Dünyanın Sonumudur?
Dünyada kul, dünyevileşmemelidir. Kul dünyada kendisini misafir bilip, bir gün her şeyi terk edeceğini, dünyadan terhis biletini alacağını, yani ahrete göçeceğini bilmelidir. Ölmeyecekmiş gibi dünyaya dalma, nefsin, şehvetin, şöhretin, mevki makamın, paranın esiri olması insanın intiharıdır. Ahirette kulun hesabının çetin verileceğinin göstergesidir. Akıllı insan, dünyada dünya zevkleri için ahretini unutmayan, yaptıklarından hesaba çekileceğini bilen insandır. Ehli Tasavvuf İslam âlimleri demişler ki: “Şu dünyanın düzeni kolay kolay bozulmaz dört şey bozulmadıkça!” Nedir onlar? 1.) Zenginler cimrilik etmedikçe 2.) Âlimler ameli bırakmadıkça 3.) Cahiller bilmediklerini öğrenmedikçe 4.) Fakirler de zenginler gibi yaşamayı istedikçe… Bunları biraz tahlil edelim. İslamda meşru yoldan çalışarak zengin olmak vardır. Bu zenginlikten kul, Karunlaşmamalıdır. Yazlık kışlık peşinde koşmamalıdır, kendisini malının sahibi değil malın bekçisi olarak görmelidir. Mal Varlığını Allah yoluna harcamalıdır. Zenginliğini nefsinin zevki için kullanmamalıdır. Çünkü Allah Resulü İslam’ın emrinde olmayan zenginlikten Allah’a sığınmıştır. Alimin amelsiz olması ise tam bir felakettir. Alim hem ilmi ile amel etmeli, hem ilmini insanlara sarf etmelidir. Sarıklı, cübbeli olmak, ben seyidim demek, bu kadar ilim okumuşum demek, âlimi mesuliyetten kurtaramaz, konforlu hayat sürerek, el öptürerek, saf müslümanı diz çöktürerek “Tövbe verdim işim bitti.” sözleri gerçek âlimlerin sözleri değildir. Gerçek alim tüm insanlığın dertlerini dert edinen, ilahi reçeteler sunan, çözüm yolları bulandır. İlmi ile amil, gerçek âlimlere hürmet ederiz. İnsanın başına ne gelmişse cehaletten gelmiştir. Cahillerden yüz çevir diye ilahi ikaz vardır. Nice çift diplomalılar var ki, echel sınıfındandırlar. Baksanıza devletin kaynaklarını hortumlayanlar hep sözde okumuş, rütbeli kesimdendir. Asrımızda gerçek âlimler azınlıkta ise de İslam tarihi gerçek âlimlerle doludur. İstifade etmesini bilelim. Ne yazık ki putçu beşeri rejimler gerçek âlimlere önem vermiyor. Hal bu ki gerçek âlimler toplumun tuzu, yağmuru, ışığıdırlar. Gerçek âlim haksızlıklar karşısında susmayan, hakkı haykırandır. Mevlana Celaleddin’i Rumi vefat ettiği vakit, nerede bir Hıristiyan, Yahudi varsa hüngür hüngür ağlamışlar, sebebi sorulduğunda fakir fukaranın babası öldü bizler yetim kaldık demişlerdir. Osmanlıların şaşalı dönemlerinde Kanuni Sultan Süleyman İstanbul’a 40 çeşme yaptırmış, bunu duyan devrin âlimi Zembilli Ali Efendi padişaha karşı: “Ey padişah! Toplumumuza getirdiğin Avrupa pisliklerini bu kırk çeşme suyu temizleyemez.”diyebilmiştir. Fakirliğe gelince, fakirlik hiçbir insanın kaderi değildir. Ancak tüm insanlar ne zengin olur nede fakir olur. Her iki sınıfta bulunur. “Ayağını yorganına göre uzat.” demiş atalarımız. Gerçekten de öyle, zengine özenerek bina, mobilya, zevk-i sefa, zengin gibi yaşama yarışına girmek tamamen bir hamakattır. Parana göre yemek yemelisin, eşya almalısın özenti yarışı israf furyasıdır. Kaldıramadığın yükün altına girmedir ki, Kapitalizmin tam da istediği bir insan tipidir. Müslümanın hayatı sade olmalıdır. Bu fani dünyada insan ölünce, Azrail ruhunu alır. Varisler kartallar gibi malına konar, kabre konulunca ameline göre yılanlar, akrepler, çıyanlar vücudunu param parça eder, hak sahipleri hakkını alır, amelinde züğürt kalır. Çünkü Rabbül Âlemin kendisine ait hakları affeder. Ama kul hakkı bunun dışındadır. Hak sahibine ya hakkını verecek, ya da helallik dileyecek. İkisini yapmadan dünyadan göçen insanın iyi amelleri, hak sahiplerine geçer.
Dünyanın sonu mudur? dedim. Hadiseler onu gösteriyor. Kemik yalayıcı bazı kalemler her tarafı gül gülistan gösterse de gerçek öyle değildir. İnanan bir Müslüman zinaya nasıl rıza gösterebilir. Faizin bulaşmadığı kimse kaldı mı? Akan kanların müsebbipleri kahraman gösteriliyorsa bence dünyanın sonudur. Vurdumduymazlık, bencillik, kişileri Rab edinme, itaat etmede kusur etmemek, vefasızlık, akrabasızlık, dostsuzluk, şahsi çıkar, bozulan yuvalar neyin habercisidir. Bir düşünelim ona göre tedbirimizi alalım. İnsanlar fiziki olarak dünyayı güzelleştirebilirler. Manevi burhan varsa toplumda, dünya güzelliğini ne yapayım. Paralarımızla yapılan parklar manevi kirlilikten geçilmiyorsa. Her taraf zina kokuyorsa, edep hayâ damarı çatlamışsa, o parkların ne kıymeti olur. Çağdaşlık adına dine verilen ödünler iyiye alamet olmasa gerek.