HAMA'LI MOLLA AHMED

HAMA'LI MOLLA AHMED

1981 yıllarıydı. Aslen Halep Kürtlerinden olup fakat Hama'da yaşayan ve İhvan-i Müslim'in cemaatine mensup olan Molla Ahmed adında bir âlim vardı. Molla Ahmed bir yolunu bulup Hafız Esad'ın katliamından kurtulmuş ve Mardin'e gelebilmişti. Bir dostunun verdiği pusula ile Mardin'de bir adres bulmuş ve o adreste bulunan hamiyet sahibi bir zatın himayesinde 5-6 ay Mardin'de kalabilmişti. Yanında eşi ve üç çocuğu da vardı.
Molla Ahmed kelimenin tam anlamıyla Muhacir idi. Vatanını, dostlarını, çevresini ve çok yakın dava arkadaşlarını cehennemi bir atmosferde bırakıp Muhacir olmuştu. Bu yüzden Mardin'deki hayatından çok memnun olmasa da bir müddet sonra çevresinde oluşan insanların samimiyetleri ve candan misafirperverlikleri bir nebze olsun tedirginliğini giderebilmişti.
Onun en büyük merakı Hama'daki Müslüman kardeşlerinden haber alabilmekti. Gelen haberler hiç de iyi değildi. Kimi haberlere göre 50 bin insan, kimisine göre de 10 bin insan öldürülmüştü. Galiba doğru olan, on binden fazla insanin öldürülmesi ve toplam 50 bin insanın yerlerinden edilip tutuklanmış olmalarıydı. Korkunç bir şey… Müslüman olduklarını söyleyen ve sabahleyin radyolarını Kur'an'la açan bir devletin memurları, dindarlıktan başka hiçbir suçu (!) olmayan Müslüman kardeşleri katlediyorlardı. Öyle anlaşılıyor ki, o devletin memurları, ecnebiler hesabına hareket ediyorlardı.
Molla Ahmed, Mardin'da misafir olduğu sıralarda zaman zaman kente bağlı köy ya da kasabalara giderek oradaki insanlarla tanışıyor ve sohbet ediyorlardı. Fakat Molla Âhmed çok dikkat etmeliydi, çünkü hem Türkiye hem de Suriye tarafından izleniyordu. Türkiye'nin emniyet güçleri bu konuda ikna edilebiliyorlardı; fakat Hafız Esad'ın ajanları Molla Ahmed'i her yerde arıyorlar ve onu sağ olarak yakalayabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı.

Nihayet Ba'as partisine mensup Esad'ın ajanları Molla Ahmed'in Mardin'de olduğunu tespit ettiler ve iyi bir istihbaratla yaşadığı evi de buldular.

Sıra onu canlı bir şekilde yakalamaya gelmişti.

Bunun için Esad tarafından başına 500 bin dolar konmuştu.

Bu para dinini dünyaya satabilecek adamlar için hiç de fena sayılmaz, hatta çok cazip bir para sayılırdı. Yörenin dilini konuşan ve Mardin'e gelmiş bulunan üç ajan Molla Ahmed'in gittiği köy ve kasabaları tespit ediyorlar, ardından onlar da aynı yerleri ziyaret ederek 500 bin dolara tamah edebilecek adamları belirlemeye çalışıyorlardı. Ancak 500 bin doları alabilmenin bir tek şartı vardı: Molla Ahmed'i Suriye hududundaki Baas partisi temsilcilerine sağ teslim edebilmekti.
Fazla zaman geçmeden 500 bin dolara tamah eden imansız birkaç köylüyü bulmuşlardı. Bunlar Molla Ahmed'in Mardin'de misafir olarak kaldığı eve gelerek, hocadan istifade etmek için onu köylerine davet etmek istediklerini bildirdiler. Ev sahipleri güvenliğinden şüphe duymadıkları bu adamlara Mola Ahmed'i teslim etmekte tereddüt etmediler. Üç hain adam Molla Ahmed'i bir taksiye koydular ve Suriye Hududuna doğru yola çıktılar. Ancak Yolun tam ortasında Molla Ahmed'in taksiden indirerek ellerini ve kollarını bağlayıp onu bağaca kilitlediler ve yollarlına devam ettiler.
Molla Ahmed bıkmadan ve usanmadan dirseği ile bagaj kapağına vurarak taksiyi durdurmalarını ve kendisine azıcık su vermelerini istiyordu. Nihayet sağlığına önem vermeleri gerektiğini düşünerek arabayı durdurup bir bardakla ona su verdiler. Fakat Molla Ahmed başına gelecekleri bildiği için, hiç olmasa bu hainlere zarar olsun diye, suyu uzatan adamın başparmağını ısırır ve bir daha bırakmamak üzere dişlerini sıkmaya başlar.
Hain adamın canı çok yanmaya başlar ve parmağını kurtarmak için tüm çabasını sarf eder. Fakat bir türlü parmağını kurtaramaz. Nihayet yerden bir taş alır ve can havliyle Molla Ahmed'in kafasına vura vura parmağını kurtarır ama Molla Ahmed'i sağ olarak Esad'ın ajanlarına teslim edemez. Dolayısıyla ödülü alamayacakları için Hoca'yı kaçıranlar büyük bir hüsran içinde kalmışlardı. Ajanlar ölü olan bir şahsı almak istemedikleri için Türk güvenlik güçleri o hainleri yakaladılar.

Mahkeme sonunda adam öldürmek suçundan o hainlerin her birisi on yıl hapis yatmıştı.

Dini dünyaya satanlar her zaman ve her zeminde bulunabilir.

 Ama böyle insanlar ne kadar da betbahttırlar.
Kur'an'ın ifadesiyle "Hem dünyada hem de Ahrette hüsrana uğrayanlar" bunlar olmalıdırlar.