FETÖ'nün Devleti Teslim Alması Tıpkı Moğolların Anadolu'yu İstilasında Yaşanan Rezaletleri Andırıyor
Milletlerin sosyal hayatlarında her zaman inkıbaz halleri olur. Uhud Savaşında, ganimet elde etmek amacıyla, Resûlüllah (s) tarafından tayin edilen “Okçular tepesi” gibi stratejik bir sınırı terk eden, daha sonra, müşriklerin galibiyeti söz konusu olunca (Kur’an’ın nassıyla), canlarını kurtarmak için arkalarına bile bakmadan savaş meydanını terk eden ve Resulülla’ı (s) yalnız bırakan sahabilerin durumunu nasıl izah edebiliriz? Bu bir Ruhî inkıbaz, bir akıl tutulması hali değil mi? Nitekim Hz. Ömer, (r), “O gün Resûlüllah’ı yanız bırakıp da nasıl kaçtığımı ben de anlayamıyorum” demiştir.
Aynı şekilde, Resûlüllah’ın 3. Halifesi Hz. Osman’ın öldürülüşünü adeta seyreden bazı sahabilerin durumu da böyledir. Yine Sıffîn savaşında, Hakem olayından sonra Hz. Ali’nin (r) yanında savaşmayı kabul etmeyip bilakis Hz. Ali’ye karşı savaşmayı göze alan Hz. Ali’nin arkadaşlarının durumu da böyledir.
Haccac-ı Zalim’e karşı savaşan fakih ve müfessirlerde, Kıpçak Türklerine karşı savaşan Celaleddin Harzemşah’ın ordusunda ve Moğul istilasına uğrayan Anadolu’da yaşayan Müslümanlarda, bu ruhî inkibazı ve akıl tutulmasını görebiliriz.
El-Kamil Fi’t-Târih’in sahibi İbnü’lEsîr el-Cezerî, Moğulların istilası esnasında halkın tamamen cesaretten ve aklî muhakemeden yoksun hale geldiğini, silahsız bir tek Moğul askerinin bile, bir koca beldeyi esir alabildiğini ifade eder. Hatta şöyle bir misal verir:
“Diyelim ki, bir Moğol askeri Konya’da bir Türkmenle tartışır. Tartışma sonunda Moğol askeri Türkmen adamı öldürmek ister. Fakat kasaturası yanında değildir. Türkmeni yere yatırır, başını bir kütüğün üzerine koyar ve: ‘Bak, kasaturam yanında değil; gidip evden getireceğim. Sakın ben gelene kadar başını bu kütükten kaldırmayasın’ derdi. Rezalet, akıl tutulması ve ruhî inkıbaz öyle bir hale gelmişti ki, o Türkmen adam, Moğol askeri gidip gelinceye kadar kaçmayı bile aklına getirmezdi.”
FETÖ de aynen Moğolların yaptığı gibi Anadolu insanını esir almıştı adeta. Esnafı, memuru, daire başkanlarını, polisi, askeri, sporcuyu, entelektüel kesimleri, gazetecileri, sanatçıları, milletvekillerini, bakanları, kısacası her kesimdeki vatandaşı, dershane ve okul ücretlerine ilaveten burs, gazete aboneliği, Kurban, Hz. Peygambere Kurban, sadaka, zekât ve her türlü himmet adları altında haraca bağlamışlardı. Bu haracı isteyerek veren bir tek insan görmedim. Hatta onların öğretmen imamlığını yapan birisi aynen bana şu ifadeleri kullanmıştı: “Hocam, Vallahi bu adamlara para vermekten bıktım. Maaşımızın üçte birisi onlara gidiyor.”
Bu kadar eğitimli ve aklı başında insanı rüyalarla, menkıbelerle ve vaazlarla kandırabilmek gerçekten bir maharet ister. Ben şahsen, bu kadar akıllı insanın akıl tutulması yaşamasını, ancak, benzerine tarihte rastladığımız ruhî inkıbaz haliyle izah edebilirim. Kısacası FETÖ, tıpkı Moğollar gibi istilacı bir ruha sahiptir.