Nitekim bir gün “Anadilde eğitim hakkı elbette insani, demokratik bir hak olarak herkese tanınmalı” diyen en tutarlı bulduğunuz Bülent Arınç gibi bir politikacı bile, bir başka gün kamuoyu baskısı, parti görüşü ya da henüz berraklaşamayan düşünceleri nedeniyle ilkine göre çok zıt bir görüşle karşımıza çıkabiliyor.
Ancak bence asıl sorun Kürtlerin anadillerinde eğitim alabilmeleri hakkı değil. Asıl sorun bizim eğitim sistemimizle ilgili. Zaman zaman okurlarımızla girdiğimiz iletişim sonucu; öğrenci, veli ve öğretmen sorunlarını köşemize taşıdığımız oluyor. Ancak bu gün bu mikro sorunlardan ziyade globalleşen dünyada eğitim sistemimizin geri ve ilkel kalışına dikkat çekmek istiyoruz. Öncelikle de nasıl bir nesil yetiştirmek istiyoruz ona bakalım?
Lafı eğip bükmediğimizi bilirsiniz. Öyle ise yine soruna kalbinden bir teşhisle işe başlayalım. Son yıllarda özellikle Ulaşım ve Sağlıkta kaydettiğimiz onur verici aşama, gelişmiş ülkeleri bile kıskandıracak düzeyde olmakta. Özel ve devlet hastanelerinin ayağımıza getirdiği hizmetler, bazı aksaklıkları olsa da, 10 yıl öncesinde hayal bile edemeyeceğimiz gelişmeler niteliğinde. Kara, hava ve demiryollarındaki atılımlar, henüz tamamlanmamış bile olsa, dünya standartlarında gerçekleşen gelişmeler.
Biz yine dönelim eğitim sistemimize. Yine bazılarınızı belki kalpten yaralayacak bir teşhis olacak ama biz gene de bunu da söylemek istiyoruz. Şu sıralar sıkça gündemde olan Andımız ve Gençliğe Hitabe, Okullardaki Atatürk Köşeleri, her sınıftaki Atatürk fotoğrafı sağda, Gençliğe hitabe de solda olan İstiklal Marşı dizaynı.
İlköğretim müfettişleri yanlış yazdıysam düzeltsinler lütfen, çünkü teftiş konuları arasında bu durum da yer almakta. Yüzünüzü sınıfa döndüğünüzde, hangisi sağda olacak, tahtaya döndüğünüzde mi solda olacak en iyi onlar bilirler. Evet, işte bu uygulama. Gençliğe Hitabe ve Andımızı lütfen mümkünse şimdi alın ve internetten indirip okuyun sevgili okuyucular. Bilmem ki acaba ne hissedeceksiniz?
İsterseniz biz de size biraz yardımcı olalım! Sizce okuduklarınız Musolini’nin veya Hitler’in her hangi bir söylevine benziyor mu benzemiyor mu, ne dersiniz? Tek ırk, tek politik düşünce, tek ideal fikrini, çocukların beynine işlemek amacıyla hazırlanmış mı hazırlanmamış mı?..
Sanırım bugün birlerinin tam da sinir uçlarına basacağım. Bakın ciyak ciyak çıkan haykırışları duyuyor musunuz? Umurumda da değil. Ben devam ediyorum; tek tip insan yaratma düşüncesi üstüne kurulu hiçbir eğitim sistemine çağdaş denilemez. İşte bu eğitim sistemi içerisinde, ister dindar bir nesil yetiştireceğim deyin, ister ateist bir nesil yetiştiriyorsunuz deyin, çağdaş insanları yetiştiremeyeceğiniz kesin olsa gerek.
Deveye sormuşlar; “boynun neden eğri?” Bizimkilerin buna cevabı şu; "sana ne ulan boynumun eğriliğinden!” Yani sevgili Kürtler bu ucube eğitim sistemi içerisinde Kürtçe de müfredata dahil edilse ne olur, edilmezse ne olur, değil mi? Çünkü, eğitim sistemi zaten ucube…
Biz nasıl bir nesil yetiştirmeliyiz? İsterseniz herkes kendi cevabını yazsın. Bakın ben de kendi cevabımı paylaşıyorum özgürce sizlerle:
1. Evrensel ahlaki değerlere sahip bir gençlik yetiştirelim. Yani hırsızlık, insan öldürmek, çevreye ve canlılara zarar vermek bütün dinlerde, bütün ortamlarda kötüyse bunu kınamasını bilen bir gençlik yetiştirelim.
2. En az üç dili çok iyi kullanabilen bir gençlik yetiştirelim. Biri yerel-anadil, diğeri resmi dil ve üçüncüsü de dünyada kabul gören en yaygın dil olmalı.
3. Araştırmasını bilen, sorgulayan bir gençlik yetiştirelim.
Gerisi mi, gerisine elbette gençlerin kendileri karar verecek. Liberal mi olacak, solcu mu, milliyetçi mi olacak, yoksa dünya vatandaşı mı? Bırakalım bu gençlik geleceğine kendisi karar verisin? Ne olursa olsun kendi araştırmaları sonucu ulaştığı ve kendi değer yargıları üzerine kurulu kişilik ve düşünceleri, bugün eğitim sistemimizde yaratmaya çalıştığımız tek tip insan yaratma şiarından çok daha sağlıklı olacağı kesin. Ben de bundan eminim…
Ve gene eminim ki Milli Eğitim Bakanı Prof. Ömer Dinçer de bunu çok zor olsa da gerçekleştirme konusunda gayretler içinde olacak!..
Önder AYTAÇ / Rotahaber