HAC İZLENİMLERİM -2

HAC İZLENİMLERİM -2


Hac olayını kelimelerle ifade etmek mümkün değil.  Bizimki de denizden bir damla. Haccı inkâr etmek, hafife almak küfürdür. Haccın kıymetini mahirler anlar. Hac ümmetin yıllık genel kongresidir.
İslam tarihinin kökleri Kâbe’de filizlenmiş, Medine’de devleti İslam kurulmuştur. İslamın Abıhayat suyu dünyanın her tarafına yayılarak İslam bayrağı şekillenmiştir. O gün bugün Ümmeti İslam o hayat suyunu kana kana içiyor. İçmeye de devam edecekler. Mukaddes beldeler insanları mıknatıs gibi çekiyor. Ancak tüm mabetlerde olduğu gibi mübarek beldeler de beşeri, rejimlerin tasallutu altındadır. Kâbe’nin etrafı ikiz kulelerle çevrelenmiş, daraltılmış, ümmetin malının işgali anlamlarına geliyor. İnsani hizmetler Suudi yönetimince asgari düzeyde iyi sayılabilir. Bu yeterli değil, Mesela hiçbir mabette insanlar kendi dilleri ile bir şey anlatamıyor.
Her şey memnu yani yasak, bu bir gelenektir. Ayni zamanda vahabilik akımının yansımasıdır. Vahabilikte şefaat, mezar, dua alma verme diye bir şey yoktur. Diyanet çok şeyler yapabilir. Malesef istenilen hizmeti veremiyor. Mesela vaaz konusunda belirli mekânlarda duyurularla insanını eğitebilir. Diyanetin kendi içindeki hac organizasyonu takdire şayandır. Sağlık alanında böyle değildir, kendimden örnek vereyim. Herkese sıhhat, bende karaciğer kistleri mevcut, tedavi oluyorum. Mekke’de kullandığım andozol ilacım bitmiş, kıvranıyorum. Bir iki eczaneye uğradım ilacı bulamadım.

Ayakta kalacak mecalim yok, sormaya başladım bir görevli bana hocam! yanı başımızda diyanetin sağlık ocağı var hemen oraya git ilacını alırsın. Hemen vardım çok yakındı, Bilal-i Habeşi Camii mevkiinde 2. bölge 2 nolu diyanet sağlık ocağı yazıyordu. Hemen içeri daldım, iki doktor var akşam saat 17.00 halimden anlamış olacaklar ki “buyur hacım” dedi. Uzun boylu doktora derdimi anlattım hemen uzun boylu Dr. aradığım ilaca el uzattı vereceği sırada kısa boylu doktor, Bana dönerek “kimle gelmişin hacım” dedi. Bende “şirketle” dedim. Elindeki ilacı yere bıraktı. Bak hacım biz diyanetle gelmeyenlere ilaç vermeyiz. Hacıların parası ile alınan ilacı sana nasıl verelim “günahtır” dedi. Bende sizler bu kadar adil misiniz? Bende yirmi beş yılımı diyanette geçirmiş, çalışmış emekli olmuş personeliyim bir kutu ilaç kadar kıymetim yokmu? Deyince aynı nakarat, biz ilacı veremeyiz deyip, bende sağlık ocağından ayrıldım tabi kızarak, affedilecek bir durum değil hovardalıktır bu. Helal haramdan bahseden doktor ise,  hacının parası ile oraya gelmiş, bu hangi hak hukuka göredir öğrensin.

