Taraf yazarı Emre Uslu, bugünkü yazısında Kürt sorununun çözümü için 10 maddelik bir çözüm planına yer verdi. Barış metninden barış anıtına, Diyarnakır cezaevinden Türk Hava Yollarına kadar birçok alanda öneriler sıralayan Uslu, bu adımların da 2012 yılı içinde atılmasını istedi. İşte Emre Uslu'nun o yazısı... Çözüm için 10 küçük adım
Emre Uslu köşe yazılarını web sitenize ekleyin
Kitabın ortasından konuşayım: Hükümetin KCK operasyonlarını eleştirenlere, aydınlara ayar vermesi doğru değildir. KCK operasyonları ne kadar haklı ve önemliyse KCK operasyonlarını içerik veya yöntem olarak eleştirmenin önünü açık tutmak da demokrasilerde o kadar önemidir. Bana göre KCK operasyonlarına yöneltilen eleştiriler arasında haklı olanlar var, haksız olanlar var. Ama hükümetin bu eleştirilerin tümünün önünü kesmeye çalışması tamamen haksız.
Bazıları burun kıvırmaya devam etsin ama bence hükümetin PKK konusunda geliştirdiği strateji doğru ve sonuç da vermeye başladı. Ancak yeterli değil. Tam da şu günlerde Kürt sorununun çözümüme giriş kabilinden iklimi yumuşatıcı adımlar atılmalı. Burada hükümete de, medyaya da, sivil topluma da rol düşüyor. Sorunun anayasal olarak kalıcı çözümünden önce aşağıdaki on adım iklimi bir hayli yumuşatabilir:
1) Bir barış metni yazılıp bütün televizyonlardan haber bültenlerinde Kürtçe ve Türkçe okunması istenebilir. Bu metinde PKK Kuzey Irak’a çekilmeye çağırılabilir. Bu barışı iki toplum olarak kuracağımıza vurgu yapılıp metin gazetelerde Kürtçe ve Türkçe yayımlanabilir. Buna medya dernekleri öncülük yapabilir. Bunun için devletin devreye girmesine de gerek yoktur. Hatta TRT bile buna öncülük yapabilir; ben bu cesareti TRT Genel Müdürü’nde görüyorum. Yeter ki özel televizyoncular varız desin. Ahmet Altan’ın dediği gibi bu barışı devlet veya PKK değil halk olarak sağlayabiliriz. Bu da bir adım olabilir.
2) Hükümet Kürtlerin anadil eğitimi taleplerine cevap olarak halk eğitim merkezlerinde Kürtçe Kursları açabilir. Yazın çocuklara Kürtçe eğlence aktiviteleri düzenlenebilir. Kürtçe, halk eğitim merkezlerinde bir yabancı dil olarak okutulmaya başlanabilir. İlgili yönetmelikte ”Yöresel özelliklere ve ihtiyaçlara göre eğitim-öğretim, üretim, istihdam, pazarlama ve örgütlenmeye yönelik çalışmalar yapmak,” gibi bir madde var. Yasalarda da bunu sağlayacak boşluk var bu değerlendirilebilir.
3) Diyarbakır Cezaevi Kürt sorununun işkencelerle erken doğum yaptırılarak PKK’ya emanet edildiği bir doğumhanedir. Bu bakımdan sembolik önemi olan Diyarbakır Cezaevi’nin müze/okul yapılması konusunda net bir tarih açıklanabilir.
4) 12 Eylül mağdurları ve özellikle de Diyarbakır Cezaevi’nde tutulan, işkenceden geçirilen insanlardan devlet adına özür dilensin. Zaten 12 Eylül darbesi için yargılama süreci başladı. Tüm partiler 12 Eylül yönetimine karşı demeçler verdi. O halde bunun için zemin var.
