Şeytan, Firavun Ve Hasetli Kadın

Şeytan, Firavun Ve Hasetli Kadın
Hikâye şöyle: Şeytan Firavun’un evine gelip kapıyı vurur, Firavun; “kim o” diye seslenince, Şeytan sesini çıkarmadan kapıyı açar ve içeri girer. Firavun’u içeride tek başına oturmuş görünce sorar: “Ya Firavun, sen hem İlahlık iddiasında bulunuyorsun, hem de kapının arkasında kim var bilmiyorsun.” Firavun:
“Evet haklısın, aslında öyle, çok kötü biriyim ben. Der ve hemen arkasından da Şeytan’a; ya sen, seninde benden aşağı kalan yanın var mı der. Allah sana ilim verdi, seni üst seviyede tutarak seni meleklerin yanına/başına koydu. Ve daha sonra seni meleklerle birlikte imtihana tabi tuttuğu zaman sen; ilk imtihanında Allah’a karşı çıkarak imtihanı kaybettin, Allah tarafından kovuldun, lanetlendin.” Diye Şeytana söylenir.
Firavun yine devam eder ve Şeytan’a sorar: “acaba bu dünyada ikimizden başka, ikimizden daha kötü kimse var mıdır?”
Şeytan: “Var var der, ben bir kadın tanıyorum, bizden daha haset, bizden bile kıskanç ve çekemezlik ruhuna, damarlarına işlemiş… Şimdi gelirken yolda ona uğradım.”
“Kadın yatalak ve yatağında yıllardır yatıyor, kendisine benden bir isteğin var mı diye sordum. Evet senden bir isteğim var dedi, nedir isteğin dediğimde kulaklarıma inanamadım.”
Bana; “Şu dolabın içinde bir şişe olduğunu, şişenin içinde de zehir olduğunu söyledi. O şişenin içinde olan zehir ile komşusu olan dul kadının ineğini zehirleyerek öldürmemi istedi benden…”
Ben kendisine; “Sen benden de kötüsün dedim, oysaki o komşun her gün o ineği sağar, sütünden bir kısmını getirip sana içirir ve sen öyle yaşarsın, o inek olmasa ve komşun o ineğin sütünü sana içirmese, sen acından ölüp gidersin dediğim de ise bana daha ilginç bir cevap verdi.  Bana o inek ölsün, komşum ineksiz kalsın ben ölsem de fark etmez. İşte görüyorsun ki bu kadın ikimizden de daha kıskanç, daha merhametsiz, kin ve haset her yerini kaplamış durumda ve ben onu olduğu gibi kendi haline bıraktım demiş.”
Belki bu hikâye doğru, yâda uydurmadır. Belki bir dayanağı var, belki de hiçbir aslı yoktur, onu bilemeyiz. Ama bildiğimiz şu ki; kıskançlık hiç iyi bir şey değildir. Kıskançlık Yüce Allah’ın yasakladığı çok kötü huylardandır. Bu yüzden biraz bu konudan bahsetmek istiyorum…
Haset yani kıskançlık büyük bir hastalıktır. Kanserden daha tehlikeli ve amansızdır. Haset kişiyi içten içe eritir. Huzursuz eder. Bu konuda Kur’an-ı Kerimin Felak suresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”
Yine Peygamber efendimiz bu konuda: "Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin Kin beslemek kökten kazıyan şeydir Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın " Diye buyurur… (Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3 cilt)
Hasedi şu ana başlıklarla sayabiliriz:
Düşmanlık ve kin gütme
Üstünlük duygusu
Kibirlenme ve böbürlenme
Makam ve mevki tutkusu
Nefsin kötülük ve çirkinliği
Bu başlıkların hepsini uzun uzadıya açıklayabiliriz, ayet ve hadislerle kuvvetlendirebiliriz fakat yazımızı çok uzatıp siz kıymetli okuyucularımızın okumasını güçleştirmemek için kısaca ve özetle vurgulamanın daha uygun olacağını düşündüm.
Haset eden kişi haset ettiği kişi veya kişilerin yok olmasını ister. Malının mülkünün, makam ve mevkisinin kısaca her şeyiyle bitmesini, yok olmasını ister. Ki adeta buna onun infazını istiyor diyebiliriz.
Nefsin/hasedin nasıl bir yapıda olduğunu Rabbimiz Kuran-ı Kerimde Yusuf’un (a.s.) diliyle bizlere şöyle aktarmaktadır. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.” (Yusuf suresi 53. Ayet)
Dolayısıyla: Nefis tezkiyesi hepimiz için şarttır. Eğer nefsimizin her istediğini yerine getirirsek/nefsimiz doğrultusunda hareket edersek sonumuz hüsran olur. Nefis her şeyin kendisinde olmasını ister, herkesten üstün olduğunu, her şeyin kendisini en iyi bildiğini ısrarla ve durmadan insana devamlı fenalık telkin eder. Bu fenalığın biride hasettir. Hasetle nefsin istekleri arasında büyük bir bağlantı vardır. “Onda var senin niye olmasın” “veya sen ondan daha üstünsün” gibi nice yanlış düşüncelerle nefis haset ile bizi yanlış yollara sürükler, sürüklemek ister.
Bunu böyle bilmek ve nefsimizin arzuladığı şeylerin tersini uygulamak bizim yararımızadır. Selam ve dua ile…