Eğitim Bir Sen, Eğitimin 2018 yılını raporladı
Eğitim Bir Sen Türkiye'deki eğitimini değerlendiren "izleme ve değerlendirme raporunu yayınladı.
Özellikle yeterli eğitimci olmadığına dikkat çekilen raporda başlıca şu konulara dikkat çekildi: "Eğitim sistemini daha iyi hâle getirmede en önemli unsur öğretmendir ancak 130 bin 500 öğretmen açığı var. Yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayan öğretmenlerin mali ve özlük hakları iyileştirilmeli. Okul yöneticileri ve öğretmenlerin maaşları OECD ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça düşüktür" denilere şöyle bir not düşüldü; "Kendisine hizmet edenleri mutlu etmeyen bir eğitim sisteminden, bireyin ufkunu, toplumun ve ülkenin refahını artırması beklenemez"
İŞTE EĞİTİM BİR SEN'İN KONUYLA İLGİLİ O AÇIKLAMASININ TAM METNİ
Eğitime Bakış 2018: İzleme ve Değerlendirme Raporumuz
Genel Merkezimizin hazırladığı rapora göre,Biz öğrencileri öğretmenle buluşturma noktasındaki eksikliğin giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir taraftan da öğretmenleri yeniden öğrencilikle buluşturmak isteyen bir kitle var. Türkiye’nin nitelikli öğretmen sorunu yok. Çünkü öğretmenlerimizin veri olabilecek bir nitelik eksikliği söz konusu değildir. Türkiye’nin, öğretmenlerin niteliklerini daha da artırmaya dönük taleplerini, isteklerini karşılayacak, kolaylaştıracak, özendirecek, ödüllendirecek mekanizmalara, sistemlere ve mevzuata ihtiyacı var. Öncelik hiç şüphesiz öğretmen açığı meselesidir. OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı üzerinden bakıldığında, ‘Türkiye’nin öğretmen açığı toplamda 130 bin 500’ civarındadır. Bu veri tek başına, önemli bir öğretmen ihtiyacı olduğunu doğrulamaktadır. Her geçen yıl büyüyen öğretmen adayı sayısı, eğitim fakültelerindeki öğrenciler, herkese açık pedagojik formasyon eğitimleri ve KPSS kapsamında öğretmenlik alan sınavına girenler dikkate alındığında yakın gelecekte 1 milyona ulaşacaktır.
-Eğitemediğimiz sürece potansiyeli, öğretemediğimiz sürece kapasiteyi ne büyütebilir ne de harekete geçirebiliriz
-İzleme ve değerlendirme çalışması yapmayı sendikal faaliyetlerimiz arasına dâhil ettik
-Konu eğitimse, kimsenin ‘bana ne’ pozisyonu almaya da ‘sana ne’ ötekileştirmesi yapmaya da hakkı yoktur
Biz Eğitim-Bir-Sen olarak, eğitimle ilgili hiçbir konuda ‘bana ne’ demedik, demeyeceğiz. Beklentimiz ve isteğimiz, muhataplarımızın, paydaşlarımızın, kurum ve kişi düzeyindeki yetki ve görev sahiplerinin de ‘sana ne’ stratejisiyle insana ve eğitime zarar verme hatasına düşmemeleridir. Millî Eğitim Bakanlığı, 2023 Eğitim Vizyonu’nda veri temelli analiz ve politika yapılacağını vurgulamıştır. Bunu çok önemsiyoruz. Bakanlığın veri temelli analizler yapması ve verileri, araştırmacılar ve sivil toplum örgütleriyle paylaşması, doğru kararların üretilmesi ve kararların hızla hayata geçirilmesi noktasında önemli bir eşiktir.
