Galatasaray'ın tarihi hataları
Fatih Terim’in 1996 yılında takımın başına geçişiyle birlikte sadece Türkiye Süper Lig’inde değil Avrupa’da da tarih yazan takımdan buralara nasıl gelindi? Üst üste kazanılan dört şampiyonluk, UEFA kupası, Süper Kupa. Altın çağını yaşayan takıma ne oldu? İşte Galatasaray’ın tarihi hataları…
*
1996-2000 DÖNEMİ
Süper Lig tarihinde ilk kez bir takım dört yıl üst üste şampiyon olmuştu. Ama daha önemlisi kazanılan UEFA Kupası’ydı. Bu mucizenin mimarı elbette Fatih Terim ve futbolcularıydı. Bütün ekonomik sıkıntılara rağmen takım disiplininden kopmayan Galatasaray, tarihinin en önemli başarılarına imza atmıştı. Altyapıdan gelen futbolculara Avrupa futbolunun önemli oyuncuları da eklenince başarı kaçınılmaz oldu. George Hagi, Popescu, Taffarel gibi isimlerin Türkiye’ye tatile gelmemiş olmaları büyük bir etkendi.
UEFA KUPASI VE AYRILIKLAR
Efsane kadrodan ilk kopan isim Tugay Kerimoğlu olmuştu. 1999 sezonu ortasında Glasgow Rangers’la anlaşan Tugay uzun yıllar Avrupa’da oynadı. Ancak kulübe maddi olarak katkısı kalitesine oranla çok düşüktü. Ardındna Hakan Şükür 16 milyon mark(8,5 milyon TL) karşılığında Inter Milan’la ikinci İtalya seferine çıktı. Bir sezon sonra da Okan Buruk ve Emre Belözoğlu ağabeylerinin yanına Inter Milan’a, bonservisleri ellerinde olarak gittiler.
GALATASARAY'IN TARİHİ HATALARI
Bu üç yıldızdan kulübün kasasına hiç para girmemesi o dönem yönetime büyük eleştiriler getirilmesine neden oldu. O sezon takımdan Arif Erdem Real Sociedad, Fatih Akyel ise Mallorca’ya transfer oluyor ancak kulübün kasasına kayda değer bir para girmiyordu. Bütün yıldızların elini kolunu sallayarak iki sezonda takımdan ayrılması, UEFA ve Süper Kupa sahibi takımın bu başarılı ekonomik yönden değerlendirememesi büyük bir yönetim zaafı olarak göze çarpıyordu.
EKONOMİK SORUNLAR
Dört sene üst üste Şampiyon olan, iki kez Türkiye Kupasını kazanan ardından da UEFA ve Avrupa Süper Kupası’nı kaldıran Galatasaray’da ekonomik sıkıntılar neredeyse her sezon gündemdeki ilk sırayı oluşturuyordu. Futbolcular paralarını düzenli olarak alamazken yabancıların paralarını almaları takım içinde huzursuzluk yaratıyordu. Bu süreci Fatih Terim’in takıma aşıladığı “Galatasaraylılık ruhu” ile bir şekilde atlatmış ve bu başarılar yakalanmıştı. Bu ekonomik sorunlara rağmen yakalan sportif başarılarının kulübün kasasına yansımamasında en büyük neden yönetimin bir marka yaratamamış olmasıydı.
TRANSFER HATALARI
Faruk Süren ve Mehmet Cansun bu süreçte marka değeri yaratamadığı gibi transferlerinden çok büyük gelir elde edebilecekleri yıldız futbolcularından para kazanamamışlardı. Bosman kanunu bilmelerine rağmen sözleşmeleri uzatılmayan oyuncular Avrupa’nın yolunu tutarken yönetim sadece bu durumu izleyebilmişti. Yeniden yapılanma sürecine giren takıma katılan yeni isimler ve onlar için ödenen bonservis bedelleri, zaten kötü olan bütçeyi iyice zora sokmuştu. Efsane kadrodan satılan oyunculardan elde edilen bonservis bedelinden çok daha fazlasıyla transfer yapan yönetim o dönem sadece Jardel, Serkan Aykut ve Bülent Akın için 50 milyon dolara yakın para harcamıştı. Galatasaray yönetiminin ekonomik sorunları sadece yanlış transferlerle sınırlı değildi. Bir türlü bitirilemeyen Riva projesi ve stat konusu da yönetimin elini kolunu bağlayan en büyük sıkıntılardan bazılarıydı.
