HÜDA-PAR Lideri Yapıcıoğlu: Asgari ücret, %50 açlık sınırının üzerinde olmak zorundadır
Asgari ücret hakkında değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Lideri Yapıcıoğlu, asgari ücretin tanımının değiştirilmesi, vergilerden arındırılması ve anayasal güvence altına alınması gerektiğini söyleyerek, belirlenecek ücretin açlık sınırının üzerinde olması çağrısında bulundu.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Şanlıurfa’da yayın yapan Edessa TV’de Şeref Toprak’ın yerel ve ülke gündemine dair sorularını cevapladı, çözüm önerilerinde bulundu.
Yapıcıoğlu, Şanlıurfa’nın başlıca sorunları, mevsimlik tarım işçiler, çiftçilerin sorunları, tohum konusu, GAP projesi, DEDAŞ’ın keyfi uygulamaları ve elektrik sorunu, ekonomi politikası, asgari ücret, başörtüsü meselesi ve HÜDA PAR’da kadınlara verilen görevler gibi konuları değerlendirdi.
“Şanlıurfa’daki sorunların takipçisi olup dile getirmeye devam edeceğiz”
Şanlıurfa’nın başlıca sorunları
Şanlıurfa’nın başlıca sorunlarına kısa özetlerle değinen Yapıcıoğlu, “Eyyübiye ilçesinin çöp meselesi var. Kokusunun bütün Eyyübiye’yi rahatsız ettiğine dair şikayetler var. Uçak seferleriyle ilgili şikâyet var. Uçak seferlerinin yetersiz olduğu, Urfalıların sıkıntı çekip mağdur olduğu söyleniyor. Hayvancılık konusunda yem fiyatlarıyla ciddi bir şikâyet var. Yem fiyatlarının hammaddesinden ham yağın fiyatı yüzde 200 artmış. Un yüzde 92 artmış. Ortalama olarak yem fiyatları yüzde 180 civarında arttığı söyleniyor. Hayvanların canlı kilosu 29,5 lira. Bu yem fiyatlarıyla çok zordur. Bundan yoğun bir şikâyet dinledik. Yine desteklemeyle ilgili sadece büyükbaş hayvan için yavrulama döneminde destekleme var. Küçükbaşa da eklenmesi gerektiğini söylüyor vatandaşlar. Sanayi Ticaret Odamızda tarıma dayalı sanayinin yapılmasının, GAP projesinin tamamlanmasıyla ilgili şikayetler var. Kuru tarım konusunda gübre ihtiyacı olmadığı için vatandaşın mercimeğe yöneldiği, mercimek ektiği, zaten Türkiye’deki mercimeğin yüzde 95’i burada üretiliyor. Eğer olmasa belki Türkiye çorba içemeyecek.
Muhtarlarımızla bir araya geldik. Muhtarlar dile getirdiler. ‘Neden devlet memurlarına yeşil pasaport var da onlara yok?’ diye dile getirdiler. Sekreter talepleri var. Muhtarlıklar kapalı olmasın. Bizim işimiz var. Biz ayrıldığımızda muhtarlığı kapatıyoruz. Biz yokken orayı açık tutacak bir elemana ihtiyacımız var. Bunun dile getirilmesini istiyoruz. Mesela Bağlarbaşı mahallemizin muhtarı semt pazarına, spor tesisine ihtiyaç olduğunu söyledi. Muhtar evinin elektrik aboneliğiyle ilgili sıkıntı, tebligatlarla ilgili sıkıntılar var. Diyorlar ki, ‘biz posta hamalı olduk. Posta memurları gelip toplu olarak tebligatları bize bırakıyorlar. Bazen tebligatlarla ilgili kapıları çalmadan mektupları bize bırakıyorlar.’ Tebligatla ilgili hakkında mahkemede dava açılan bir muhtar da vardı. Karaköprü’yle ilgili şöyle bir sıkıntı var. Henüz köyken bir mezarlığı vardı. Mezarlık kaldırılıyor. Yol yapılıyor diye. Sonra yer tahsis edilmiş, iptal edilmiş. Urfa-Antep yolu gündeme geldi. Organize Sanayiden Bilecik’e kadar bir gidiş bir geliş iki şeritli yol var. Duble yol yok. Ölümlü kazaların olduğu, bir an önce duble yol olması isteniyor. Sağlık hizmetleri yetersiz deniyor. Dolaşın Şanlıurfa’da billboardlarda Gazianteplerdeki hastanelerin reklamları var. Neden? Çünkü burada yeterli sağlık kuruluşları yok.