-Eğitim sistemini daha iyi hâle getirmede en önemli unsur öğretmendir
Öğretmenlerin öğrenci başarısı üzerindeki etkisinin, müfredattan da öğretim teknik ve materyallerinden de çok daha yüksek ve anlamlı olduğu gözüküyor. Öğretmenler, dezavantajlı öğrencilerin dezavantajını ortadan kaldıracak en önemli unsur olarak tanımlanmaktadır. Sözleşmeli öğretmen istihdamı sonlandırılmalı, kadroya geçiş süreci ivedilikle başlatmalıdır
-130 bin 500 öğretmene ihtiyaç var
Biz öğrencileri öğretmenle buluşturma noktasındaki eksikliğin giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl 40-50 bin civarında öğretmen ataması yapmaya devam etmek gerekir.
-Yapılması planlanan düzenlemelerde, mevcut yöneticilerin konumları ve durumları kazanılmış hakka saygı çerçevesinde korunmalıdır
Eğitim kurumu yöneticiliğiyle ilgili yapılması planlanan yasal ve idari düzenlemelerde, öncelikli hassasiyet mevcut eğitimi kurumu yöneticilerinin konumlarının ve durumlarının kazanılmış hakka saygı çerçevesinde korunmasını sağlayacak bir hükmün yer alması olmalıdır. Çünkü mevcut yöneticiler kura sonucu değil, dönemi itibarıyla açılan sınavları kazanmaya dönük bir çabanın sonucu olarak bulundukları görevlere atandılar. Bir dönemin siyasetine damga vuran ‘dün dündür, bugün bugündür’ anlayışının kamu idaresine, özellikle de eğitim hizmetleri alanına sirayet etmemesi, eğitimi önceleyen herkesin fakat özellikle de Bakanlığın sorumluluğudur.
-Yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayan öğretmenlerin mali ve özlük hakları iyileştirilmelidir
-Okul yöneticileri ve öğretmenlerin maaşları OECD ülkeleriyle kıyaslandığında oldukça düşüktür
Öğretmenlik mesleğinin statüsüne yönelik kapsamlı araştırmamızın sonucuna göre Türkiye’deki öğretmenlerin önemli bir kısmı aldıkları ücretlerden memnun değildir. Dahası, mesleki kıdem arttıkça memnuniyetsizlik düzeyi de artmaktadır. Bundan dolayı, hem öğretmenlerin hem okul yöneticilerinin maaşları ile ücretlerinde kapsamlı iyileştirmenin gecikmeden yapılması gerekiyor.
-Bütün kamu görevlilerinin ek gösterge beklentilerini karşılamak gerekiyor
Son dönemlerde öğretmen odalarının değişmez gündem maddesi hiç kuşkusuz 3600 ek göstergedir. Sayın Bakanımızdan, bu noktada hem öğretmenlerimiz dışındaki eğitim çalışanları için hem de birçoğu okullarımızdaki öğrencilerin velisi olan diğer kamu görevlileri için sorumluluk almasını, bütün kamu görevlilerinin ek gösterge mutluluğu yaşamasına katkıda bulunmasını bekliyoruz. Kendisine hizmet edenleri mutlu etmeyen bir eğitim sisteminden, bireyin ufkunu, toplumun ve ülkenin refahını artırması beklenemez
-İnsanı öncelemenin ve çözüm odaklı olmanın hakkını verme gayretiyle sendikacılık yapıyoruz
Eğitim sistemine yönelik izleme ve değerlendirme raporunu hazırlarken de Bakanlık tarafından açıklanan 2023 Eğitim Vizyonu’na dair görüşlerimizi ifade ederken de ‘yaşasın’ ya da ‘kahrolsun’ seçenekleriyle sınırlı bir düzlemde olmadık. Doğru gördüklerimizi övüp desteklemeyi, yanlış bulduklarımızı ifade edip eleştirmeyi esas alan bir bakışla hareket ettik.
Eğitim-Bir-Sen olarak, bu izleme ve değerlendirme raporu ile eğitim sistemine ilişkin sorunlu alanlara dair veri temelli bir analizin yapılmasına, eğitim sistemini iyileştirecek tartışmaların ve politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmak istiyoruz.Umuyoruz ki, bu rapor ile eğitimde karar alma süreçleri daha katılımcı, toplumsal talepleri dikkate alan ve veri temelli olarak gerçekleşecek. Raporun eğitim camiası ve tüm Türkiye için faydalı olacağına inanıyoruz.