Fıkh Edemeyenler
Fıkıh: Bilmek, anlamak veya ince anlayış sahibi olmak manalarına gelir. Yani söz ve fiillerin, amel ve işlerin amaçlarını kavrayacak şekilde kesin ve derin anlayışa sahip insana Fakih denir.
Şimdi Kur'anda açıkça emredilmiş, belirtilmiş şüphe götürmeyen ayetleri inkar edip veya çarpıtıp sonra da fıkıhtan ya da fıkıh alimler'inden bahseden bu cahil fıkıhçılara ne denir? Tabi ki fıkh-edeme-yen fıkıhçılar denir. Ayet gayet açık ve net; ayeti okuyoruz:
Mümin kadınlara da söyle gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, mahrem yerlerini koru-sunlar. Zinetlerini/zinet sayılan yerlerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünen (el,yüz) bunlardan hariçtir. Başörtülerini yakalarının üstüne kadar, boyunlarını örtecek şekilde koysunlar(Nur Süresi 31.ayet).
Söylediğimiz gibi ayet gayet açık ve net, ama gel de anlamak istemeyenlere anlat bakalım.
Müfessiri ulemadan Elmalılı Muhammed Hamdi yazır(R.aleyh), bu ayetin tefsirinde: “Kadınlar, başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, sinelerini, açık tutmayıp bu suretle iyice örtsünler ve o halde bu emri yerine getirebilecek başörtüsünü kullansınlar. Çünkü bu ayetten önce cahiliye kadınları, başörtülerini boyunlarına bağlarlar, uçlarını arkaya bırakırlar, gerdan ve gerdanlıklarını açık tutarlardı. İşte bu ayet'i kerime ile cahiliye örtünme şekli kalktı, anlatılan ölçüler dahilin de Müslüman kadınlara başlarını örtmek farzdır.”demiştir.
Gerek müfessir alimler, gerek fıkıh alimlerinin tamamı başörtünün farz olduğuna ve Allah'ın, Kur'an'ın kesin emri olduğunda ittifak etmişlerdir.
Ama bizim laik fıkıhçılarımız (fıkhedemeyenler) Kur'anda başörtüsü yok, ya da farz değildir derler. Bu apaçık yalandır.
Bunlar açıkça biz İslamı da, kur'anı da, başörtüsünü de istemiyoruz demezler. Ancak ken
dilerine göre birtakım fetvacılar bulurlar, onlarda bol keseden atıp tutarlar/fetvalar verirler.
Bir yerlere dayanarak, yuvarlak laflarla konuyu saptırırlar, saptırmaya çalışırlar. Eğer gerçekten fıkh-ede-bil-seler-di bu cahil fıkıhçılar, Allah'ın ap-açık emirlerine karşı gelmezlerdi. Uydurmuşlar bir kelime türban. Nedir bu türban.
Bunlar dil bilgisinden de yoksunlar diyeceğim ama bilmediklerinden değil bilerek çarpıtıyorlar, hele bir bakın türban Türkçe bir kelime mi yoksa kötü niyetlerine bir kılıf/kalkan olsun diye Fransızcadan ithal edilen bir şey mi. ama dedik ya bilmediklerinden değil, aksine bu, onlar için bir kılıf ve zulümlerine bir perdedir. Yoksa geçim derdinde olan fakirleştirilmiş halkı nasıl kandıracaklar, nasıl insanları uyutacaklar, bunlar halkçı geçinirler fakat ne halk dilinde konuşurlar, ne de halk gibi yaşarlar. Bu yüzden bunlara fıkh-edemeyen-ler diyoruz. Bu böyle biline.