FETİHTEN HOŞLANMAYANLAR

FETİHTEN HOŞLANMAYANLAR

Fetih Allah’a ve Resûlüne iman etmenin, mal ve canla Allah yolunda cihad yapmanın sonucunda Allah tarafından ihsan edilen bir zafer müjdesidir. Fetih, Hz. Peygamber’in ve Müslümanların başına konulan manevi ve nuranî bir zafer tacıdır. Allah Kur’an’da müminlere hitaben şöyle buyuruyor:

Ey iman edenler! Sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Peygamberine inanırsınız, Allah yolunda malınız ve canınızla cihad ederseniz, Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Eğer böyle yaparsanız, Allah sizin günahlarınızı affeder, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel köşklere koyar. İşte, en büyük kurtuluş budur. Hoşlanacağınız diğer bir şey de Allah'ın yardımı ve yakın bir fetihdir. Haydi, inananları müjdele!” (Saff Suresi, 10-13)

Nitekim Allah Hudeybiye’den sonra önce Hayber’in, ardından Mekke’nin fethini müyesser kılmıştır. Mekke’nin fethi dünyanın en büyük olaylarından birisidir. Mekke’nin fethi, putperestliğin Arabistan’dan tamamen silinmesinin büyük adımıydı. Ayrıca Zerdüşt Sasanî’ye ve Hristiyanlığı tahrif edip bir nevi şirke saplanan Bizans’a bir uyarı niteliğindeydi.

Nitekim Hz. Peygamber henüz vefat etmeden putperestlik, neredeyse Arabistan yarımadasından tamamen uzaklaştırıldı. Vefatından on yıl geçmeden Sasani imparatorluğuna son verildi. Bizans imparatorluğu da ağır darbeler indirildi. Son darbeyi de, 1453 yılı geldiğinde Peygamber’in (sas) müjdesine mazhar olan Sultan Fatih vuracaktı. Ve o gün geldi, Sultan Fatih İstanbul’u fethederek Bizans imparatorluğuna son verdi ve yeni bir çağ başlattı. Evet, Mekke’nin fethinden sonra dünyanın en büyük 2. fethi İstanbul’un fethidir.

567 yıldır bu kutlu kent, Müslüman Türklerin elindedir. İstanbul’un çevresinde 500 milyonu aşan Ortodoks Hristiyanlar yaşamaktadır. Ruslar, Ukraynalılar, Yunanlar, Bulgarlar, Sırplar ve Hırvatlar… Ve bunları destekleyen Katolik ve Protestan Batı dünyası... Müslüman Türkler, bu kuşatmaya ve bu ağır baskıya rağmen 567 yıldan beri bu kenti koruyabiliyorlar. Bunda büyük bir sır vardır. 1915’te Çanakkale’ye gelen birleşik orduların niyeti İstanbul’u geri almaktı. Ama beceremediler.

Allah’a ve Onun Resûlüne imanın etmenin ne olduğunu bilmeyenler fethin ne olduğunu anlayamaz. Sadece kendi nefsini düşünen ve Allah yolunda malı infak etmenin ne olduğunu bilmeyenler fethin ne olduğunu nasıl bilebilirler? Hele cihadı ve Allah yolunda ölmeyi anlamayanlar fethi nasıl idrak edebilirler?

Allah, Allah’a ve onun Resûlüne iman etmenin ve cihadın karşılığında iki şey vadediyor: Birisi günahların affı ve cennette, altından ırmakların aktığı köşkler; diğeri de müminlerin çok sevdiği bir fetih… Ancak Allah’a ve Onun Resûlüne inanmayanlar fetih için “Zulüm” diyebilirler. Ancak cennete inanmayanlar, “Zulüm 1453’te başladı” diyebilirler. Kalbinde imanın zerresi olan birisi böyle bir söz sarf edemez.

Ama bu sözü söyleyenlere sorarsanız, “Biz de Müslümanız” derler. Hele hele onların sözlerini tevil edenler Müslümanlığı kimseye bırakmazlar. Ama Allah da biliyor, onlar da biliyorlar, bizler de biliyoruz ki, bu sözü söyleyen cahilden öte, ikiyüzlü bir münafıktır. Allah onları ıslah etsin, demekten başka ne diyebiliriz.