Pandemi dolayısıyla esnafın sıkıntıları var. Esnaf sıkıntılarını dile getirdi. Urfa’daki sıkıntı biraz daha tahammül edilebilir sınırlar içinde ama neticede Urfa esnafının da durgunluktan şikâyeti var. Dövizin yükselmesi herkesi sıkıntıya koymuş. Uyuşturucu kullanma yaşı ilkokul seviyesine kadar düştü. Muhtarların şikayetleri var. Gerçekten bu bizim yaramız. Tarım politikalarıyla ilgili biz tarım kenti Urfa’dayız. Çiftçilik yapan kardeşlerimiz de var. İnanın tarım politikasının köklü bir değişikliğe ihtiyaç hissettiğini söylediler. Biz de öyle düşünüyoruz. Türkiye’nin ciddi bir tarım politikası yok. Eğitim politikasıyla ilgili de sıkıntı var.
Hızlıca böyle özetlemeye çalıştım. Evet, biz sorunları dinleyeceğiz. Basın önünde dile getirmemiz gerekenleri dile getireceğiz. Yeri geldiğinde oturup bunları detaylı bir şekilde raporlaştırıp bu sorunları çözme makamındakilerin masasına bırakacağız.” şeklinde dile getirdi.
“Çiftçilerin elektrik sorunlarıyla ilgili kapsamlı bir raporu paylaşacağız”
Mevsimlik işçiler
Şanlıurfa’daki ilk programlarının canlı hayvan borsasına ziyareti olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Daha önce Şanlıurfa İl Başkanımız Emin Özaslan mevsimlik işçilerle ilgili çok yoğun bir programı vardı. İl il gezip Şanlıurfalı mevsimlik işçilerin sorunlarıyla ilgili bir basın toplantısıyla yaşanan sorunları duyurdular. Diğer şehirlerdeki Şanlıurfalı mevsimlik işçilerle ilgili rapor hazırladılar. Yine daha önce Viranşehir, Ceylanpınar, Nusaybin, Şırnak, oradaki çiftçilerin elektrik sorunlarıyla ilgili, zirai sulamada kullandıkları elektrikle ilgili genel merkez tarafından bir komisyon oluşturduk. Komisyonumuzu görevlendirdik. Bu bölgeleri dolaştık. Halen veri toplamaya devam ediyoruz. İnşallah yakında onunla ilgili de yani çiftçilerin elektrik sorunlarıyla ilgili de kapsamlı bir raporu kamuoyuyla basın aracılığıyla paylaşmayı düşünüyoruz. Bu sorunların takipçisi olacağımızı da burada belirtmiş olayım.”
