Güven Vermeli
İnsanlar arasında ki ilişkiler güven esasına dayanır/dayanmalı. Bir toplumda, kurumda, dernek ve STK da, ailede, ticarette, ortaklıkta Velhasıl toplumun her katmanında; karşılıklı güven olmayınca, ortaya doğru şeyler çıkmaz. Karşılıklı güven ve sadakatin karşılığı hiç bir maddi güçle kıyaslanamaz.
İnsanın içi-dışı bir olmalı, yani içinden başka, dışa vurduğu başka olmamalı, bu yüzden Mevlana; ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol diyerek insanları uyarmıştır. Güven konusunda çok hoşuma giden Şeyh Sadi Şiraziden bir hikâye anlatmak istiyorum. Hikâye şöyle;
Malumunuz, Kuran bize Hz. Süleymanın bütün mahlûkatın dilinden anladığını bildirir Buna İn, Cin, Tüm hayvanlarda dâhil
Günün birinde Kuş türünden bir hayvan gelip Hz. Süleymana; bir Derviş (günümüzde buna Şeyh denilir) tarafından kanadının kırıldığını ve bundan dolayı şikâyetçi olduğunu, o Şeyhin cezalandırılması gerektiğini söyler
Hz. Süleyman, kuşu dinledikten sonra o şeyhi çağırır ve olanları anlatır. kuşun kanadını kırdığını, bunun doğru olup olmadığını ve neden kırdığını sorar.
Şeyh; kuşun kanadını kırdığım doğrudur efendim, lakin bilerek yapmadım, maksadım kanadını kırmak değildi, ben kuşu gördüğümde yakalamak için kendisine doğru gittim, yaklaştım uçmadı, biraz daha yaklaştım uçmadı, tam ellerimi uzattım ki yakalayacaktım, uçmaya kalktı, bende üzerine atladım, o sırada kanadı kırılmış olmalı diye kendini savunur.
Bu cevabı alan Hz. Süleyman; kuşa dönüp bak suç sende, adamın geldiğini gördüğün halde, uçmamışsın, hatta adam sana doğru geldiğinde bakmış, görmüş ancak uçmamışsın der.
Kuş; efendim doğrudur uçmadım ama bunun için geçerli sebebim var. Normal insanlar gelince uçuyoruz. Ancak bu adam, sakallı, cübbeli ve sarıklı olduğu için bana güven verdi. Bana zarar vermeyeceğini düşündüm. Onun bir derviş/Şeyh olduğunu anladığım için bundan bana zarar gelmez diyerek uçmadım diye kendini savunur.
Bunun üzerine Hz. Süleyman, kuşun da haklı olduğunu söyler ve tamam o zaman kısasa kısas yapalım, dervişin de kolunu kıralım, adalet yerine gelsin der.
Ancak kuş itiraz eder, hayır efendim, benim kanadım kırıldı, tedavi ederseniz bir zaman sonra iyileşir, onun da kolunu kırarsanız, bir zaman sonra kolu iyileşir
Hz. Süleyman bunun üzerine peki ne yapalım, adamı öldüremeyiz ya, kısasa kısas, senin Kolun/kanadın, onun da kolu, bunun yolu budur, adalet bunu gerektirir. Diye söyler.
Kuş tekrar devreye girer ve efendim bu adam kılık ve kıyafetiyle kendisini tanımayanlara güven veriyor, ancak hareketleriyle kılık-kıyafeti aynı şeyi taşımıyor. Siz bu adamın kıyafetini (sarık ve cübbesini) çıkartmayıp sakalını kesmedikten sonra, bu adama kanarak çok daha mağdurlar ortaya çıkar. Ben istiyorum ki; bu adam bundan sonra kimseyi aldatmasın, dolayısıyla benim hakkıma karşılık sakalının kesilmesini, kıyafetinin çıkarılarak, normal insanlar gibi giyinmesini.. istiyorum der.
Kuşun bu haklı tespitinden sonra Hz. Süleyman bakar ki kuş haklı, o şekilde yapar!
Bilmem bu anlamlı hikayeden sonra yorum yapmaya gerek var mı?