Bu olay münferit bir şey olabilir. Yabancı bir ülkede bununla karşılaşmak densizliktir. Diyaneti yıpratır dillere düşürür. O zaman soralım diyanet yetkililerine madem böyle hak inceliğine riayet ediyorlar, ediyorsunuz, hacının parasını niçin dört beş ay önceden alıyorsunuz? Hangi bankalara yatırılıyor bu paralar, hotumdan kimler istifade ediyor, bunun dinen hükmü nedir?   Hac kura ile belirlenebilir mi? toto loto mudur? Gidemeyenlerin üzerine farz olan haccın günahı kimedir? Hac paraları ile neden görevlilere ödenek, yemek ve elbise barınak veriyorsunuz? Bunu hangi dinin kriterlerine göre belirliyorsunuz? Diyanet üst ve alt personeli Mekke ve Medine de özel konforlu otellerde kalıyorlar. Her türlü imkân ayaklarına seriliyor. Buralara hacının parasını başka yerlere vermek harcamak dinen hükmü nedir? Diyanet hacının kargosu ile neden uğraşıyor, resmi bir kurum resmen kargoculuk yapıyor. Diyanet ticari bir kurumudur? Diyanet kargo! Kiloyu 4 liraya getirirken, biz normal kargoya 2 liradan kargo bedelini ödedik kargoculuk dini bir kurumun neresinde dinle bağdaşıyor? Hacca gidiş gelişler karayolu ile de olması gerekirken, Diyanetin bu konuda çabasını hiç görmedik. Sadece havayolu ile hac yolculuğunu yaptırmak, kimlere menfaat sağlanıyor. Bu tutum ve davranış dinle bağdaşıyor mu? Sorularını soruyorum diyanetimize.

Anlattığım olayda geneli düşünürseniz çok düşman türetirsiniz. Bunu böyle bilin. Biz diyanetin doğrularını alkışlarız yeter ki genele şamil bir kusur işlenmesin. Medine’deyiz, hacılarımız Mescidi Nebevide gerek hacda, gerekse umrede 40 vakit namaz kılmasalar, onlara göre ne hacı olur, nede umresi olur, aşırı derecede bunu savunurlar. Buda bilgisizlikten olsa gerek, tüm fıkıh kitaplarını karıştırdım üstün hocalarımızdan sordum. Bu konuda tek bir hadis var oda zayıf hadis, olduğu gibi, eklenme var diyende var. Biz bunu Tam ve sahih bir hadis kabul edelim Hacılarımıza soralım? Her cumartesi günü Mescidi Kuba’ya gitmek iki rekât’ta olsa Namaz kılmak, peygamberimizin sünnetidir kimse gitmez gitse para verecek, Sakal bırakmak, Perşembe, pazartesi günleri oruç tutmak, gece teheccüd namazı kılmak, kuşluk namazı kılmak, daha sayamayacağımız sünnetler var. Bunları niye yapmıyorsun? işte bu hesabına gelmiyor geleneksel dini yaşantısından vazgeçmiyor. Hac konusunda en büyük yatırım insandır.
Gitmeden önce, gidip gelinceye kadar mutlaka insanımız eğitilmelidir. Yoksa nem almadan dönen hacıların günahı sorumlularadır. Mescidi nebevide en kutsal mekân Ravza-ı mutahharadır. İnsanımız orada iki rekât namaz kılmak için emek sarf etmektedir. Kadınlar daima ikinci planda, mukaddes mekânlar kısıtlı gösterilmektedir. Düzeltilmesi lazım. On bine yakın sahabenin bulunduğu cennetül baki mezarlığı, her sabah namazı ve ikindi namazından sonra ziyarete açıktır. Hz. Hamza’nın 70 sahabe ile şehit edildiği uhud, hacıların yalvarış, yakarış coşma yeridir. Kara yolu ile Medine’den dönüyoruz. Hep Suriye konuşuluyor korkuluyor. Bizi esir alırlar, diyorlar. Hemen belirteyim Suriye yönetimi Türkiyeli Müslümanlara düşman gözü ile bakıyor. Kapılarda kasıtlı bekletiyor. Askeri rüşvet almadan bir adım attırmıyor. Tam tersine halk her geçtiğimiz yerde bizi alkışlıyor, Suriye’de devlet otoritesi şahıslarda, Türkiye sınırına gelince cilve gözünde. Birkaç gencin toprağımızı öptüğünü, şükürler olsun dediğini gördüm. Görevlilerden, yetkililerden Suriye sınırları dışında başka kapılardan insanımızın geçişini sağlamak en büyük iyilik olacaktır. Gidenlere tekrar, gitmeyenlere en kısa zamanda mübarek yerlere gidip gelmeyi nasip etsin mevlam. hac zahmeti ile beraber rahmettir. Mıknatıs gibi çeker.