GÖRDÜKLERİM

GÖRDÜKLERİM
Biri, bir yere gidip döndüğünde malum sorulan soru şu olur: “Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat.” derler ya, bende İstanbul’da gördüklerimi izlenimlerimi kısmen anlatmaya gayret edeceğim. Öncelikle ve özellikle İstanbul’un bazı semtleri manevi anlamda Müslümanlara adeta yasaklanmış durumda. Bu semtler; Beyoğlu, Taksim, Aksaray ve Sultan Ahmet ile Ayasofya yakınlarında bulunan park ve daha ismini bilmediğim semtler. Buralara akl-ı selim Müslümanlar gitmiyorlar, gidemiyorlar. Oralar yarı çıplak yabancı erkek ve kadınlarla dolu, dolayısı ile Müslümanlara yasaklanmıştır. Düşünebiliyor musunuz? Memleketimizde bizim ülkemizde dolaylı olarak bazı semtlere inancımız gereği gidemiyoruz.

Biz Müslümanlara gitmeyin diyen yok, ama oralara gelen çıplaklar yüzünden, Mahalle baskısından, inancımızdan dolayı biz gidemiyoruz. Hâlbuki gelenler, biz Müslüman ülkesine gidiyoruz ona göre giyinmeliyiz demeleri ve bizim görevlilerimiz de onları uyarmadıkları için böyle oluyor. İstedikleri gibi borularını öttürüyorlar. Hal böyle olunca da bizim gençlerimiz de onlara özenip onlar gibi giyinmeye ve davranmaya çalışıyorlar. Yani gençliğimiz için kötü örnek oluyorlar. Ne diyelim Allah hepimizi ıslah etsin.

Kısa zaman da önemli olduğuna inandığım birkaç yeri ziyaret etmeye çalıştım. Bunlardan biri de Çemberli taşta bulunan Kanuni Sultan Süleyman’ın kabrini ziyaret e gittim fakat restorasyon nedeni ile ancak duvarın arkasından ona ve orada yatanlar için Fatiha’mızı okuyup gönderdik Allah kabul etsin inşallah. Güneş zevale girmiş akşam namazı vakti yaklaşıyordu arkadaşlarla birlikte akşam namazını Beyazıt camisinde namaz kılmak için yola koyulduk.

Cami avlusuna vardığımızda bir an şaşırdım. Kocaman bir meydan ve meydanda işportacılar yerlere serdikleri eşyalarını satmak için avaz avaz bağırıyorlar, yerlerde çöpler yığınla tam karşıda İstanbul üniversitesinin giriş kapısı oraları bile işportacılar istila etmişti. Sonra Cami tarafına baktım mimarisi muhteşem tıpkı Sultan Ahmet cami gibi ihtişamlı bir şaheser hayran kalmamak elde değil. Allah emeği geçen herkesten razı olsun ki bizlere böyle harika eserler bırakmışlar.

Hemen şunu belirteyim her semtin ilçe belediyesi tarafından Cami girişlerine, gelen cemaatin ayakkabılarını koymak için bırakılan poşetler çok iyi olmuş camilerin kirlenmemesi sağlanmıştır. Bundan dolayı ilçe belediyelerini ve büyükşehir belediyesini kutluyorum. Ancak Cami den içeri girdiğimde yine şaşırdım.
Binanın dış muhteşemliğine yakışmayan bir sergi ve görüntü halılar tek renk ama sanırım cami tarihi kadar eski, serilen halılar artık sadece çul gibi kalmış ve ya tek renk kilim gibi tüy diye bir şey kalmamış. Belki tarihi eser olduğu için kaldırılmamış ama hakikaten çok yıpranmışlar ve artık kullanılamaz hale gelmişler. Yine mihrabın sağı solu çok dağınık ve o kadarda kirli ve bakımsız bir taraftan düzensiz rast gele çekilmiş kablolar derme çatma bayağı yıpranmış eşyalar hemen göze çarpıyor.

Sanırım böyle devam ederse ve bir bakım yapılmazsa hepimizin üzüleceği bir durum olabilir. Ama kubbede ki hat sanatı da en az cami mimarisi kadar muhteşem yazılmış. Ayrıca duvar kalınlıkları yaklaşık 2 metre olması sebebi ile pencerelerdeki çatlaklar ve kabarmalar sırıtıyor. Bunları şunu için yazma gereği duydum. Özellikle İstanbul için, Osmanlıdan Müslümanlara miras kalan muhteşem Camilerimiz günlük olarak belki de binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret etmesinden dolayı çok özel bakılması gerekiyor çünkü mabetlerimiz biz Müslümanların aynasıdır. Avlu içindeki ve meydandaki taş döşemeler ha keza büyük taşlar ya eğiri ya da artık çukurlaşmışlar. Buradan başta Diyanet işleri başkanlığını, İstanbul il Müftülüğünü, vakıflar genel müdürlüğünü, tabi ki Sayın bakanı Beyazıt Cami konusunda biraz daha hassas olmalarını diliyorum.

Hâlbuki bu kadar turizm geliri olan vakıflarımızın ve turizm bakanlığının bu güzide mekânın halini görmezden gelmeleri ayıplanacak bir durum. Sayın Bakan “İstanbul da başka cami mi kalmadı ki Ayasofya’yı ibadete açmak istiyorlar” sözünü de kınıyorum. Nede olsa sayın bakan C.H.P kökenlidir huylu huyundan vazgeçmez, can çıkar huy çıkmaz, derler ya işte Sayın bakan da onlardan biridir. Önümüzdeki seçimlerde Sayın Bakan gözden geçirilmelidir. Aslında yazılacak çok şey var yazmakla bitirilemeyecek kadar çok, ama gidip görmek lazım. Son olarak tahminime göre 10 yıl sonra İstanbul, gökdelenleri ile Dünyaca meşhur diğer iller arasındaki yerini alır.ancak, Medeniyet dediğimiz yüksek gökdelenlerle değil,kaliteli,bozulmamış nesli ile ancak medeni bir il olabilir.Çünkü şimdiden gökdelenler yükselmeye başlamış bile.