Harran Üniversitesinde “Bilimlerin Işığında Yaratılış” Paneli

Harran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümünün düzenlediği “Bilimlerin Işığında Yaratılış” paneli büyük ilgi gördü.

Harran Üniversitesinde “Bilimlerin Işığında Yaratılış” Paneli

 

Fen-Edebiyat Fakültesi Büyük Anfisinde düzenlenen, oturum başkanlığını Biyoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Hasan Akan’ın yaptığı panele konuşmacı olarak İstanbul Gelişim Üniversitesinden Kimya bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Çakmak, Dumlupınar Üniversitesinden emekli öğretim üyesi Biyolog Prof. Dr. Âdem Tatlı ve Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz katıldılar.
“Bilimlerin Işığında Yaratılış” paneline öğrencilerin yanı sıra İl Milli Eğitim Müdürü Metin İlci, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Uzunköy, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hikmet Akdemir, Araştırma ve Uygulama Hastanesi başhekimi Doç.Dr. Hasan Karsen, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Değirmenci, dekan yardımcısı Doç.Dr. Ekrem Bektaş, Coğrafya Bölüm başkanı Sedat Benek, Siverek Meslek Yüksekokul Müdürü İbrahim Hayoğlu, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokul müdürü Doç.Dr. Necmettin Elmastaş, Ak parti İl Yönetim Kurulu Üyesi Sait Ağan ve çok sayıda öğretim elemanları katıldı.
Panel saygı duruşu ve İstiklal Marşıyla başladı. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mustafa Değirmenci’nin selamlama konuşmasından sonra, Biyoloji bölümünün hazırlamış olduğu bir sinevizyon gösterimi yapıldı.
Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Akan; “Her bir varlık çeşidinin yaratılış gayesi ve nasıl yaratıldığı, insanlığın hep üzerinde durduğu bir husus olmuştur. Tek hücreden ibaret bir yaratık olarak varlık âlemine ayak basan insanın, zaman nehrinde belirli bir olgunluğa ulaşması, düşünenlerin âlemini, geçmişte olduğu gibi şimdi de meşgul etmektedir. “Kâinattaki varlık ve sistemler ne şekilde, nasıl ve niçin ortaya çıktı?” gibi sorulara fen sahasındaki ilim dalları, genellikle “metafizik alanı” deyip cevap aramazlar. Ne yazık ki, bu ve benzeri sorulara cevap verme vazifesi evrime yüklenmiştir. Ama bu kadar kapsamlı ve üstelik geçmişte cereyan etmiş olayları bir veya birkaç teoriyle izah nasıl mümkün olacaktır? Bu bakımdan evrimi “Biyolojinin Felsefesi” olarak adlandırmak, belki de en isabetli davranış olacaktır” şeklinde konuştu.
İnsanlık önünde iki yol açılmış ve günümüze kadar süregelmiştir. diyen panelist Prof. Dr. Adem Tatlı, bunlardan birisi, semavi dinlerin bu kâinat ve özellikle insanın mahiyeti hakkında beyanları ile bunları teyit ve tasvip yönünde ileri sürülmüş fikirlerdir. Diğeri ise, çoğu zaman bir görüşü tekzibe yönelik, tamamen materyalist bir felsefenin hâkim olduğu bir düşünceler olduğunu söyledi.

Evrim ile ilgili de konuşan Prof. Dr. Tatlı; “Evrim kelimesi; başkalaşma, farklılaşma, kademeli olarak gelişme ve değişme ve ilerleme gibi aralarında değişik farklar bulunan pek çok kelime, tâbir ve deyim yerine kullanılmaktadır. Yani bir kavram karmaşası mevcuttur. Evrimi esas tartışmalı hale getiren, onun “evolüsyon” karşılığı kullanılmasıdır. Yani, bir türden bir başka türün ve dolayısıyla bu yolla, insan da dahil bütün canlıların, silsile halinde birbirinden tesadüfen ve tabiatın eseri olarak ortaya çıktığı görüşüdür. Maddeyi ilahlaştıran pozitivist inanç savunucuları, böylece evrim teorisini, bilimsel platformundan çıkararak ideolojilerine âlet ediyorlar” şeklinde konuşmasını tamamladı.

Eğitim sistemi ile ilgili konuşan Panelist Prof. Dr. Osman Çakmak ise, günümüz Türkiye’sindeki eğitim sistemi ve politikası toplum mühendisliğinin etkileri ile şekillendiğini söyleyerek şöyle dedi; “Türkiye’nin eğitim ve müfredat tarihi, insanımızın temel değerlerine tezat teşkil eden uygulamalarla doludur. Bugün biz İlahiyat fakültelerinde bile dini ilimlerle beraber fenni ilimleri birlikte okutamıyoruz. Oysaki yapılması gereken, felsefenin hikmetle bağını kurmak ve dolayısıyla varlığı bir bütün olarak görmenin yolunu açmaktır. Felsefenin hikmetle, bilimin de metafizikle bağı yeniden tesis edilince insan hayatı yeniden anlam kazanacaktır.”

Bilimlerin Işığında Yaratılıştaki fen bilimlerinin önemine değinen Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz; “Bilim tekniğe dair, mesleğe dair, hayata dair sorulara cevap ürettiği gibi dini hakikatleri anlamaya da destek olmalıdır. Böylece fen bilimleri inanca ve dini hayata dair sorulara da cevap verdiği ve çözüm ürettiği ölçüde anlam kazanacaktır. Konuya bu açıdan bakınca hak dinle, bilimin maksatları birleşmektedir. Tarih boyunca bilimsel araştırma ve çalışmaların en büyük bir teşvikçisi hak din olan İslamiyet olmuştur. Zaten Kuran’ın ilk emri “Oku”dur” şeklinde konuştu.

Aynı gün saat 19.00’da aynı program, Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliği ile Milli Eğitim Müdürlüğü Konferans Salonunda, Şanlıurfa’da görev yapan öğretmenlere düzenlendi.