EVLAT İLE İMTİHAN

EVLAT İLE İMTİHAN

Şanlıurfa’nın en sevilen simalarından değerli insan, büyük hizmet adamı bir Hocamız, geçtiğimiz gün basına bir açıklama yaparak, “dışı evliya içi eşkıya” olduğunu belirttiği bir oğlunun büyük borçlara girdiğini, bu borçları ödemek için kendi evinde kiracı durumuna düştüğünü, artık borç ödeme imkanı kalmadığı için bu açıklamayı yapmak zorunda kaldığını belirterek, bundan böyle kimsenin oğluna borç vermemesini istiyordu.
İçim parçalandı. Bu, benzerini duyduğum kaçıncı vakadır bilmiyorum.
Hesapsız borç alma, limitsiz harcama, sanki karşılığı yokmuş gibi kredi kartını kullanma, bunun tabii sonucu olarak tefecinin eline düşme, onların tehditleri vs vs. Bunun da sonucunda başta baba olmak üzere, yakınlarının üzerine binen aşırı borç, satılan evler, arabalar, bozulan işler, kavgalar, küskünlükler, memleketi terk etmeler, intiharlar, kalp krizleri, ölümler ve daha neler neler…
Çocukların kimi böyle maddi konularda, kimi namus, kimi içki/uyuşturucu, kimi mafya/terör kimi şu kimi bu konularda kendini ve ailesini perişan ediyor.
Söz konusu olan canın ciğerin, hayallerinin merkezi evladındır. Atamazsın, satamazsın. Kimse derdini bilmez. Utanırsın, sıkılırsın, bunalırsın. Konuşmak, nasihat etmek fayda vermez. Ellerin böğründe kala kalırsın.
Evlatla imtihan Müminin bu dünyadaki en zor imtihanlarından biri.
En zorlarına bizzat Allah’ın peygamberleri tabi olmuş. Hz. Adem, oğulları Habil ve Kabil ile vermiş bu imtihanı. Hz. Nuh’un oğlu kendisine inanmadığı için Tufan’a garkolmuş. Hz. İbrahim, yaşlılığında sahip olduğu İsmail’inin boğazına bıçağı dayamak zorunda kalmış. Hz. Yakup Yusuf’unun ardından vermiş imtihanını. Ve Alemlere Rahmet Hz. Peygamber(SAS) biri dışında bütün çocuklarını toprağın bağrına bırakarak, ölüm acılarını yaşayarak…
Evlat, bu dünyanın en büyük nimeti. Bütün hayallerimiz onlar üzerine. Olsun, büyüsün, sünnet olsun, okusun, başarsın, askere gitsin, işe girsin, evlensin, çocukları olsun…
Bütün bunlar çok güzel. Ama gel gör ki, her şey istemekle olmuyor, anne-babanın istediği gibi gitmiyor. Ne stresler, ne sıkıntılar, ne acılar çekiliyor bu uğurda. Ve bazıları da yukarıda örneklerini verdiğim dramlara sebep oluyor.
Suç kimin? Bazen anne veya babanın, bazen arkadaşın, bazen eşin, bazen çocuğun karşısına çıkan herhangi birinin. Ama aslında her zaman bir suçlu olması da gerekmiyor. İzahını yapamadığımız bir düzen işliyor ve işler olacağına varıyor. Yoksa Peygamberleri haşa nasıl suçlayacağız?
Şimdilerde evladını her şeyin önüne geçiriyor bazı ebeveynler. Kendi olamadığını o olsun, kendi yapamadığını o yapsın, kendi sahip olamadığına o sahip olsun diyerek dengeyi bozuyor. Sevgisinde, ilgisinde boğuyor evladını ve farkına varmadan zarar veriyor, tüketiyor. Sonrasında da bu tür acılar yaşanıyor.
Çocuğun istikbalini düşünmek her anne-babanın görevi. Ama istikbal bu dünya ile sınırlı değil ki! Büyüklerimiz “evlat aziz, terbiye daha aziz” derdi eskiden. Biz elimizden geleni yapalım, gerisi Allah’a kalmış.
Allah herkesin evladını hayırlı etsin. İmtihanı zor olana da sabır versin.
***
Ramazan Ayınızı tebrik ediyor, bütün İslam alemine izzet, barış, huzur ve mutluluk getirmesini diliyorum.