5) Çatışmalarda yaşamını yitiren askerlere devlet, PKK’lılara da örgüt sahip çıkıyor, anılarını yaşatıyor. Ancak bu çatışmada ölen sivillerden kimsenin haberi yok. Bu nedenle 90’lı yıllar boyunca devletin ve PKK’nın öldürdüğü sivil insanların isimleri belirlenip bir anıta yazılabilir. Diyarbakır Cezaevi (Müzesi)’nin önüne insanlık anıtı olarak dikelebilir. Böylece devletin işlediği faili meçhuller de, PKK’nın katlettiği sivil insanların varlığı da kamuoyuna daha iyi aktarılır. Barışı ancak ölen sivillerin adını yaşatarak kurabiliriz, üzerinden sağlayabiliriz. (Bunu bir sivil toplum kuruluşu yapabilir.)
6) 2012 Musa Anter Barış Yılı ilan edilebilir. Musa Anter 1990’lı yıllarda herkesin keskin taraf olduğu bir dönemde bile şiddeti reddetmiş ve şiddet yoluyla çözümün olmayacağını ifade etmiş bir Kürt aydınıdır. Bu adım hem onun itibarının iade edilmesi hem de Musa Anter’in o çatışmalı dönemin bir sembolü, Kürtler arasında saygın bir yeri olması nedeniyle çok kalbi yumuşatır. Böylece Anter’in ismi Anter felsefesinin aksine şiddeti ısrarla sürdüren PKK’nın elinde oyuncak olmaktan kurtulmuş olur.
7) Meclis Kürt diasporası arasında aklıselimi muhafaza edebilen Şivan Perwer’e barış ödülü verebilir. Perwer’in gerek şiddete karşı çıkması nedeniyle gerekse de 12 Eylül sürecinin mağduru olması nedeniyle bu anlamlı ödülü hak ettiğini düşünüyorum. Perwer’in bir diaspora Kürt’ü olması, Kürt sorununun da bir yönünün diaspora sorunu olması nedeniyle böylesi bir adıma ihtiyaç var. Barış iklimimin oluşturulması için Meclis devreye girer ve kendi itibarını da arttırır.
8) Son yılarda Bahçesaray’da düzenlenen Kürt Şair Feqîyê Teyran etkinlikleri daha da büyütülerek Van’da barış, kardeşlik festivaline dönüştürülebilir. Şivan Perwer’den Sezen Aksu’ya, Tarkan’a varana kadar sanatçılar, aydınlar, kültür insanları davet edilebilir. Bir hafta boyunca Van’da –Kürt siyaseti değil– Kürt kültürü üzerine etkinlikler düzenlenebilir, Kürt sanatı, sineması üzerine ödüller verilebilir. Bunu TOBB gibi Batı merkezli bir sivil toplum kuruluşu organize edip açılışı Başbakan veya Cumhurbaşkanı yapabilir. Böylece barış için toplumsal dinamiği sanatçı duyarlılığını harekete geçirerek bir barış iklimi yaratabiliriz.
9) Anayasa’da Türkçe dışında dil kullanımı hemen her alanda yasaklanmış. Ancak jest olsun diye Türk Hava Yolları Batman, Diyarbakır, Van, Muş seferlerinde Kürtçe anons da mı yapamaz? Bunun önünde de mi Anayasal engel var? Hadi diyelim THY bunu yapamadı, bölgeye uçan diğer özel hava yolları, seferlerinde Kürtçe anons yapabilir. Bu tip jetlerin yaratacağı yumuşama beklenenden daha fazla olacaktır.
10) Bütün bu adımlar 2012 yılının ilk altı ayı içinde yapılsın, yapılamayanlar için de tarih netleştirilebilir. Böylece PKK’nın şiddet yöntemiyle 2012’de getirmeyi planladığı Kürt Baharı projesine karşı toplum olarak Barış Baharı’nı getirebiliriz. Medya birinci adımı atsın arkası teker teker gelecektir...
Emre USLU / TARAF