HAYAL KIRIKLIĞI YAŞANAN BİR KURULTAY

HAYAL KIRIKLIĞI YAŞANAN BİR KURULTAY

CHP’nin 18.kurultayından şunları anladık:

1-Anladık ki, bu partinin doktrin sorunu vardır. Zira parti yöneticilerinin neyi savundukları belli değil. Solcu mudurlar? Eğer solcu olsalardı, aşırı sağcılardan medet umarak onları aday göstermezlerdi. Sosyal demokratız, diyorlar. Eğer sosyal demokrat olsalardı, Batı’daki sosyal demokratlar gibi oy aldıkları kitlelerle sahip çıkıp onlara iktidar yüzü gösterirlerdi. Laikçi ve Atatürkçü müdürler? Evet, el-Hak Atatürkçüdürler. Ama Atatürkçülüğü ve laikliği ne kadar su-i istimal ettiklerini Kemal Kılıçdaroğlu da anladı ki, dört-beş yıldır bu sevdadan vazgeçti ve son tahlilde partideki laikçi unsurlarla kavga etmeye başladı. Öyle ki laik Kemalistler onu, CHP’yi sağa kaydırmakla suçluyorlar.

2-Anladık ki, bunlar, Türkiye’de iktidara falan talip değillerdir. Çünkü 5 seçimden mağlup olarak çıkan bir genel başkan, baskılara dayanamayarak olağanüstü kurultayı topladığı için kendisini demokrat ilan edip bununla övünüyor. Ve diyor ki: “Kimse benim demokratlığımı tartışamaz. Eğer ben izin vermeseydim siz kurultayı toplayacak imza sayısına ulaşamazdınız.” Siz beş seçim kaybedeceksiniz, sonra da olağanüstü kurultayda, bir hayal kırıklığı yaşadıktan sonra yeniden genel başkan seçildiğiniz için övüneceksiniz. Anlıyoruz ki, bunların tek dertleri milletvekilliklerini yandaşlarına dağıtarak muhalefet olmaya devam etmektir.

3-Anladık ki, CHP’nin yapısı arızalıdır. Devrimciyiz, diyorlar; hiç biri devrimci değil. Hatta parti yönetiminde yer alan faşistlerin sayısı oldukça kabarıktır. Bu yetmiyormuş gibi dışarıdan faşist ithal ediyorlar. Avazı çıktığı kadar ve tehditvari bir üslûp ile,“Ben Dersim’li Kemalim” diyor Kılıçdaroğlu. Ya, sen Dersim’li olsan ne yazar? Senin doğum yerin olan Dersim’in adı değiştirilmiş ve 1937-38’de yaşanan katliamın üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen hala hayatta olan mağdurlar var. Ve sen Dersimin adının ve öldürülen dedelerinin itibarlarının iade edilmesi için bir tek adım atmış değilsin. Neren Dersimli acaba?

4-Anladık ki, Kılıçdaroğlu yönetimde, tam bir baskı ve korku imparatorluğu oluşturmuş. Mümkün olan her yerde kendisine bağlı insanları il başkanlığına getirmiş. Delege üzerinde öyle bir baskı kurmuş ki, bir il dışında bütün il başkanları günler öncesinden Kılıçdaroğluna biatlerini ilan ettiler. Kurultay başlangıcında da delegenin % 90’ı Kılıçdaroğlunu aday gösterdi. Ama seçimlerin sonuçları ilginç oldu: Kılıçdaroğlunu aday gösteren delegelerden 200 kişi Muharrem İnce’ye oy verdi. Böylece Muharrem İnce 415 delegenin oyunu alarak Kılıçdaroğluna büyük hayal kırıklığı yaşattı.

5- Anladık ki, CHP, eskitilmiş ve itibarı kalmamış sağcılara umut bağlayan bir parti haline gelmiştir. Çiçeği burnunda CHP’li Bekaroğlu, “Hiç kimse bana sağcı diyemez”  buyurmuş. Kendisine uygun olanı söylemiş. Zaten biz ona sağcı demiyoruz. Her şey aslına rücû eder. Araştırsanız, Bekaroğlu CHP’li bir aileden gelmiştir ve aslına dönmüştür. Tabi dönüşü, çaresizliktendir. Ne Saadet Partisi, ne Has Partisi onun umutlarını yeşertti. Ak Parti de onu bünyesine almadı. Kaldı tek bir başına. CHP, bir oyalanma ocağı sanki… Kılıçdaroğlu bir müddet Bekaroğlu ile o da bir müddet Kılıçdaroğlu ile oyalanacaktır

6- Anladık ki, CHP için Milli Güvenlik Kurulunun kararları hiç de önemli değildir. Çünkü Paralel yapı denilen örgütle mücadele Milli Güvenliğin kararlarında ve hükümet programında yer aldığı halde her iki genel başkan adayı da konuşmalarında bu yapıdan söz etmediler. Oysa Türkiye’nin geleceğine talip olduğunu söyleyen bir partinin, bu yapı hakkında olumlu veya olumsuz konuşmaması vahimdir. Eğer hükümetin tezlerine ve Milli Güvenlik kurulunun kararlarına güvenmiyorsanız, o zaman kalkar, mağdur edilmiş bulunan bu yapıyı adam-akıllı savunursunuz. Ama bu konuda tamamen sessiz kalmanız aklımıza başka şeyler getiriyor.