Günümüz Hastalığı Kibir
İnsan ahlâkını oluşturan huylar ikiye ayrılır. Bunlar: İyi huylu olmak. Güzel ve iyi huyların arasında tevazu, doğruluk, sabır, sebat, cesaret, emanete riayet, nimete ve iyiliğe karşı şükür, yumuşaklık, sevgi, saygı, merhamet ve cömertlik gibi övülen tavır ve hareketlerdir. Kötü huylar arasında ise: kibir, gazap, zulüm, gaflet, haset, yalancılık, nankörlük, kin, iki yüzlülük, iyiliği başa kakma, riya, kendini beğenme, ukalalık gibi yerilen duygu ve tavırlar sayılabilir.
Kutsal Kitabımız Kur’an-i kerim, kötü duygu ve düşüncelerin ruhu bozup insanı iyiliklerden ve doğru yoldan saptırdığından sıkça bahseder. Hatta bu kötü duyguların, demirin paslandığı gibi kalbi paslandırdığını ve bir zaman sonra gerçeği göremez hale getirdiğini belirtir. Kibir; bir insanın servet, ilim, ibadet, soy, asalet, güzellik, güç ve kuvvet gibi herhangi bir meziyetinden dolayı kendini başkalarından üstün görme hastalığıdır.” Çünkü kibir tek bir kişiye yönelik bir davranış biçimi değildir. İnsanın içinde yaşayan, kişinin derinliklerine yerleşen, habis ruhlu bir tümördür. Kimi otoritelere göre de bu bir rahatsızlıktır. Buna “hubris” Sendromu da deniliyor.
Buna bağlı olarak Yüce Rabbimiz kibir hakkında şöyle buyuruyor: Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. Nisa/36 Başka bir ayette ise:“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah, hiç bir kibirleneni, çok övüneni sevmez.” Lokman/18. Peygamberimiz (s.a.v) de şöyle buyurmaktadır: “Kalbinde zerre miktarı kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” Bir adam: “Ey Allah'ın Resulü! Bir adam elbisesinin güzel ve ayakkabısının güzel olmasını sever ve arzular.” dedi. Hz Peygamber (SAV): “Allah güzeldir, güzeli sever. Kibir, hakkı reddetmek ve insanları hakir görmektir. Diye buyurdu. Başka bir hadisi şerifte ise Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: Âlimin afeti, kendini büyük görmesidir.
Hz. Ali (R.A.) “Bütün şer bir evde gizlidir ve o evin kapısının anahtarı kibirdir. “ Hüseyin Razi (Rah. A.) Kibir, aptallığın en açık belirtisidir.” Kibirlenmek, alçalmak demektir.”Anonim.
“Kibir, alçakların ahkâmındandır. “ İmam-ı Şafii. “Kendini beğenen belayı bulur, zahmete düşer; tevazu sahibi kimseler, safayı bulur ve rahmete erer. Bediüzzaman.” Ve daha niceleri… Kibir, kötü bir davranış olup haram kabul edilmiştir. Büyüklenmek, kötülük işlemeye bir merdiven, iyilik yapmaya ise settir. Kibir; kişinin kendisini yaratılmış olan her şeyden, ilim, güzellik ve ibadet yönünden başkasından üstün görmesidir. Kendisini kibre kaptıran kimse; kendi sözünün en üstün, en güzel, en doğru ve hatasız olduğunu düşünür.
İnsan hiçbir zaman kendisini nefsine kaptırmamalı ve alçakgönüllü ve mütevazı olmalıdır. Geçmiş dönemde de Peygamberlere karşı kibirlenen ve gururlanan kimseler çıkmış onların söylediklerini yalanlayıp tek doğrunun kendi atalarının göstermiş oldukları yol olduğunu söyleyerek kibrin tesiri altında kalarak helak olmuşlardır. İblis, büyüklük tasladığı için, firavun ve nemrut kibirlenip ilah olduklarını söyledikleri için Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılıp cezalandırıldılar.
Kibir, diğer günahlardan da daha büyük kabul edilmektedir. Çünkü kibir, yani büyüklük ancak Allah'a mahsus iken, aciz olan kulların büyüklenmesi sonu cehennem olan elim bir hata ve şeytana uymadır. Âdem (AS) da hata yaptı, İblis de hata işledi. Âdem (AS) pişman olup tevazu gösterdi af oldu. İblis ise ben haklıyım deyip kibirlendi ve Allah’ın lanetine uğradı. “Kibrin diğer bir adı ise nefsin kabarmasıdır”. Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi ne kadar mantıklı? Bugün var, yarın yok olacak olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.
Kibre yol aralayacak birkaç örnek verecek olursak şunları söyleyebiliriz: 1-Kendisine sorulan hiçbir soruya ukalalık kompleksi ile hayır diyememek ve yalan yanlış bilgiler vererek yanıltmak. Her zaman kendisine soru sorulmasını isteyip başka kişiye sorulmasından rahatsız olmak, 2- Övülmekten ve nefsinin okşanmasını her zaman seven ve hatalarını söyleyenlerden rahatsızlık duyup hoşnut olmayan. 3- Bulunduğu ortamı hâkim olmak (yönetmek) isteyen. 4-Herkesin yanlış yolda olduğunu, bir tek kendisinin doğru yolda olduğunu düşünen. 5-Öğüt ve nasihatleri kabul etmeyen kendi düşüncelerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen (inat etmek). 6-Bulunduğu ortamda bilmişlik ukalalık taslayıp bir şeyler anlatmaya çalışmak ve anlattıklarından kendisi de bir şey anlamamak. Kibirlenmeye ve büyüklenmeye sebep olan davranışlardan sadece bir kısmıdır.
Ayrıca; eğer kişi, güzelliğinden ve gençliğinden dolayı kibre düşüyorsa bilmelidir ki, kısa bir zaman sonra gençlik ve güzellik namına hiçbir şey kalmayacak. Çünkü zaman ilerlerken insan da yaşlanır fiziki olarak değişime uğrar ve tende buruşmalar meydana gelir, saçlar beyazlaşır, dökülür ve güzellikten eser kalmaz. Eğer aklı ve zekâsı kişiyi kibre götürüyorsa, dönüp yaratılmış olan bu mükemmel kâinata bakıp gurur ve kibrine son vermeli, kendisine verilen bu ilmin Allah'ın kendisine bir lütfü olduğu idrakine varmalıdır. Âlimler kendilerinden daha aşağı tabakalarda bulunan kimseleri, zenginler ise fakirleri küçük görmemeli ve büyüklenmemelidirler. Aslında bir noktada hepimizin afeti bu hastalıktadır. Allah insanları her türlü imtihan eder: Zengini zenginliği ile “yani şükrü ile,” fakiri ise fakirliği ile, yani “sabrı ile” Topraktan yaratılmışların tekrar toprağa döneceklerin kibirlenmesi kadar anlamsız ve beyhude bir davranış olduğunu anlamaları gerekmektedir. Eğer Yüce Allah’ın sevgisine ulaşmak istiyorsak, kalbimizdeki tüm kötü duygu ve düşüncelerden sıyrılmamız ve arınmış bir kalple Allah’ın huzuruna çıkmamız gerekir. İnsanlara surat asmak, kendini büyük, başkalarını küçük görmek, küçümsemek, övünmek çok kötü bir haslettir. Rabbim cümle Müslüman kardeşlerimizi bu kibir hastalığından muhafaza eylesin inşallah. Selamla kalın selamette kalın.