“Türkiye’nin tarım politikalarıyla ilgili sıkıntılar var”
Çiftçilerin sorunları ve tohum konusu
Çiftçilerin yaşadıkları sorunlara dikkatleri çeken Yapıcıoğlu, “Çiftçiyle ilgili sıkıntılar çok. Bunu bilmek için, görmek için illaki çiftçilerle görüşmeye gerek yok. Herkesin bildiği sorunlar var. Çiftçilerin girdi maliyetleri çok yüksek. Gübre fiyatları müthiş derecede arttı. Bazı gübre fiyatları birkaç kat arttı. Enflasyon oranında yüzde 20-30 değil, yüzde 200-300 fiyatı artan gübreler var ya da gübre hammaddeler var. Bununla ilgili hükümet bazı gübre hammaddelerini yurtdışına ihracını da yasakladı. Bu da çözüm olmadı. Fiyatlar hala yüksek. Bir de çiftçinin kullandığı zirai ilaçlar var. Bunlar çok yüksek. Tohum sorunu var. Tohumla ilgili eğer ciddi bir çalışma yapılmazsa tohumla ilgili bazı hususlarda özellikle pamuk ve mısırla ilgili tamamen dışa bağlı duruma gelinebilir. Birkaç firma tohum satıyor. Onlar bizim elimizde tohum kalmadı dese çiftçi ekim yapamayacak duruma gelecek. Yerli tohumlar kayboldu gitti. Şimdi çiftçinin daha fazla verim verecek diye ektiği tohumlar kısır tohumlar. Onların vermiş olduğu ürünlerden siz tohumluk ayıramıyorsunuz. Yeniden o sertifikalı tohumu almak zorunda kalıyorsunuz. Ciddi sıkıntılar var. Türkiye’nin tarım politikalarıyla ilgili sıkıntılar var. Siz bir tohum alıyorsunuz. O tohumu ekiyorsunuz. Ama siz o tohumdan aldığınız ürünü siz ekerseniz yeşeriyor fakat onu önümüzdeki yıl için tohumluk olarak kullanamıyorsunuz. Tohum için bir anlamda siz onlara bağımlı hale geliyorsunuz. Bir müddet sonra size tohum vermezse sizin araziniz olacak, suyunuz olacak ama elinizde tohumunuz olmadığı için ekim olmayacak. Adamlar da sadece bizim geleneksel tohumlarımızı elimizden almakla kendi sertifikalı tohumlarını bize vermekle bizim belki yarı yarıya ortağımız olacaklar. Hatta belki artıracaklar. Bu çok ciddi bir risk. Bu konulara da dikkat çekmek lazım.” ifadelerini kullandı.
“Eğer GAP projesi bitirilebilseydi mevsimlik işçiler bu bölgede tarım alanında istihdam edilecekti”
GAP projesi
GAP projesine ve önemine değinen Yapıcıoğlu, “GAP’ın enerjiyle ilgili kısmı yüzde 95 oranında bitti. Ama sulamayla ilgili projenin yüzde 27’si tamamlanabilmiş. Eğer tamamı bitmiş olsaydı sadece tarım alanında 3 milyondan fazla insan istihdam edilecekti. Ama bu rakamın yaklaşık 10’da biri yani yaklaşık 350 bin insan her yıl Şanlıurfa’dan mevsimlik işçi olarak farklı farklı illere gidiyor. Geçen gün Urfa’da karşılaştığımız bir vatandaş selam verdi. ‘Beni hatırladınız mı?’ dedi. ‘Ben Yozgat’ta filanca mevsimlik işçilerin yanında sizinle karşılaşmıştım.’ Yozgat’ta Şanlıurfalı mevsimlik işçileri orada ziyaret etmiştik. Onlarla görüşmüştük. Bu da onların akrabası, bir vesileyle onları ziyaret etmiş. Tesadüfen karşılaştık. Yozgat’a, Adana’ya farklı farklı memleketlere, Ege bölgesine, Karadeniz bölgesine, bir yere fındık toplamaya gidiyor, başka yere pamuk toplamaya veya tarlada farklı şekilde çalışıyor. Bazen tarlada çapa işinde çalışıyor. Bazen ürün toplama işinde çalışıyor. Ama bir gerçek ki Şanlıurfa’da her sene 350 bin mevsimlik işçi il dışına gidiyor. Farklı farklı illere gidiyorlar. Bunların büyük bir kısmı kötü şartlarda çalışıyorlar. Yani bazılarının sosyal güvencesi yok. Derme çatma çadırlarda kalıyorlar. Çocukları eğitimden mahrum kalıyor. Çamur içerisinde sudan ve hijyen şartlarından uzak bir şekilde hayatta kalmak için iş döneminde gidip çalışıyorlar. Eğer GAP projesi bitirilebilseydi mevsimlik işçiler tarım alanında çalışacaklardı. GAP bitseydi o mevsimlik işçilerin daha fazlası bu bölgede tarım alanında istihdam edilecekti. Belki dışarıdan buraya mevsimlik işçi gelecekti.