TEKNİK DİREKTÖR HATALARI
Kulübün 100. Yılında şampiyonluğu Fenerbahçe’ye kaptırmış olmasının da bu ayrılıkta büyük payı vardı. Hagi’den sonra takımın başına Eric Gerets geçiyordu. İlk sezonunda yani 2005-2006’da hem kendisi hem de futbolcuları paralarını alamamalarına rağmen eşine az rastlanır bir profesyonellikle takımı şampiyon yaptı. 89 puanla rekor kıran Galatasaray’da işler bir sezon sonra istenildiği gibi gitmedi ve Gerets ile de yollar ayrıldı.
2007-2008 sezonu için takımın başına tanıdık bir isim Feldkamp getiriliyordu. Bu karar camiada çok tartışılsa da takım sezon boyunca üst sıralarda yer aldı. Sezonun bitimine altı hafta kala istifa eden Alman hocanın yerine altyapının başındaki isim Cevat Güler geçti. Altı da altı yapan Güler yönetimindeki Galatasaray şampiyonluğa ulaştı. Geleneği bozmayan yönetim Cevat Güler ile yolları ayırdı ve Alman teknik direktör Skibbe ile anlaştı. Sezona Süper Kupa’yı kazanarak başlayan Alman hoca ilerleyen haftalarda alınan başarısız sonuçlardan sonra istifa etti ve yerine ikinci yarının başında Bülent Korkmaz getirildi. Efsane kaptan da yaraya merhem olamadı Galatasaray sezonu beşinci bitirdi. Korkmaz da yönetimin isteği üzerine istifa etti.
ADNAN POLAT DÖNEMİ
“Futbolda dün yoktur” sözü aslında Galatasaray ve Adnan Polat’ın özeti gibi. Kulüp tarihindeki sayısız başarının gizli kahramanı olan Polat, tarihinin en kötü dönemini yaşayan takımında kaderini belirleyen isim oldu. Futbolun cilvesinin yönetim boyutu da böyle bir şey olsa gerek. Peki, Polat yönetimi nerede yanlış yaptı? Başkan olduktan sonra takımın başına Hollandalı teknik adan Frank Rijkaard’ı getiren Adnan Polat birçok transfere de imza attı. Barcelona’yı La Liga ve Şampiyonlar Ligi Şampiyonu yapan hocanın gelişiyle sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da yer yerinden oynamıştı. Ancak ilk sezon Rijkaard yönetimindeki Galatasaray ligi üçüncü olarak bitirebilmişti. Eleştiri okları üzerine dönen teknik adamın “geçen sezon beşinci olan takımı bu sezon üçüncü yaptım” demesi büyük tepki aldı. İstikrarı korumak isteyen Polat yeni sezonda da Hollandalı ile yola devam kararı aldı. Ancak Avrupa ve lige erken havlu atan Galatasaray devre arasını beklemeden Rijkaard’la yolları ayırdı ve ikinci Hagi dönemi resmen başladı.
TEKNİK HEYET VE FUTBOLCU KIYIMI
Hagi yönetiminde daha da kötü performans çizen Galatasaray Hagi ile yolları ayırdı ve sezon sonuna kadar Bülent Ünder’i takımın başına getirdi. Polat döneminde birçok yıldız transferi yapılsa da ne istikrar ne de başarı yakalanamadı. Bunda en büyük etken yanlış transfer politikası en büyük etken olarak gösterilebilir. Geçtiğimiz sezon ortasında takıma kiralık olarak getirilen Dos Santos ve Jo transferleri taraftarı heyecanlandırsa da takımın ritmine katkı sağlamadı.
