Dinde Ayrılık Çıkarmak
Yeryüzünde Allah’ın varlığını bildirmek, Allah’ın hükümlerini tatbik etmek ve bu doğrultuda insanlara rehber olmaktır. Zaten Efendimiz (sav)’in, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” hadis-i şerifi de bütün Peygamberlerin aynı yol/aynı amaç üzerinde olduğunun işaretidir. Son Peygamber olan ve Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) ile peygamberlik (Risalet) son bulmuştur. Bu itibarla Hz. Muhammed’e ve O’nun şahsında bütün insanlara Kuran-ı Kerim gönderilmiştir.
Âlemlerin Rabbi olan Allah (cc), insanlara akıl ve irade vermiştir. Akıl ile doğruyu ve yanlışı, hak ile batılı birbirinden ayırabilir; fakat akıl yanılabilir olmasından dolayı yeterli değildir. Bu sebeple insanların hesap gününde, “Ya Rabbi! Bilmiyordum, bana kimse bir şey söylemedi” dememeleri için Allah (cc) yol gösterici olarak Peygamberler ve Kitaplar göndermiştir. İşte bu Son kitabımız ve Hayat Mektebimiz Kuran-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Hepiniz toptan Allah’ın İpi’ne, Kur’an’a sarılın; onu hayata hakim kılın. İhtilaf ve tefrikaya düşüp, fert fert, grup grup parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslam) nimetini hatırlayın. Hani, siz birbirinize düşman idiniz de, Allah kalplerinizi İslam’da birleştirdi. İşte, O’nun nimetiyle hepiniz kardeşler oldunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi (İslam ile) O kurtardı. İşte, Allah ayetlerini size böylece açıklıyor ki, doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran s. 103.a)
İslam’dan önce insanlar birbirine düşman olmuş; kabile kabile, grup grup ayrılmışlardı. Güçlü olan, zayıf olanı eziyor; mal ve insan sayısı az olanlar ise; hakarete ve zulme maruz kalıyorlardı. İslam’ın yayılmasıyla Müslüman kardeşler olup birbirlerine kucak açtılar. Allah rızası için mallarını din kardeşleriyle paylaştılar, tek vücut oldular. Yani Kur’an’ın ifadesi ile “kardeş” oldular. Peygamberimize’ ve Kur’an’a itaat edip, saadete erdiler. Ne zaman ki, Hz. Peygamber (sav) vefat etti; o zaman yavaş yavaş araların da tefrika başladı.
Ve Müslümanlar fert, fert grup grup ayrıldılar, bölündüler. Bu da Kur’an’ın ifadesi ile “dini parçalamak”tır. Çünkü bugün kimi Müslüman “Ben şucuyum”, kimi de “Ben bucuyum” diyerek, diğer cemaat veya grupta ki din kardeşini dışlıyor. Böylece Müslümanlar zayıf ve kuvvetsiz kalıyorlar.
Her cemaat tuttuğu yoldan başka yol tanımıyor, kabul etmiyor. Herkes kendi yolundan memnun olduğu için yanında bulunan kitap veya önderinden başkasını görmüyor. Ayette yüce Allah;
“Fırka fırka olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O, yaptıklarını kendilerine haber verecektir.” (En’am 159)
Hâlbuki “ Müslüman demek kardeş” demektir. Müslüman demek; Allah’ı, Kitab’ı, Peygamber’i aynı olan, bir olan demektir.” Bugün herkesin veya her cemaatin “Ben haktan yanayım” demesi gerekirken; herkes “Biz hakkız veya bizim fikrimiz, cemaatimiz, liderimiz haktır” demeye getiriyor.
Efendimiz (sav)’in şu hadis-i şerifine iyice kulak verelim ve iyice tefekkür edelim:
Rasulullah (sav), “ Benden sonra ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecek ve bunlar arasından sadece bir fırkası cennete girecektir” diyerek, çok önemli ve tehlikeli bir konuya işaret etmiştir.
Ben şahsen; “Ben Müslüman’ım/Müslümanlardanım” diyen herkese şu çağrıda bulunuyorum: Gelin, Kur’an ve sahih hadiste/sünnet’te birleşelim. İnanıyorum ki, o zaman ufak tefek şeyler hariç, aramızda ayrılık kalmayacaktır.
Unutmayalım ki, birlikten kuvvet doğar.