‘Birileri bunun bitmesini istemiyor’ diye bir iddiamız yok. Ama şu bir gerçek ki neredeyse yarım asra yaklaşan bir proje hala bitirilemedi. Bu biterse ülke ekonomisine çok ciddi katkıları olacak. Belki bugün dışarda kalmak zorunda olduğumuz bazı ürünleri biz ihraç etmeye başlayacağız. Yazıktır, günahtır. Bu kadar geniş ve bereketli topraklarımız var. Bu kadar işsiz insanımız var, tarım alanında çalışacak pek çok gencimiz var. Ya da köylü kendi toprağı yetmediği için başka yerlere gitmek, başka mesleklerde çalışmak zorunda kalıyor. Böyle bir imkân varken bunu yapmamak doğru değil. Cüzi miktarda kaynak ayırıyorlar GAP projesinin tamamlanması için. Bu para da yetmiyor. Ama öte taraftan bakıyorsunuz en büyük projeler hep Batı’ya, Marmara bölgesine yapılıyor. Denizin altına tünel yapılıyor. Boğazın üzerine 3. Köprü yapılıyor. Körfez geçişi için yeni köprü yapılabiliyor. Çanakkale boğazı üzerine köprü yapılabiliyor. Birkaç gün önce son tabliyesinin bağlantısı kuruldu. 16 Mart’ta resmi bir şekilde açmayı düşünüyorlar köprüyü. Yatırım yapılmasın demiyoruz. Ama burada yapımı 40 yıldır devam eden bir proje var. Bunun bitmesi durumunda milyonlarca kişilik istihdam olacak, bölgenin kalkınmasına değil bütün Türkiye’nin kalkınmasına faydası olacak bir proje neden bitirilemiyor? Olay sadece Urfa’yla sınırlı kalmayacak ki? Yani ürünler neticede dışarıya ihraç edilse, dışarıdan ülkeye para girecek. Şu anda Türkiye’nin ekonomik sıkıntıları, son günlerde döviz meselesi başka rahatsızlıklar, döviz fiyatları fırlıyor. Neden fırlıyor. Dış borcumuz bu kadar olmasa, dış ticaret açığımız cari açığımız bu kadar büyük olmasa ülke ekonomisi böyle olmayacak.” diye kaydetti.
“DEDAŞ yetkilileriyle görüşüp sorunun ne olduğunu inşallah kamuoyuyla paylaşacağız”
DEDAŞ keyfi uygulamaları ve elektrik sorunu
Elektrik sorunu ve DEDAŞ’ın keyfi uygulamalarına da değinen Yapıcıoğlu, “Mardin bölgesinden bu şikâyet çok geliyor elektrik dağıtım şirketinden. Biz o bölge insanıyla görüştük, bu sorunun neden çözülmediğini sorduk. Onlar da; ‘Biz bunu milletvekillerine söyledik ama onlar bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Hatta biz vali beyden randevu istedik, oraya gittik. Konuyu açtık DEDAŞ deyince bu konuyu açmayın. Bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok diye cevap verdi bize’ diyerek yaşadıkları durumu özetlediler. Biz şimdi iz sürüyoruz. Gerçekten böyle mi? Eğer söylenen doğruysa neden böyle? İnşallah bir sonuca ulaşacağız. Raporumuz tamamlandığında bunu etraflıca kamuoyuyla paylaşacağız. Neden böyle? Neden vatandaş DEDAŞ’tan bu kadar şikâyet ediyor. Ya da DEDAŞ’la ilgili yapılan şikayetlerin ne kadarı haklı? DEDAŞ’ın bu konudaki gerekçeleri ne? Açıklamaları ne? gerekçeleri ne? Bu işin çözüm yolu ne? Hem vatandaşı mağdur etmeyecek hem şirketi mağdur etmeyecek hem de enerjinin temini sürekli hale gelmesi ve sıkıntıların giderilmesi için bu konuları etraflıca ortaya koyacağız. Ama şu anda bütün verileri toplamadan; bu şikayetler haklıdır ya da şu haklıdır bu haklıdır diye bir hüküm cümlesi kurmak istemiyorum. Biz bu işi takip edeceğiz.