Kewell ve Baros’un istikrarsız formu, yerli oyunculardan istenilen verimin alınamaması takımın kötü sonuçlar almasına neden oldu. Büyük umutlarla transfer edilen Elano’nun bir türlü istikrar yakalayamaması, sezon başında alınan Misimoviç’in kadro dışı kalması, Arda’nın sakatlığı, Neill’in formsuzluğu, kaleci sorunu, defansif orta saha olarak alınan Cana’nın yeterli katkıyı yapamaması, sakatlıklar ve daha birçok neden sarı-kırmızılıların en kötü sezonuna zemin hazırladı. Ruhunu ve özgüvenini kaybeden takım adeta çöküş dönemini yaşamaya başladı. Bu süreçte yaşanan saha dışı olaylar kulüp içinde bölünmelere ve tarihinde ilklere neden oldu
STAT AÇILIŞI
Adnan Polat döneminin sonunu getiren en büyük olaylardan biri de TT Arena açılışı oldu. Kötü giden sezonda en azından stat açılışıyla taraftarın yüzünü güldürmek isteyen Polat sezon sonunu beklemeden ligin ikinci yarısında Aslantepe’ye geçmek için direndi. Tam olarak hazır olmayan stat üstün bir gayretle ligin ikinci yarısına yetişti. Ancak açılışta TOKİ başkanı konuşurken taraftarın aleyhte tezahürat yapması ortalığı karıştırdı. Başbakan stadı terk etti. Bunun üzerine Adnan Polat sadece özür dilemekle yetinmedi, stat kameraları ile protestocu taraftarların belirleneceği ve gerekli cezaların verileceğini söyledi. Kulübün önemli isimleri Polat’a cephe aldı.
TARAFTARLAR KARŞI KARŞIYA GELİNDİ
Taraftar ve başkan karşı karşıya geldi. Yönetim için Mehmet Helvacı başta olmak üzere isyan bayrakları açıldı. Karşılıklı restleşmeler sonrası ne Polat ne de Helvacı istifa etmeyince yönetimde tarihinde eşi benzeri olmayan bir karışıklık yaşanmaya başlandı. Süreci yönetemeyen ve sportif başarının çok uzağında kalan Adnan Polat dönemi Galatasaray tarihine en kötü döneminin yaşanmasına neden oldu.
Devre arasına gelmeden Hagi ile anlaşıldı. Hagi’yle yola devam edilmeyeceği biliniyor olmasına rağmen yine 20 milyon euro’ya yakın bedellerle transferler yapıldı. Zapata, Stancu, Culio gibi isimler geldi. Zapata ve Stancu’dan verim alınamadığı gibi Hagi, Misimovic gibi pahalı bir yıldız ismi de küstürdü. Yönetim zafiyeti Arda konusunda da sürdü. Aptanlık verilen bu genç adam küstürüldü. Aslında sakat olmamasına rağmen oynama arzusu göstermeyen oyuncu da küskün biçimde Atletico Madrid yolunu tuttu. İyi bir sezon geçirmesi durumunda 20 milyon euro üzerine çıkabilecek bir bedelle sözleşmesi feshedilebilecekken Galatasaray Arda’yı büyük ihtimalle 16 milyon euro’ya bırakmak zorunda kalacak.
*
GALATASARAY AYAĞA KALKABİLECEK Mİ?
Galatasaray’da artık seçim dönemine resmen girildi. Mayıs ayı içerisinde yeni yönetim belirlenecek ve takım bu kaostan kurtarılmak için mücadele edilecek. Verim alamadığı birçok yerli ve yabancı oyuncuyla yolların ayrılacağı kesin. Bu da büyük bir maddi külfet getireceği için kulübe dengelerin dikkatlice kurulması gerekecek. Yeni yönetimin işi hiç kolay olmayacak. Hem maddi hem de manevi yönden fazlaca yıpranmış bir devi yeniden ayağa kaldırmak zaman alacak... (Sabah-Ömer Üst)