Doğru ve Yanlış Kültürler

Doğru ve Yanlış Kültürler

Kategorik olarak dünyadaki kültürleri iki kısma ayırmak mümkündür. Doğru kültürler ve yanlış kültürler. Eşitliği, adaleti ve başkasını düşünmeyi esas alan ve hak dinlerden kaynaklanan kültürler doğru kültürlerdir. Fakat batıl dinlerden kaynaklanan, batılı, yanlışı ve şahsi menfaati esas alan kültürler de yanlış kültürlerdir. 

Doğru kültürlerin amacı, hem insan haklarına hem de Allah hakkına yönelik olarak yeryüzünde insanca yaşamayı temin etmek, zulmü ve putperestliği kaldırmak, yeryüzündeki kaynakları adaletli bir şekilde paylaşmayı ve huzur içinde birlikte yaşamayı temin etmektir.
Yanlış kültürler ise, bir veya birkaç zümrenin menfaatini temin etmeyi, o zümrelerin güçlü olmasını ve servetin belirli ellerde birikmesini hedef alan kültürlerdir. Bu yüzden yanlış kültürler haksızlığa uğramış ve mağdur olmuş insanların durumuyla ve açlığa mahkûm edilmiş milletlerin geleceği ile samimi bir şekilde ilgilenmez.
Doğru kültürlerin temsilcileri bütün insanlığı bir tek millet, bir tek aile gibi kabul ederler. Dünyanın herhangi bir bölgesinde zulme uğramış bir millet varsa doğru kültüre sahip olan insanları ilgilendirir. Çünkü onlar haksızlığa uğramış insanlara yardım etmek için istirahatlarını bozarlar. Unutulmamalıdır ki, İslam topraklarının fetih yolu ile genişletilmesi yönündeki çabalar hep bu maksada yöneliktir.
Hz. Peygamber (s.a.v): “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” hadisiyle, dini ne olursa olsun başkalarına yardım etmeyi ve diğergamlığı ümmetine telkin etmiş ve esasen önceki peygamberler tarafından temelleri atılan doğru kültürün temellerini yeniden tesis etmiştir. Rasulüllah’ın (s.a.v) ikinci halifesi Hz. Ömer: “Fırat Kenarında bir koyunun ayağı incinse ondan mesulüm” diyerek doğru kültürün hedefini koymuştur. Doğru kültürün 20. yüzyılın temsilcilerinden olan M. Akif Ersoy şöyle haykırır:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
“Adam aldırma da geç” diyememem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu.
İrtıca’ın şu sizin lehçede manası bu mu?

Yanlış kültürlerin temsilcileri değişebilir. Tarihte kendi vatandaşlarını köle olarak kabul eden Bizans, Roma ve Sasani devletleri yanlış kültürlerin temsilciliğini yaparken bugün aynı konumda olan başka güçler vardır. Fakat İslam’ın doğuşuyla birlikte Kur’an-ı Kerim yeniden doğru kültürün adresi haline gelmiştir. Çünkü doğru ve mutlak hakikat Allah’ın iradesinin tecelli etmesidir. Yanlış, insan nefsinin ve mutlak hakikatin zıttı olan şüphenin insanlar üzerinde egemenlik kurmasıdır.
Kur’an ise Allah’ın emir, kudret ve iradesini yansıtan ve insanlığa gönderilmiş olan son mesajıdır. Kâinatta tek ve mutlak hakikat Allah’ın birliğidir. Bu hakikati kabul etmeyen hiçbir kültür tamamen doğru olamaz. Ancak dünya, ne doğruyu temsil eden insanlardan, ne de yanlışı ısrarla savunan kişilerden hali olur. Başka bir deyimle, dünyada her zaman doğruyu savunan ve doğruyu temsil edenler olduğu gibi, yanlışı savunan ve yanlışı temsil edenler de olmuştur. Bu iki farklı kültüre sahip olan insanlar dünyanın muhtelif bölgelerinde hep var olmuşlardır.