Sadece çiftçi değil, esnaf ta çok ciddi kabarık elektrik faturalarının geldiğini söylüyor. Sadece esnaf değil, meskende kullanılan elektrik faturalarıyla ilgili de çok ciddi iddialar dile getirildi. Bu sorunun mutlaka çözüme kavuşturulması lazım. Bu sorunun olduğunu biliyorduk ama boyutlarının bu kadar olduğunu, şikayetlerin böyle olduğunu doğrusu içine girdikten sonra fark ettik. Birisi size tek gözü çıkmış olarak gelip birini şikâyet ediyorsa karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin. Çünkü belki diğerinin iki gözü çıkmış olabilir. DEDAŞ yetkilileriyle görüşüp, teknik bilirkişilerle görüşüp sorunun ne olduğunu inşallah kamuoyuyla paylaşacağız.” dedi.
“İstihdamı artırarak ve ihracat yaparak ekonominizi büyütmelisiniz”
Ekonomi politikası
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz söylemi, artan döviz ve kriz üreten ekonomi politikasıyla ilgili görüşlerini sunan Yapıcıoğlu, “Siz ekonomiyi büyütmek istiyorsanız ve bu büyümeden milletin nasiplenmesini istiyorsanız yapmanız gereken şudur; üreterek, istihdamı artırarak ve ihracat yaparak ekonominizi büyütmelisiniz. Bizim yıllardır söylediklerimizi hükümet şu anda söylemeye başladı. Dedi ki, ‘biz öyle bir çizgi tutturacağız ki üreterek istihdamı, ihracatı artıracağız, cari açığı azaltacağız.’ Biz defalarca her ay düzenli olarak ekonomi ile ilgili her vesileyle yaptığımız açıklamalarda ‘cari açık ciddi bir sıkıntıdır, siz bu cari açığı aşağı çekmezseniz, açık finansman çalışmaya alışırsanız sıkıntı yaşarsınız.’ demekteyiz. O sıkıntı geldi şu anda hep birlikte yaşıyoruz. Yanlış var ama bir sürü yanlışın arasında hükümetin doğru yönde atacağı bir adımı muhalefet yanlış olarak niteliyor. Madem yüzlerce yanlışı var ‘bu da yanlıştır’ demesini anlamakta zorlanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Doğru kimden gelirse gelsin desteklediklerini, yanlışı kim yaparsa yapsın karşı çıktıklarının altını çizen Yapıcıoğlu, “Biz muhalefetiz diye iktidarın doğrularına karşı çıkmayız. Yanlışlarına karşı çıkarız. Doğrularına da doğru deriz. Doğru kimin olursa olsun doğru deriz.” dedi.
“Asgari ücret, %50 açlık sınırının üzerinde olmak zorundadır”
Asgari ücret
Asgari ücret hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, “Rakamlar muhtelif konuşuluyor. Rakamdan ziyade belki usulü konuşmak gerekiyor. Öncelikle birinci düğme yanlış iliklenmiştir. Nedir o birinci düğme? Asgari ücretin tanımı. Bugünkü tanımda asgari işçinin ailesi yoktur. Sadece işçinin zorunlu ihtiyaçlarına, günün fiyatları üzerinden yetecek ücretten bahsediyor. İlk önce bu tanıma işçinin ailesinin de dahil edilmesi lazım. Asgari ücretin açlık sınırının bir miktar üzerinde olması lazım. O miktar ne kadardır bana göre en az yüzde 50 açlık sınırının üzerinde olmak zorundadır. Bir memleket düşünün asgari ücretlisi açlık sınırının altında. Emeklileri açlık sınırının altında, memurlarının önemli bir kısmı da yoksulluk sınırını altında. Mutlaka ciddi bir şekilde hükümetin bunu üzerine eğilmesi lazım. Bir taraftan asgari ücreti yükseltirken asgari ücretli çalıştıranlar bunun altından kalkamaz, işten çıkarmamaları için onları da rahatlatmak lazım. Gerekirse devlet asgari ücret desteği vermeli. Ama en baştan asgari ücretliden vergi almaktan vazgeçmelidir. İşverenin yükü artmadan asgari ücretli bir nefes alacak.” ifadelerine yer verdi.
