Gulam Azam'a 90 yol hapis cezası

Bangladeş Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat-i İslami lideri Azam'a ömür boyu hapis cezası verdi.

Gulam Azam'a 90 yol hapis cezası

Bangladeş Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat-i İslami lideri Azam'a ömür boyu hapis cezası verdi. Gulam Azzam, Milli Görüş Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın yakın dostuydu.
Azam, Bangladeş'in 1971 yılındaki bağımsızlık savaşı sırasında ''soykırım ve insanlığa karşı suç işlemek için plan yapmak, komplo kurmak, tahrik ve suç ortaklığı'' gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.
Böylece şimdiye kadar aynı davada yargılanan üç Cemaat-i İslami lideri hakkında idam, ikisi hakkında ise ömür boyu hapis cezası verilmiş oldu.
Öte yandan ülkede kararın açıklanmasının beklenmesiyle birlikte başlayan polis ile Cemaat-i İslami destekçileri arasındaki çatışmalar da sürüyor.
Milli Gazete Gulam'ı Azam'ın idam kararının iptali için uzun soluklu yayınlar gerçekleştirmiş, uluslararası camiayı göreve davet etmiş, Saadet Partisi de bu uğurda miting düzenlemişti...
GULAM AZAM NEDEN YARGILANIYOR?
Uluslararası savaş suçları kanunları uzmanı Toby Cadman: “Bangladeş’te olanlar, hükümetten ve savcılardan bazı isimlerin mahkemenin ne zaman, nasıl biteceğini ve kimlerin infaz edileceğini şimdiden ilan ettiği uluslararası ve yerel hukukun rezil bir ihlalidir.”

Başbakan Şeyh Hasena son zamanlarda neredeyse her gün basın ve halkın önüne çıkıyor ve şu an sözüm-ona “Uluslararası Savaş Suçu Mahkemesi”nde (ICT) yargılanan İslami şahsiyetlerin “infazını” ilan etmektedir.

Her kamu toplantısında “muhalif liderleri asılmış” olarak betimleyen posterler ise artık alışıldık bir sahnedir.

Öte yandan savcılardan yapılan açıklamalar, hükümetin en az 3 kişiyi – Prof. Gulam Azam, Mevlana Delvar Hüseyin Saidi ve Selahattin Kuader Chowhdhurry– mahkum etme ve nihayetinde Bangladeş’in bağımsızlığını kazanma tarihinin yıldönümü olan 16 Aralık’ta infaz etme niyetinde olduğunu işaret etmektedir.

Şeyh Hasene hükümeti bu insanları infaz etmek için mümkün olan her şeyi yapacaktır zira hükümet eğer onlara uzun hapis cezaları verirse ve iktidardaki parti sonraki seçimleri kaybederse yeni hükümetin onları salıvermesinden korkmaktadır.
Bu açıkça gösteriyor ki kararlar şimdiden bellidir. Yargılamalar bu şekilde devam ederse ve infaz kararları uygulanırsa, ülke için sonuçları çok vahim olacaktır.

Yargılamanın yapılış usulüyle ilgili uluslararası ve yerel hukukun ihlalinin yanı sıra mahkemede açık kusurlar mevcuttur. Buna rağmen Bangladeş hükümeti sanıklardan bazılarını bağımsızlık savaşının sonu ve yeni Bangladeş devletinin kuruluş tarihi 16 Aralık’ta mahkum etmeyi deneyecektir. Bazı sanıkların Şeyh Mucbir Rahman’ın liderliğindeki Avam Hareketi isyanını Pakistan ordusunun bastırdığı tarih olan 25 Mart 2013’te infaz edilmesi beklenmektedir. Ki bu, Avam Birliği’nin federal hükümeti kurmak için sandalyelerden ekserisini kazandığı seçimin ardından Milli Meclisi’nin (parlamento) toplanmasını General Yahya Han’ın ertelemesinden sonraydı.

Bangladeş hükümetince kurulan Uluslararası Suçlar Mahkemesi’nin fezlekelerdeki acelesi ve bu kadar üst-düzey suçlanan bir ismin savunma şahitlerinin 12’yle sınırlandırılması soru işaretlerine neden olmuştur. Mahkeme savunma avukatlarından şahitlerin listesini talep etmiştir. Bu istek dahi kendi içinde temel bir kusurdur zira savunma şahitlerinin isimlerinin savcılığa verilmesi onların davada değişiklikler yapmasına neden olacaktır.

Mahkemenin şahitler sayısını 12’yle sınırlaması da keyfi bir uygulamadır. Hakimlerin bazı davaları görme yoluna bakıldığında, mahkemenin zamanı önceliklendirdiği aşikardır.

Bu şartlar altında etkisi olan ya da Bangladeş’te kazancı olan ülkeler ya da Bangladeş’in çıkarı olan ülkeler, Bangladeş hükümetine müdahale etmelidir. BM İnsan Hakları Konseyi’nin böylesi mahkemelerin keyfi ve uluslararası kriterlerden yoksun olduğuna dair önceki bir kararı da mevcuttur.

Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları İzleme, Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Baro Birliği ve diğer kurumlar, böylesi mahkemelerin uluslararası hukukun ihlali olduğuna ve uluslararası yasal standartlara uygun olmadığına dair endişelerini dile getirmişlerdir.

Bunlar ne uluslararası ne de yerel mahkemelerdir. Uygulamada ICT, muğlak bir şeydir zira eğer uluslararası olsaydı uluslararası yargıçlar ile uluslararası savcıları olması ve uluslararası hukuk altında yapılması gerekirdi.

Bu yerel bir mahkeme de değildir zira Ceza Kanıt Yasası ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre Bangladeş’teki tüm ceza mahkemelerinde uygulan yerel prosedür ve kanıtları yok saymaktadır. Mahkemenin yargısı altında suçlananlar, ülkenin tüm vatandaşlarına garanti ettiği temel hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılmaktadır.

Eğer kanıtlar bu kadar güçlü ve eksiksiz ise neden Bangladeş hükümeti davalarla ilgili uluslararası araştırmadan bu kadar çok korkmaktadır? Eğer Bangladeş’teki Bağımsızlık Savaşı’nda 3 milyon insan öldüyse, bu Kamboçya’da olana benziyor demektir. Kamboçya’da uluslararası bir mahkeme vardı ve bunun gibi davalar yerel yargı tarafından görülmemelidir.

Profesör Gulam Azam, Mevlana Delvar Hüseyin Saidi ve Selahattin Kuader Chowdhurry, Bangladeş toplumu arasında yüksek popülerliğe ve saygınlığa sahip önde gelen şahsiyetlerdir. Herhangi bir demokratik hükümet, bu 3 lidere karşı siyasi bir intikam gütmemelidir. Başka demokratik hükümetler olsaydı bunun peşini bırakırdı.

Eğer bu 3 lider yargılanacaksa, BM İnsan Hakları Konseyi’nin onayladığı uluslararası hukuka kesin bir uyum içinde yargılanmalıdır.
(milligazete.com.tr)