Gerçek Cumhuriyet
Cumhuriyet halk topluluğudur. Aynı zamanda Cumhuriyet bir yönetim şeklidir. Bu yönetim şekli yetkiyi halktan alır. Halkın verdiği yetkiyi de Milli irade denir. Altı asırlık bir imparatorluk yıkıldık tan sonra 29 Ekim 1923 te Osmanlı külleri üzerinde Cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyet kurulurken cumhuriyet kurucuları, halka rağmen, Cumhurun dışında ilkelerini de tabulaştırdı. Laiklik, demokrasi, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Kemalizm gibi tabular, bu kelimelerin manasına baktığımızda, Cumhuriyet gerçekten toplum fertleri için fazileti andırıyor. Keşke öyle olsaydı. İcraata baktığımızda hiçte öyle olmadığı görülecektir. Dozerle bir kayanın darmadağın edildiği gibi, toplumu ayakta tutan ne kadar insanı İslami değerler varsa hapsi yerle yeksan edildi, önceki yönetim şekline saltanat denildi, gericilik denildi, ağalık, şeyhlik, hep kötü yönetim denildi.
Bunun yerine Çağdaşlık,özgürlük,batı uygarlığı,yalancı Demokrasi,eşitlik, Toplum fertlerinin İman esasları haline getirildi.Harf inkılabı yapıldı,onlara göre gerici Osmanlıca dan laik ,ladin, Latin, eğitim sistemine geçildi.Kılık kıyafet değişikliği oldu,Şapka kanunu çıkarıldı,şapka fabrikası kuruldu bu kanunu çıkaranlar,savunanlar şapka giymediler,halen giymiyorlar. Soğan gibi soyunmak, çıplaklık medeniyet sayıldı. Zina bile suç olmaktan çıkarıldı. Uyuşturucu millileşti, milli rakımız bile var. İlim yuvaları medreseler, tekkeler, dini değer taşıyan her şeyi kapattılar. Hedef sözde çağdaş eğitimle bilim adamları yetişecekti. Kısacası yeni bir fabrika yeni bir üretim şekli üretildi eylemle söylem çok farklıydı. İcraat, bir istibdat yönetim şekliydi. Ta 1950’lere gelinceye kadar tek parti, tek lider, yokluklar, kıtlıklar, zulümler, sindirmeler, idamlar, darbeler, muhtıralar, akıl almaz boyuttaydı. Her şey Cumhuriyet’i koruma kollama adına yapılıyordu.1950’den sonra çok partili hayata geçiş var. İki kutuplu rekabet devam etti halen devam ediyor. Halk adına, boğa güreşi tam hızı ile devam etmekte kararlıdır.
O gün bu gün bu boğuşmalardan ümmet fertleri huzur bulmadı, kan gözyaşı, bir lokma ekmek peşinde koşma, huzur bulma, arayışı hep devam etti. Denize düşenin yılana sarılması misali hep kurtarıcı arandı aranıyor. Gerçek Cumhuriyeti biz alkışlarız. Üstad Bediüzzaman karınca ve arılar en büyük cumhuriyetçidir der. Beraberlik olduğu için. Nasıl bir cumhuriyet ki, her şey liderin iki dudağı arasında olsun, Nasıl bir Cumhuriyet ki, seçilirken bir ceketle başlar, sonrası Karunlaşır, yetmiş yedi sülalesi dokunmazlıklarla korunur halka rağmen cumhuriyette cezaevleri tıklım tıklımdır. Yargı kararlarına kimse güvenmiyor. Adliyelerde gerçek yargıç mumla aranıyor. Tam 93 yıldır hep çekişme var, taşlar yerine oturmamış, gelen her lider sihirli değnek gibi. Kimisi dini kullanmış, kimisi, Demokrasi, laiklik her derdin devasıdır demiş. Kimisi batılaşalım kurtuluruz demiş, Kimisi de Kemalizm’le milleti hep oyalamış, neticede hiç biri sadra şifa olmamış, hep kaos, ümitsizlik, kurtarıcılık yalanı ile Cumhuriyetin nesnesi halk hep kandırılmış. Taraflı, sonradan görme, besleme, meddahlar bazılarını yağlasalar durum değişmiyor.
Kafalar kuma gömülmüş her şey görünüyor. Demokrasi bahane vurgunlar şahane. Hatırımda iken, kırk yıla aşkın siyasal İslam bayraktarlığını yapan, tüm tahribatların tamirinde iz bırakan, köklü, tavizsiz, tüm inananların ümit kaynağı olan, Saadet Partisi, 30 Ekim 2016 Tarihinde pazar günü 6. Genel kongresini yaptı. Saadet partisi görsel ve yazılı basında pek yer bulmadı. Bence işin içinde kasıt var. Gözünü kapayan kendisi görmez der ve geçeriz. Çok ballı siyaset peteklerine konanlar bu böyle gitmez bu düzen değişecek sloganını hiç görmediler. Dünya kurtarıcılarını yağlamaktan, şişirmekten, zaman bulmamış olabilirler. Milli görüş ilkeleri bizim vazgeçilmezlerimizdir. İkinci husus; Doğruhaber yayın kuruluşuna menfur bir saldırı olmuş, saldırıyı kınıyor, Tüm ihvanlara geçmiş olsun diyorum. Hak davanın savunuculuğunu yapan haftalık yayınlanan Doğruhaber Gazetesi’nin günlük olarak yayınlanmasını tebrik ediyorum.
Ümmete hayırlı olsun, hakkı üstün tutan, mazlumdan yana, zalime karşı her oluşumu alkışlar ve severiz. Bazıları kör olsa da... Bugün İslam ülkelerinin sömürülmesi, Müslüman kanının akıtılmasını anlamak için Osmanlının niçin yıkıldığını, iç ve dış yıkıcılar kimlerdir bilinirse her şey anlaşılır. Ne yazık ki, yalan söyleyen tarihle bir şey öğrenmemişiz. Aynı döngü devam etmektedir. Deva ve çözüm şahıslarda değil, kafalardaki putların kırılmasında, Cumhuriyet halk yönetimi ise Cumhuriyet gemisini yürüten kaptanlar sakat ise bu gemide huzur olmaz. Ummet birliği olmadan, İslam birliği kurulmadan, hakkı üstün tutan anlayış Cumhuriyet gemisindekilerde ve kaptanda olmadan, soygun düzenine neşter vurulmadan, selâmetle sahile çıkmak imkânsız görünüyor. Belki yanılıyorum. Vesselam…