Dua Etmek Gerek
Hayatın merkezinde ölüm vardır, imtihan vardır. Tüm insanlar ecelleri geldiği vakit ölecekler ve Yaratıcı tarafından yapmaları gerekirken yapmadıklarından, yapmamaları gerektiği halde yaptıklarından dolayı hesaba çekileceklerdir.
Yaratıcı insanları birçok yönden hesaba çekeceğini bize Kitabında (Kur'an'da) bildirmiştir. Bu yüzden biz Allah'ın Müslüman kulları/İslam müntesipleri, Yüce Allah'a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmekle mükellefiz.
Bu kulluk görevlerimizden birisi de; şüphesiz yaratıcımıza yönelerek 'dua' etmektir. Bu münasebetle başta kendi nefsimize ve siz kıymetli okuyucularıma dua konusunu yazmak istedim, buyurun 'dua' nedir beraber bakalım:
Dua, kulun aczini, güçsüzlüğünü, çaresizliğini, hiçliğini anlaması ve Rabb'ine/yaratıcısına bunu itiraf etmesidir.
Kulluğun anlamı da, zaten acz ve fakrini anlaması, Rabbinin kudret ve azameti, güç ve kuvveti karşısında boyun eğmesidir.
Şu halde duanın içinde, kulluğun özü vardır. Dua demek Allah'ın gücü demektir. Dua demek Allah'ın kuvvet ve kudreti demektir. Çünkü dua eden kişi yaratıcının gücüne sığınmıştır.
Ve nihayet duanın sonucu/kabul olunan duanın verdiği sonuç, yüce Allah'ın, güç ve kuvvetinin neticesinde meydana gelir-oluşur.
Dua; seslenmek, çağırmak, yardıma çağırmak, Allah'a yalvarmak, O'ndan dilekte bulunmak, O'na yakarmak demektir.
Dua, insanda fıtri bir olgudur. Bu sebepledir ki, bütün dinler de dua mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan herkes-her insan şu veya bu şekilde dua eder.
Dua etmeyen insan yoktur. Tüm insanlar farklı yerlerde, farklı hallerle, inandıkları, bildikleri şekilde dua ederler. Bu yüzden önemli olan doğru şekilde, doğru yere dua etmektir.
İnsanlar hayatları boyunca, üstesinden gelemeyecekleri birçok şeylerle karşılaşmakta, keder, sıkıntı, acz ve ümitsizliklere maruz kalmaktadırlar. Çaresiz kaldıkları durumlarda hemen inandıkları üstün varlıklara, yâda Yaratıcıya sığınırlar/dua ederler.
Yüce Allah; hayat mektebimiz ve değişmez kitabımız Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"İnsana bir darlık dokunduğu zaman yanı üzere yatarken, otururken yahut ayakta iken bize yalvarır, ama biz onun sıkıntısını giderince, ona dokunan bir darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte aşırı gidenlere yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir." (Yunus 10/12)
Ayet ve hadislerde hep dua teşvik edilmiştir: "Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, size cevap vereyim.(duanızı kabul edeyim)" (mü'min 23/60)
Resulullah (sav) de şöyle buyuruyor. "Allah katında duadan daha değerli, daha şerefli bir şey yoktur." (Tirmizi,İbn Mace) "Dua ibadetin özüdür." (Tirmizi, el Bakara Suresi Tefsiri)
O halde dua sadece Allah'a yapılmalı, araya başka kişiler veya aracılar sokulmamalıdır. Nitekim her namazın her rekâtında tekrar ettiğimiz fatiha suresinde sadece sana ibadet eder ve sadece senden yardım dileriz diye buyurulur.
Kullardan istenecek yardım, onların güçleri dâhilinde olan bir şey olmalıdır. Güçlerinin yetmediği bir şey onlardan istenemez. Hatta kulların güçlerinin dâhilinde olan şeyin yapılmasını kendilerinden istediğimiz zaman bile asıl sebebin yüce Allah olduğunu, O'nun dilemesi olmadan o şeyin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını bilmek gerekir.
Allah-u Teala insana/insanlara şah damarından daha yakındır. Ve O'nun insana merhameti, bir annenin çocuğuna olan merhametinden çok daha fazladır. Bir ayette yüce Allah şöyle buyurur: Kullarım sana beni sorunca, haber ver ki, ben şüphesiz onlara yakınım. Bana dua edenin duasını işitir ve kabul ederim. (Bakara/186)
Dua sadece dil ile Allah'tan istemek değildir. Dil ile yapılan dua, sözlü duadır. Olmasını arzu ettiğimiz şey için elinden gelen gayreti göstermek-de bir çeşit duadır. Buna da fiili 'dua' denir...
Dua ile kalınız.