi olduğuna dair herhangi bir imada bulunmadı.

- Madem bir kavga yok, o yazılar neydi peki?

Doğrusu, biz Zaman yazarları çok zor durumdayız. Biz kendi bakış açımızdan iktidarı eleştireceğimiz zaman sanki cemaat, iktidarı eleştiriyormuş gibi algılanıyor. Daha doğrusu 3’üncü şahıslar “Cemaat çaktı!” diye propaganda yapıyorlar. Biz o kadar zor durumdayız ki, ne yazsak sanki cemaat adına bir şeylerin çabasındaymış gibi algılanıyor, yahut algılanması isteniyor.

LİBERALLER, AK PARTİ İÇİN EN BÜYÜK TEHDİT!

- Bugün bütün dünya liberal olma çabasında zaten... Liberalizm bir moda şu anda...

İnsanlar kulaktan dolma bilgilerle, televizyondan izledikleriyle liberal oluyor. Bir çaba gerektirmiyor. İkincisi liberal olduğunuz zaman helal ve haram sınırları flulaşıyor, daha serbest bir hayat yaşıyorsunuz. Çünkü dini kendi aklınıza indiriyorsunuz, halbuki akıl bağımsız değildir, onu etkisi altına alan nefs vardır. Nefsimizin hoşuna giden bir hayat tarzına liberalizm cevaz verdiği için bazı müslümanlar da kolayca liberal olabiliyor. Bir de son 10 yıllık zaman diliminde muhafazakâr camia zenginleşti, gelir seviyesi yükseldi. Tüketmek istiyorlar, israf ediyorlar. Liberal felsefe de onlara bunun seçeneklerini sunuyor.

AK Parti – liberaller ilişkisini nasıl okuyorsunuz? Bir dönem AK Parti’ye çok ciddi destek veriyorlardı ama şimdi araları bozuldu...

AK Parti-liberaller ittifakının ilânihaye devam etmesi beklenemezdi. Liberaller ilk günden beri AK Parti’ye “Sizin bir fikriyatınız yok. Siyasal İslamcı idiniz, artık değilsiniz. Sizin fikriyatınızı biz inşa edelim. Ayrıca bazı haklarınız var. Sizin bazı haklarınızı da biz savunalım. Fikriyat bizden, icraat sizden olsun” telkininde bulundular... “Biz liberaller, parti kurup toplumun önüne çıksak, kimse oy verip de bizi iktidar yapmaz. Ama siz dindar insanlarsınız. Halk sizi destekliyor. Fakat sizin de dini düşünceniz tehlikeli. Hem Türk bürokrasisi hem de uluslararası konjonktür için tehlikeli...” dediler. Fakat olmadı... Neticede bu partiye oy veren dindar bir kitle var. Ve sayısı, oranı çok önemli. AK Parti ya liberallerin yanında olacaktı, ya da dindar kitlenin...

ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANI OLMASINI İSTEMİYORLAR

Bu da liberaller ile AK Parti’nin arasında çatışma doğmasına sebep oluyor. Ben bu kavganın bir ölçüde de Tayyip Erdoğan’ın kendisine karşı olduğunu düşünüyorum. Erdoğan, çok güçlü bir isim, alternatifi yok. Liberaller AK Parti için en büyük tehdit... AK Parti’yi zayıflatmanın yolu Erdoğan’ı sarsmaktan geçiyor. Tayyip Erdoğan’a yanlış yaptırmak istiyorlar. Onun sinir uçlarına basıyorlar. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı sürecinde Erdoğan’ın o makama geçmesinin önüne geçmek istiyorlar. İç ve dış lobiler bu oyunun parçası. Bazı iyi niyetli liberalleri öfkelendiren ise başlamış reform sürecinin kesilmesi...

YENİ AKİT