Halka Meydan Okuyan Bir Mahkeme, Anayasa Mahkemesi

Halka Meydan Okuyan Bir Mahkeme, Anayasa Mahkemesi

Anayasa Mahkemesi tahmin edildiği gibi 7 Temmuz'da beklenen açıklamasını yaptı ve TBMM'nin hazırladığı Anayasa değişikliğini kısmen iptal etti. Bu kez, başta CHP olmak üzere davayı açan taraflar ne ölçüde sevinip ellerine kına yakacaklar bilemiyorum. İlk tepkilere bakılırsa Anayasa Mahkemesi ksmi iptal kararıyla beklentilerine cevap vermemiş. Hatta bazı CHP'liler: "Görülüyor ki, AK Partinin iddia ettiği gibi, Anayasa Mahkemesi CHP'nin isteği doğrultusunda karar veren bir merci değildir" diyerek memnuniyetsizliklerini ifade ediyorlar.

Bu kez mahkemenin, daha çok yasaların ruhuna aykırı hareket etmemek ve orta bir yol bulmak için tasarıdaki kelime ve cümlelerle oynadığı açıktır. Fakat yine de dava açan muhalefet partilerini memnun etmemiştir.

Fakat gerek türban davasında, gerek 367 davasında olduğu gibi bu kez de anayasanın ruhu olan adalet Mahkeme tarafından açıkça çiğnenmiştir. Zira Anayasa Mahkemesi önüne getirilen yasaları sadece şeklen incelemeye tabi tutabildiği halde bu kez de esastan incelemiştir. Hatta tüm Türkiye bu yasa ihlalini Başkan Haşim Kılıç'ın ağzından dinledi. Başkana göre daha önce olduğu gibi bu kez de bu yasa tekliflini, 4. maddedeki değişmezlik ilkesi açısından ele aldıklarını ve bu tür incelemelerin konjuktürel olarak ilerde de devam edebileceğini ifade etti.
Başkan'ın bu açıklaması millete meydan okumaktan başka bir şey değildir. Düşünün; gücünü meclisten ve milletten alan hükümet yanlış yaptığı zaman Anayasa Mahkemesi bu kararı denetliyor iktidar partisini bile kapatabiliyor. Peki, Anayasa Mahkemesi Anayasayı çiğnediği zaman bu heyete kim dur diyecek?

Kuşkusuz Anayasa Mahkemesinin veya kim olursa olsun, benzeri şekilde halka meydan okuyan kurumların cevabını yine halk verecektir. Türkiye'yi 2007 seçimlerine götüren e-muhtırayı ve Anayasal kuruluşlar tarafından da destek gören, hatta Cumhurbaşkanı Necdet SEZER tarafından desteklenen cumhuriyet mitinglerini hatırlayınız. Temmuz 2007 seçimleri tüm o puslu havayı dağıttığı gibi haklı durumda olan ve mağdur edilmek istenen hükümetin elini de güçlendirmiş oldu.

Anayasa Mahkemesinin haddini aşan ve her şeyi oldu-bitiye getiren tutumu da 12 Eylül'de yapılacak referandumda cevap bulacaktır elbette ki… Hatta bu referandum muhalefet tarafından Başbakan Tayip Erdoğan'ın başbakanlığını oylama referandumu haline getirilmek isteniyor. Çünkü CHP, MHP ve BDP referandumda "HAYIR" oyunu kullanmak için şimdiden propagandaya başladılar bile. Bu üç parti, tüm umutlarını artan terör olaylarına bağlamış durumdalar. Onlara göre referandumdan önce terörün artması kendileri açısından iyi bir şans sayılır. Bu yüzden terör zirvesinde Başbakanla buluşmak istemiyorlar.

Bekleyip göreceğiz; bu halk bugünkü ağır terör faturasını, ilk kez Kürtleri eşit vatandaş statüsüne kavuşturan Ak Partiye kesecek kadar beyinsiz değildir. Bugüne kadar bir taraftan halkı sindiren, özellikle Kürtleri insan yerine bile koymayan, bir taraftan da el altından terörü azdıran ETÖ'nün kimin tarafından korunduğunu halk iyi biliyor. Sizce de BDP'nin ETÖ'yü kınamaması ve açılan davalarda hak ettiği cezayı alması için çaba göstermemesi manidar değil midir?  Oysa gerçek bir BDP'nin işi gücü bırakıp ETÖ'yü ortadan kaldırmak için çaba sarf etmeli değil miydi?

Ama yine de Sayın Başbakan ve Ak Partililer bu konuyu halka iyi anlatmalıdırlar. Aksi takdirde terör olaylarının bunaltması sonucu halkın Anayasa Paketine "HAYIR" oyunu kullanması muhtemeldir.

Aşık Veysel'in deyişiyle, uzun ince bir yoldayız.

Kalın sağlıcakla.