HASTALIKLAR

HASTALIKLAR
Hastalıklar iki çeşittir, biri maddi hastalıklar, diğeri ise manevi hastalıklardır. Her iki hastalıkta insanı ilgilendirir. Maddi hastalıkların tedavisi maddi şeylerle oluyorsa da, maddi hastalık tedavisi sektörsel haline gelmiş, tüketim sarhoşluğuna dönmüş denilebilir. Tıbbı nebevilere baktığımızda maddi ve manevi hastalıklar sadece ilaçlarla tedavi edilmemiş, duyularla tedavi yöntemleri uygulanmıştır.
Yüksek bir yerden akan suyun sesinden, akan bir nehre nazar etmekten, gökyüzüne bakmaktan, Tabiat güzellik yeşilliklerinden, öten kuş ve keklikten, bülbülden adeta şifalar aranmış, hatta neticelere bile varılmıştır. Şunu kesin bilmek lazım, geçmiş ümmetlerin hastalıkları, açlıktan, gıdasızlıktandır, 20. asrın hastalıkları ise, çok yemek ve tüketimdendir. Mideler çöp tenekesi misali doldurulup, boşaltılmaktadır.  İnsanlık hastalıkları önlemek için çareler aramış, buluşlar bulmuş, bulmaya da devam ediyorlar, ta ki bir hastalığa çare olsun, dert, dertler dinsin. Bir toplum da para, menfaat, şahsi çıkar insan sağlığı önüne geçmişse, o toplumda sağlıklı nesiller olmaz.  Onun için sağlık alanın da hastanelerde insan selinden geçilmiyor.  Hastalıklar azalacağına daha da çoğalıyor. Maddi hastalıkların başrolü, yeme içmedendir. Asrımızda yeme içmelerimize bakalım ve kontrol edelim. Yediğimiz piliç cinsi tavuklar hormonludur üreticinin daha fazla para kazanmasına matuftur. Yediğimiz ekmek kontrol edilmeyen fırınların mikrop yuvasından soframıza konmaktadır. Öğütülen buğdayın kabuğu alındığından asıl gıda, vitamini heba edilmektedir. Dil tadı alabiliriz. Mide de hastalık bataklığıdır. Sebze meyvelerimiz yüzde yüz hormonludur. İnsan sağlığına zararlıdır, sebzelerin seralarda yetişmesi yine bol para kazanma, zengin olma, teşvikidir. Kırmızı etlerimiz de, kontrolsüz sağlığı tehdit eden cinstendir. Hele sıvı sabunlar, şampuanlar, deterjanlar,  insan vücudunun kenesidir. Deri ve iç çamaşırlarımızla mikroplar vücudumuza yerleşmektedir. Burnumuza güzel kokusu gelse de. Gençliği celbeden, çeşitli güzellik, şekil gösterme, ilaçları, macun, jöleler, cilt bakımı, tam gençliği tahrip eden mikrop bataklığıdır. Kapitalizmin bir branşı olup, yüksek kulelerde yaşayanların,  para kazanma, zengin olma, sömürü araçlarıdır. İstenilen sağlıklı bir neslin olması için, gerçek bilimsel verilerle elde edilen, topraktan çıkan, hemen sofraya konan, gıdalar olmalı ki, sağlıklı nesiller olsun. Maddi yönden beşeriyet para kazanma uğruna, tüketim maddeleri ile ne kadar bozuluyorsa, manevi yönden de en az o kadar bozuluyor. İfsat ediliyor. Maddi ve manevi hastalıkların yegâne müsebbibi kapital elde etme, zengin olma, saltanat sürme, emici hortumcuların, çalışmadan para kazanma bedbahtları. Sömürü baronlarıdır. Onların tek düşüncesi, para kazanma, servete servet katma, egolarını tatmindir. İnsan sağlığı onların umurunda değildir. Bunlarda insan sevgisi varsa, sahte bal satamazlar, domuz etinden yapma sucuğu piyasaya sürmez ve göz yummazlar.  Bu sahtekârların maşaları da vardır. Bir vaiz gibi, her gün her an, görsel vasıtalarla taksitlendirmeler yaparlar, övgüleri insanı mıknatıs gibi çeker. İnsanlıktan bihaber insan tipleridir bunlar. Mevla hepimizi şerlerinden korusun. Manevi hastalıkların mikrobu ise, asrımız da TV ler, internetler, sporun her çeşidi, Cazip, çekici, reklam vasıtaları, uyuşturucunun her çeşidi, insanı rahatsız eden yüksek seslerdir. Ruhlar hasta olursa toplumda huzur olmaz. Mimsiz medeniyet muhipleri , toplumda dışı çok güzel, çalımlı, ruhları hasta insan tipleri ile doludur. Her koyun bacağından asılır sözü yanlıştır. Asılı koyun kokar, kurtlanırsa etrafı berbat eder,  Manevi hastalıkların tedavisi de dinle olur. Toplumda aşırı bir israf furyası var, israf ne kadar kötü ise, cimrilik te o kadar kötüdür. Tüketim israfı, zaman israfı asrımızda kötü bir illettir. Her ferde bulaşmıştır. Konuyu toparlarsak, Dünyada sağlıklı yaşamak her canlının hakkıdır. İnsan sağlığını tehdit eden, her şey kötüdür, ret edilmelidir. Aklıselimle mücadele edilmelidir. Parayı, zevki, sefayı sağlıktan üstün tutan, zihniyetler kalplerde mahkûmdur.
Tedavi olmak dinimizin emirlerindendir sofraya oturmadan önce, sofradan kalkınca, elleri yıkamak, peygamberin sünnetlerindendir.”YİYİNİZ İÇİNİZ FAKAT İSRAF ETMEYİNİZ, ÇÜNKÜ İSRAF EDENLERİ ALLAH SEVMEZ” İlahi emirdir.”ACIKMADAN YEMEMEK, TOK OLMADAN KALKMAK” “ EVİN ÖNÜNDEN AKAN BİR AKARSUDA GÜNDE BEŞ KERE YIKANANDA KİR KALIRMI? Elbette kalmaz, Peygamber buyruğudur. İlahi emirler, sağlıklı meşru ,yaşamla ancak yapılabilir. Nefsi, nesli, aklı, aileyi, ticareti, tüketimi, üretimi, bozan her kes haindir, insan düşmanıdır. Vücudumuza arıtma tesisini yerleştiren Rabbimize karşı nankörlüktür. Zamanını üç beş kişi ile Mağara kültürüyle, mide doldurma boşaltmayla, geçirenler , mesuliyetten kurtulamazlar. Kötülüklerle mücadele etmek her insanın görevidir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra, Yere tükürenlerin tükürüğünü, temizlikçiler eliyle üzerine kireç dökerek mikroplardan insanları korumuştur. Avrupa’nın, batının insanlığa vereceği hiçbir şey yoktur. Kâğıtla temizlenmek, medeniyet değil, ilkelliktir. Temizlik su ile olur. İnsan fıtratı onu gerektirir. Ruhları şark çıbanına tutulmuş hasta ruhlardan hayır gelmez. Son söz Ziya Paşanın “HALK İÇİNDE MUTEBER BİR NESNE YOK DEVLET GİBİ, OLMAYA DEVLET CİHANDA BİR NEFES SIHHAT GİBİ”…