“Tesettürle ilgili Anayasal bir güvence getirilmelidir”
Başörtüsü meselesi
Şu an fiilen başörtüsüyle ilgili bir sorunun olmadığını ama bunun defakto bir durum olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, “Yarın bir gün hükümet değiştiğinde, başka birisi iktidara geldiğinde o sorunlar yine yaşanır. O yüzden tesettürle ilgili Anayasal bir güvence getirilmelidir. Hiç kimsenin kendi inancına aykırı bir davranışa aykırı davranmaya zorlanamayacağına dair hüküm getirilmeli. Kendi inancının gerektirdiği kılık kıyafeti giyebileceğine dair hüküm getirilmeli. Bu anayasal bir güvenceyle yapılırsa yarın öbür gün iktidar değişirse basit bir yönetmelik değişikliğiyle o zulmüler çok kısa sürede kolayca geri getirilemez. Bu yüzden anayasal güvence getirilse iyi olur. Sistemi toplumun değerleriyle barışık yapmak lazım. Bu değerlerin başında inanç gelir. Sistem tepeden inme, jakoben bir anlayışla topluma şekil vermeye çalıştı. Milletin kafasına zorla şapka geçirdi, alfabe değişikliği yapıldı. Bazı kurumlar kapatıldı, medreseler gibi. Tevhid-i Tedrisat kanunuyla bütün eğitim kurumlarının kapısına kilit vurulurken insanlara resmi bir ideoloji dayatıldı. Bunlar yaşadığımız gerçekler. Biz diyoruz ki bu tepeden inme yöntemlerle millete çektirilen zulümler bu sistemin yanlışlığını gün açığa çıkardı. Yeter bu zulümler. Madem biz cumhuriyet diyoruz, o zaman diyoruz ki, halkın temsilcisiyle oraya gidenler onların yapacağı tasarruflar, çıkaracağı kanunlar düzenlemeler halkın inancıyla, geleneğiyle, tarihiyle örtüşmeli.” dedi.
“HÜDA PAR’da kadınlar için bir kota yok, bacılarımız isterse yüzde 50’nin de üzerine çıkabilirler”
HÜDA PAR’da kadın
Son olarak HÜDA PAR’da kadınlara nasıl yer veriliyor mu? sorunu cevaplayan Yapıcıoğlu, “Herhangi bir sınır yok, kota yok. Bacılarımız isterse, görev alırlarsa yüzde 50’nin de üzerine çıkabilirler. Bayan olduğu için biz kimseyi görevden uzaklaştırmayız. Görevi vermemezlik yapmayız. Hiçbir bayanı da sadece bayan olduğu için o yükü onun sırtına yüklemeyiz. Bu iş gönüllülük esasıyla yapılır. Bizim bacılarımız da en az bizim kadar çalışıyor. Fakat bir kişi vitrinde olmak istemiyorsa ‘illaki sen buraya çıkacaksın’ diye bir durum yok. Dediğim gibi bir kotamız yok, sınırımız yok. Bizim kadın Genel Başkan Yardımcımız var, GİK’te bacılarımız var. Genel anlamda bacılarımız daha çok arka planda, işin mutfak kısmında çalışmayı tercih ediyorlar.” şeklinde konuştu.