HAŞİM KILIÇ ÇOKTAN TEDİRGİN…

HAŞİM KILIÇ ÇOKTAN TEDİRGİN…

Aslında Haşim Kılıç son Anayasanın kuruluş yıldönümü toplantısında yaptığı konuşma ile değil, 17 Aralık operasyonlarından beridir değişik havalara girmiş bulunuyor. Son zamanlarda güya tarafsız davranarak fakat yargı içinde yuvalanmış kötü niyetli bazı odakların temsilciliklerini üstlenmiş gibi konuşuyor ve onları mutlu edecek kararlara imza atıyor. Bence Haşim Kılıç bu son konuşmasında söyledikleri değil, twitter ile ifade ettikleri şeyler daha çok siyasi idi.

Hatırlarsanız, twitter’la ilgili olarak alel-acele almış olduğu karardan hemen sonra, bu kararı savunan ve ayaküstü devam eden uzun bir basın toplantısı yapmıştı. Belli ki, Haşim Kılıç ve arkadaşları o kararı alırken, hükümete karşı fakat paralel yapıyı destekleyici ve bütün muhalefeti sevindirecek bir karar aldıklarını çok iyi biliyorlardı.

Daha o zaman, yani twitter kararından hemen sonra “Bu kararı milli bulmuyorum ve saygı da duymuyorum” diyen Sayın Başbakan’ı Haşim Kılıç, duygusal konuşmakla suçlamıştı. Yani ona göre Sayın Başbakan, kendi şahsi ve kişisel menfaatleri için böyle konuşuyor, derdi memleket değil. Onun asıl derdi, yargı karşısında düştüğü kişisel durumudur.

Haşim Kılıç belli ki, paralel yapının elini güçlendirecek çok organize ve güçlü bir yargı vesayeti oluşturma çabasındadır. Türkiye’de hükümetler her zaman bir vesayet altında ve gözetiminde olmak zorundaymış gibi, dün askerî vesayet, bugün de yargı vesayeti oluşturulmaya çalışılıyor.

Bu iddianın en büyük delili o gün, YSK’nın Ankara seçimleriyle ilgili olarak bir gazetecinin “Efendim, CHP Anayasa mahkemesine başvuracağını söylüyor. Ne yapacaksınız?” şeklinde bir soru sorduğu zaman Haşim Kılıç, Türkiye’de mevcut olan yargı geleneğini görmezden gelerek “Gelince arkadaşlarımız bakar ve bir karar verirler” şeklindeki sözleriydi.

YSK’nın kararları, tıpkı Anayasa Mahkemesi kararları gibi kesin olmasına rağmen Haşim Kılıç “YSK’nın verdiği karar kesindir. Onu bize getirmek yanlış olur” diyeceği yerde, yeni bir de-facto oluşturacak ve yeni bir vesayet kapısını açacak sözler söylemişti. Eğer yarın Anayasa Mahkemesi Ankara seçimleriyle ilgili bir karar verse, (karar olumlu veya olumsuz olsun fark etmez) bu yeni bir vesayet olur.

Oysa Batı demokrasilerinde hiçbir yüksek mahkeme başkanı veya üyesi siyasi bir açıklama yapamaz. Yaptığı takdirde o makamda kalamaz. Hem iktidar hem de muhalefet onun istifa etmesi için baskı yaparlar. Fakat Haşim Kılıç, Anayasanın kuruluş yıldönümü toplantısında hem Cumhurbaşkanını, hem Meclis Başkanı hem de Başbakan ve bakanların gözlerine bakarak zehir-zemberek ve tamamen Sayın Başbakan’ı hedef alan siyasi bir konuşma yapıyor, ama bizdeki muhalefet buna alkış tutuyor. Yazıklar olsun…

Hele Haşim Kılıç’ın şu sözüne ne demeli? “Şu an başka bir vesayetin inşa edilmesi ile karşı karşıyayız. Kimse bunun sorumluluğundan kendisini azade tutamaz. Son dönemde yargı paralel devlet veya çete denilen çok ağır bir suçlama ile karşı karşıyadır. Bu suçlama yargının üzerinde kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Yargıya olan güven ağır yara almıştır. Herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri ortaya koymalıdır. Bu kişilerin başka illere tayin edilerek sorunu çözmenin anlamsızlığı ortadır

Haşim Kılıç bu sözleriyle doğrudan doğruya Sayın Başbakan’ı ve Hükümeti hedef almaktadır. Ona göre yargıda bir paralel yapı ve çeteleşme yoktur. Peki, Adana’da bir hâkim tarafından tutuklanan 6 polis şefi, ertesi gün hangi yargıya mensup olan bir nöbetçi hâkim tarafından salıverildiler? Demek ki bir örgüt ve bir çete vardır. Ayrıca o çeteleri koruyan bir medya da vardır. Ve bunu Haşim Kılıç’tan başka herkes biliyor.

Ben Haşim Kılıç’ın CHP+MHP tarafından cumhurbaşkanı adayı yapılacağını ve onun böyle bir cesaretle ortaya çıkacağını sanmıyorum. Çünkü kaçak güreşmekten hoşlananlar sahaya inemezler. Ama bir şey var: Acaba birileri ona da şantaj mı yapıyor? Olabilir