Güçlülerin Tarihi

Güçlülerin Tarihi

    Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. (Joseph Joubert)

  Tarih her devrin güçlüleri tarafından yazılır. Bu yüzden çoğu zaman tarih yanlıdır. Yanlı olduğu için de yanlışlarla doludur. Çünkü kim güçlüyse onlar baskın çıkar.
  Adalet ve eşitlik insanlık tarihi boyunca ezilmişler/güçsüzler/kitleler için sadece bir umuttur. Adalet, hak-hukuk gibi kulağa hoş gelen sihirli sözcükler, her daim güçlüler tarafından kitleleri uyutmak için söylenmiştir. Her toplumun tarihini yazanlar kendi toplumunu - haksız - dahi olsalar, haklı göstermişlerdir. Hatta cani olanları masum, masum olanları cani gösterme pahasına ters-yüz edebilmişlerdir. Bu konuda usta kalem Şahin Doğan şunları kaydetmiştir;
  “Tarih güçlünün/güçlülerin kaleme aldığı ‘inandırıcı’ bir masaldan başka bir şey değil. Tarihi mağluplar/mazlumlar yapar ama galipler/zalimler yazar. Mağlubun tarihi olmaz, tarihsizdir bütün mağluplar. Ve bu yüzden de çok talihsiz. Egemenlerin, egemenliklerini sürekli ve kalıcı kılmak için kullanmayacakları malzeme yoktur. En elverişli malzeme kutsaldır. Kutsal, halkı/yığınları uyutmak ve kandırmak için kullanılan malzemenin en derin ve en etkili olanı. Kutsalın zirvesinde din/mistisizm bulunur, ondan hemen sonra kavmiyetçilik/milliyetçilik gelir.”
  Yazar Şahin Doğan’a katılıyorum. Çünkü tarih her zaman güçlüden yanadır. Tıpkı adalet gibi… güç kimdeyse adaleti de onlar dağıtır. Bu da artık onların vicdanlarına kalmıştır. Vicdanları neyi götürürse, tahakküm ettikleri topluma/millete onu verirler.
  Aslında adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz bir biçimde anlaşılır. Bu nedenle tarihin hiçbir evresinde gücün tam olarak adalete verildiğini söyleyemeyiz. Çünkü güç her daim adalete karşı çıkıp kendisinin haklı olduğunu savunmuştur. Ve bu konuda başarılı da olmuştur. Dolayısıyla haklı olan güçlü kılınamadığı için de güçlü olan haklı kılınmış ve adalet güçsüz kalmıştır, gücün karşısında… 
  Bir ülkede yazılı olan kanunların/yasaların olması, o ülkenin adaletle yönetildiği anlamına gelmez. Çünkü kanunlarla adalet aynı şey değildir. Dikta rejimlerde de kanunlar vardır. Eşkıya düzeninde de belirli bazı kurallar vardır. Ancak bunların çoğu adaletsizliğe ve güce dayanır. Bu yüzden güçlü olanlar adaleti elinde tuttuğu gibi, tarihi de kendi lehine yazmışlardır.